Kardelen'i DergiKapinda.com sitesinden satın alabilirsiniz.        Ali Erdal'ın yeni kitabı TÜRK KİMLİĞİ çıktı        Kardelen Twitter'da...        Kardelen 32 Yaşında!..       
    Yorum Ekle     1429 kez okundu.     Henüz yorum bırakılmadı.     Yazara Mesaj

Büyük depremin öncüleri
Ali Erdal

  Sayı: 105 -

●Bir memlekette öğrenciler paydostan sonra; zindandan kurtulan mahkûm sevinciyle çığlık çığlığa okuldan kaçıyorsa… Asil atın süvarisini sevmeyince huysuzluk etmesi gibi öğrenci de; okula, öğretmene, eğitim sistemine karşı bir mesaj veriyor… ‘Okulu, bir an önce kurtulunması gereken bir yer olarak görüyorum!’ diyor. Farkında olunmuyor ki, sebebi araştırılıp giderilsin…

●Bir memleketin okulunda öğrenci arasında çalışkanlar kınanıyor ve onlara “inek” deniyorsa… Bu; okula, öğretmene, eğitim sistemine karşı ‘senin öğretmek istediklerinden ancak geçerli not alacak kadarını bilmek yeter’ demektir. O bile gerekmez ama ne yaparsın geçerli notu almak lâzım… (10) üzerinden not verildiği dönemlerin meşhur öğrenci değerlendirmesi, “(4,5) neyine yetmiyor” değil midir? Geçer not (5) olduğu halde, (5) neyine yetmiyor bile denmiyor. “(4,5) aldım mı, daha ne isterim?”… Bunu basit bir talebe psikolojisi zannetmek ne büyük gaflet… Öyle bile olsa, sebebi araştırılıp, tedbirini almak gerekmez mi?

●Okulda “Birinci” olmanın mükâfaatını gören var mı hayatta?.

●Öğrenci; ailesine ve öğretmenlerine karşı hiç fütur getirmeden “en iyi ders, boş derstir” diyorsa… Ve boş ders olunca bol bayramlı bu memlekette bayram sevincinin en âlâsını çılgınlar gibi yaşıyorsa… Yine sebep aynıdır. Bunu gençler haylaz oluyor işte, diye geçiştirmek, işin kolayına kaçmak. Haylaz olmaları da bir mesajdır… Anlayana…

●“Kopya çekmek değil, yakalanmak suçtur!” diyorsa öğrenci… Şu sözdeki dehşete bakın… Patlamaya hazır bir bomba… Yakalanmadığı kopyaları, vatan kurtaran aslan edasıyla arkadaşlarına, ailesine, akrabalarına hattâ öğretmenlerine anlatıyorsa… Bu açık sözlülük (!), ahlâkî bir yaranın ifşacısı değil midir? Kırk yıl cetvel gibi dümdüz odunlar taşıdıktan sonra dergâha; nihayet, dağda hiç mi eğri odun yok, diye sorulunca, “Bu kapıdan içeri, odunun bile eğrisi giremez!” diyen şairi yetiştiren milletin çocukları mı söylüyor o sözü… Şu sözdeki dehşete bakın… Sizin kazandırmak istediklerinizi, bileğimin hakkıyla almaya değer görmüyorum deniyor, açıkça... Sizin hakka, adalete inanan onurlu insanlar yetiştiremediğinizin ispatı... Sorsanız öğrenciye, güvenmiyorum bu sisteme diye söyler mi; söylemez mi, bir düşünün.

●Bir memlekette, Batı'dan alınmış aksesuvar bir bez parçası, öğrencinin boynuna zorla; medeniyet, bilgi, disiplin için ve bunların alâmeti olarak taktırılıyorsa, onu taktırınca disiplin başta olmak üzere her şeyin hallolduğu sanılıyorsa… Öğrenci bu haksız, yersiz ve ahmakça zorlamaya, dayatmaya tepki olarak o aksesuvarı mutlaka çarpıtarak kullanıyorsa… Bu da mı, dayatmanıza bir tepki değildir? Bu da mı güvensizlik değildir? Bu da mı, gençlik yaramazlığı olarak izah edilecektir? İnsan; düşünceden bu kadar mahrum olmaya mı, insanları zorla bir kalıba sokmaya mı, öğrencinin haklı tepkisinin anlaşılmayışına mı üzülmeli bilemiyor…

●Okullarda bol bol verilen takdir ve teşekkür belgelerinin, hayatta hiçbir değeri ve faydası yoksa… Öğrenci, ailesine belki bir defa gösterecek o süslü belgeyi… Ondan sonra o belgeler bir daha bulunmamak üzere kayıplara karışacaktır. Kaybolduğu bile fark edilmeyecek. Bir işe yaramıyor ki o süslü “kâğıt parçasını”, muhafaza etme ihtiyacı duysun. Çöpe bile atmıyor… Aile, okul ve eğitim sistemi de bunu biliyor.

Öğrenci dehası, cins bir at gibi tepki gösteriyor. Arızaların, yanlışların, saçmalıkların sinyalini veriyor. Ağrının, vücuttaki hastalıkları haber verdiği gibi... Büyük depremin küçük öncüleri… Ama ne yazık ki, kimse hiçbir şeyin farkında değil. “Bizim zamanımızda…” diye başlayan “şimdiki gençleeer…” diye devam eden “bunlar adam olmaaaz” diye biten tefekkürün ve endişenin kırıntısı bile olmayan sızlanmalarla her şey açıklanmış oluyor.

“Hocanın vurduğu yerde gül biter” sözü, yüzyılların birikimi itimattan doğmuştu. Eğitim sistemine güvensizlik; hem o güzelim sözü dayak atmaya cevaz sanarak hor gördü, hem “kimse benim çocuğuma bir fiske bile vuramaz!” anlayışını –daha doğrusu anlayışsızlığını– doğurdu. “Sen benim çocuğumu kimsesiz mi sandın?”… Bu sözün altında öğretmeni, okulu ve eğitim sistemini zalim olarak nitelemek yok mudur? Kimsesizlere zulmetmek meşru mudur?

“Nasıl insan yetiştirmek gerektiği” üzerinde ittifak edilmediği halde, partilerin tartışmalarının temelinde bu “nasıl insan?” olması gerektiği halde; asıl müzakerelerin ve tartışmanın bu konuda yapılması gerektiği halde; önce bunun konuşulması gerektiği halde… Sanki bu hususta ittifaka varılmış da sıra bunun nasıl yapılacağının konuşulmasına gelmiş gibi, eğitimin “kesintili, kesintisiz” olması tartışılıyor. Eğitimin esası üzerinde değil de, yılı üzerinde Meclis'te meydan savaşları yapılıyor… Sen nasıl insan yetiştireceğini bilmedikten sonra eğitim, kesintili olsa ne olur, kasıntılı olsa ne olur…

Ve bu hal, yıllardır böyle devam ediyor. Tanzimat'tan beri böyle… “Kesintisiz”…

Ama böyle gidemez… Bir ışık görülmese de eğitim başta olmak üzere bütün meseleleri kökten ele almak idrakine bir gün, bir büyük deprem, bir büyük sosyal patlama olmadan, yükseleceğimizi ümit ediyorum.

Arıza sinyalini verdiren, arızayı ifşaya vesile kıldıklarına o gücü de verebilir! (Kardelen, 72; Nisan/Haziran 2012)


Bu yazıya yorum ekleyin

Adınız
E-posta Adresiniz
Yorumunuz
 

CAPTCHA


Resimdeki rakamları bu alana yazınız


Eklenen Yorumlar


Henız yorum bırakılmadı...
 
Kırk... - Sayı 121
Kırk gün bir ölüyü bekley... - Sayı 121
Sıradan bir filme bu alâk... - Sayı 121
Anonim eserlerin kıymeti... - Sayı 121
Tüm Yazıları

ASKIDA ABONELİK: Siz de "askıda abonelik kampanyası"na destek olmak ister misiniz?

Gelecek sayının konusu (122):
Tarih boyunca izlediği politikalar, güncel meselelerde takındığı tavır çerçevesinde, doğu medeniyetinin aslî unsurlarından İran'a bakış...

Son Eklenen Yorumlardan
 sağlık dileklerimizle, hürmetle...... naci eroğlu

 Elinize emeğinize sağlık sevgili Halis hocam.Yazılarınızı takıp ediyorum hislerimize tercüman oluyor... Ahmet

 Elinize emeğinize sağlık sevgili Halis hocam.Yazılarınızı takıp ediyorum hislerimize tercüman oluyor... Ahmet

 bosch professional gop 185-liBeylikler dönemini hatırlayalım, birbirlerine karşı üstünlük mücadelesi... Feyzi

 "Yürü kardeşim,Ayaklarına bir Kudüs gücü gelsin."Sen ve senin gibi şuurlu insanların sayıları bereke... Nilüfer Mihailoğlu


Batı’nın Pompei’sinin günlerini andırmasının sebepleri Osmanlı Devleti’ni çökerten “metal yorgunluğu”nun ilk safhası değil midir?
Kardelen: Sayı 1, Temmuz 1992
Bizim olmayan gemide kaptan olmak
Kırk gün bir ölüyü bekleyeceksin
Anlam peşinde
Seni düşünürüm
Malazgirtin aslanları


Ali Erdal - Anonim eserlerin kıy...
Ali Erdal - Sıradan bir filme bu...
Ali Erdal - Kırk gün bir ölüyü b...
Ali Erdal - Kırk
Necip Fazıl Kısakürek - Kıraat kitabı
Ekrem Yılmaz - Derinlik
Ekrem Yılmaz - Yapamıyorsan hayal e...
Ekrem Yılmaz - Kürtlerin PKK ile im...
Dergi Editörü - Çare
Site Editörü - Anlam peşinde
Necdet Uçak - Niye döktün gözyaşım...
Necdet Uçak - Olacak
Kardelen Dergisi - Kardelenden haberler
M. Nihat Malkoç - Malazgirtin aslanlar...
M. Nihat Malkoç - Anadolu Türk masalla...
Ayhan Aslan - Yamyam
Mehmet Balcı - Şimdi
Mehmet Balcı - Dönemem
Ahmet Çelebi - Gazzeli çocuğa
Halis Arlıoğlu - Parlamenter sistem v...
Halis Arlıoğlu - İçimde bir yara var
Murat Yaramaz - Artık yeter
Murat Yaramaz - Masal
Mevlüt Yavuz - Sanma ha!
Cemal Karsavan - Seni düşünürüm
Heybet Akdoğan - Gülsema
Emine Öztürk - Hapis
Zekeriya Yılmaz - Bıraktın
Mehmet Ali Metin - Doğu ve Batı’nın hik...
Yaşar Akyay - Bizim olmayan gemide...
 
 
23 Mart 2005 tarihinden beri
 Ziyaretçi Sayısı Toplam : 14259054
 Bugün : 1445
 Tekil Ziyaretçi Sayısı Toplam : 623782
 Bugün : 27
 Tekil Ziyaretçi Sayısı (dün) Toplam : 532
 121. Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 0
 Önceki Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 0
Son Güncelleme: 13 Eylül 2024
Künye | Abonelik | İletişim