Kardelen'i DergiKapinda.com sitesinden satın alabilirsiniz.        Ali Erdal'ın yeni kitabı TÜRK KİMLİĞİ çıktı        Kardelen Twitter'da...        Kardelen 32 Yaşında!..       
    Yorum Ekle     4327 kez okundu.     Henüz yorum bırakılmadı.     Yazara Mesaj

SULH ?RG?LERY, K?LT?REL BA? VE ACABA HAKYKY "CO?RAFYA" RUHUMUZUN NERESYNDE?
Mehmet Hasret

  Sayı: 46 - Ekim / Aralık 2004

Geçenlerde, bir radyo programında; -bilmem ismini bilir misiniz- İbrahim Paşalı'nın "gece yürüyüşü" adlı programında, "Bosna" üzerine bir hikâye dinledim. Ona da bu hikâyeyi; "Mostar Köprüsü'nün açılışı hasebiyle -bu köprünün inceliği hilal biçiminde inşa edilmiş olması-, toplumun ortak aklı ve vicdanı, sevk ve idare makamı meçhul bir yük olarak esinledi ve anlattırdı. Gece boyunca "Bir millete ne, hangi güç hilâl biçiminde köprü yaptırır?" diye sordu, yetmedi "21 yy.'da bir ülke düşünün ki Ankara'dan Mostar'a trenlerini yürütemiyor" dedi. Bir yerde bir ruh, bir yerde o ruha cüsse veremeyen bir fizik...


Neyse benim anlatacağım ("Türk Kimliği" konusundaki sayımız dolayısıyla) Bosna'da geçen bir hikâye
Amerikalı bir blues sanatçısının ağzından anlatılıyor her şey; konu edilen sanatçı bir süre Bosna'da bulunmuş, orada ikamet etmiş; "Bosna'da ilk günlerimdi, etrafıma bakıyor, etrafımdakileri çözmeye çalışıyordum... Dikkatimi, Pazar günleri insanların güzel giysilerini giyerek bir tarafa yönelmeleri çekti. İçimden bir düğün var herhalde, dedim. Çünkü her yerde düğünler için insanlar, güzel elbiseler giyerdi.


İkinci Pazar daha önce gördüklerim tekrar edince, bu sefer onları (güzel kıyafet giyen insanları) takip ettim, tren garına kadar gelmiştim, dayanamadım sordum, neler oluyor Allah aşkına; cevap verdiler, her haftasonu İstanbul'dan gelen bir tren var mı, İstanbul'dan bir kişi geldi mi diye bakıyoruz..."


İlk elde sanki absürd bir öyküymüş gibi geliyor; Kafkaesk bir anlatımmış; Gogol'ün kaleminden çıkma bir romanmış; Musil'in Borges'in yazdıklarına benzer bir metinmiş gibi... Ama olay gerçek Hikâyeyi duyduğumda, öyle yaralandım ki donup kaldım; etrafımdaki eşya da benimle donup kaldı, bütün renkler külleşti... Anlatamam; kalbimde öyle bir sorumluluk hissettim, içimde öyle burkulma oldu ki bütün bir dünyayı kendi serkeşliğimle öksüz bıraktığımı sandım...
İşte "Türk Kimliği" sorumluluk hissinin bir yerlerinde...


Ama ne var ki Ankara İstanbul arası trenlerini 130 km. hızla bile yürütemiyor bu millet...
Mostar Köprüsü üç kez yıkılmış, üç kez ama yine yapılmış, her seferinde oradaki halk İstanbul'dan mimar gelsin demiş... Bu sefer inşa edilmesi de epey zor olmuş, gün gelmiş yetkili mercilerin bürokratik engelleri yüzünden köprüye bir taş koyabilmişler sadece; gün olmuş izne tabi bir yakadan bir yakaya köprü kurma işi askıya alınır gibi olmuş... İftiralar atmışlar, yalanlar söylemişler... Köprü yapılmadan önce, bu işin sonu hayra bağlansın ve hayırlara vesile olsun diye kurban keserek başlamışlar işe, ancak ne hikmetse Avrupa medyası hemen hükmü basmış: "Yine kanla başladılar."
Şimdi boş bıraktığımız coğrafyanın halklarının gözü (bütün mazlum coğrafyaların bir başkenti "o"ymuş gibi) İstanbul'da... Paşalı'nın dediği gibi Kopenhag kriterlerindense, İstanbul kriterleri zamana kalacak kriterler olacak gibi... Ne var ki bizim trenler yüzyıl önce yapılmış alman raylarının üzerinde gidiyor.


Filistin'de, Gazze'de geçen bir olayı daha anlattı İbrahim Paşalı; meğer onun programı orada da dinleniyormuş... Bir Gazze Hastanesi'nde torunuyla radyo dinleyen bir anneanne varmış, Paşalı'nın programını dinliyorlarmış... Paşalı bir Filistin ezgisi çalıyormuş ve o ezginin üzerine de radyodaki programına devam edip doğaçlama konuşuyormuş... Ama Filistin'de bir tek İsrailliler propaganda amaçlı olarak Filistin ezgileri üzerine konuşurmuş, bu yüzden biricik anneanne, "kim bu kâfir" demiş; torunu daha sonra Paşalı'nın bir Türk olduğunu, İstanbul'dan konuştuğunu söyleyince "estağfurullah... estağfurullah..!" demiş.

 Türklük, belki adımız gibi bildiğimiz halde bilinçaltlarında örttüğümüz bir coğrafî gerçeklikle Mostar'dan Gazze'ye, Kafkaslar'dan Herat'a Mezapotamya'dan Kordoba'ya ve dahi Endülüs'e dek derinden titreşen bir tını..."Türklük" denen bu henüz modern cismini bulamamış kimlik, her ölçüye cevap veren gündelik ve zamanlar ötesi pradigmasını çatabilmiş midir, işin o tarafı biraz karanlık..? Ama "Türklük" genetik bağdan daha çok bir kültürel bağı izah etmekte... Türklük, ;"Türklük"ten fazla bir şey... Her halkın, her dinin beraber sulh örgütleri içinde kutsandığı, o örgüler etrafında birleştiği ve emniyete alındığı bir yöntemler+yordamlar kültürü; bunu da kâinatın İncisi'ne duyduğu hürmetten, O'na bağlılığından, O'nun ruhanî sünnetine uymaktan almış...


Bu yazıya yorum ekleyin

Adınız
E-posta Adresiniz
Yorumunuz
 

CAPTCHA


Resimdeki rakamları bu alana yazınız


Eklenen Yorumlar


Henız yorum bırakılmadı...
 
Yaşayan Yemek... - Sayı 114
Yazmakla Görülen…... - Sayı 113
Hayatı Dram Yapan Cevher... - Sayı 112
Bozkırın Ensar ve Muhacir... - Sayı 111
Tüm Yazıları

ASKIDA ABONELİK: Siz de "askıda abonelik kampanyası"na destek olmak ister misiniz?

Gelecek sayının konusu (123):
"Mülteci" meselesine bakış...

Son Eklenen Yorumlardan
 Çok teşekkür ederim Amin hepimize🤲🤲... Ayşenur

 Çok beğendim.Buna benzer yazılar çokça işlenmeli.... mahir

 mükemmel anlatım; af etmiş olsan da gönül kırıklığı çok acı veriyor. buna öneriniz , makaleniz olur ... dr. Elvira

 Ne mutlu takva üzere yaşayabilene...Tebrik ederim, sade, anlaşılır ve sıkılmadan okunacak şekilde ka... Ömer Faruk Erkoyun

 Ne mutlu takva üzere yaşayabilene...Tebrik ederim, sade, anlaşılır ve sıkılmadan okunacak şekilde ka... Ömer Faruk Erkoyun


Batı; kaybettiği noktanın idrâkinde ve kazanacağı noktanın gafili olduğunu -yalnız kendine- ihtar ederek bugünkü buhranını yaşıyor. Biz; tüm taklitçiliğimize rağmen hem birincisinin, hem ikincisinin gafletindeyiz.
Eğer batı gibi kaybettiğimiz noktanın idrakinde olabilseydik, elimizden kaçırdığımız bunca zamandan ötürü eyvahlar eder; kazanacağımız noktanın gafletinden de sıyrılabilirdik…
Kardelen: Sayı 3, Aralık 1993
Yalnız ve başıboş değiliz
İranın neye ihtiyacı var?
Tevhid yoksa huzur da yok
Kaleme yemin
Kardelenden Haberler


Ali Erdal - İranın neye ihtiyacı...
Kadir Bayrak - Fars irfanı var mıdı...
Necip Fazıl Kısakürek - Devletleşen şiilik
Ekrem Yılmaz - Bizden gibi görünen
Ekrem Yılmaz - Al beni
Dergi Editörü - Kaleme yemin
Site Editörü - Tevhid yoksa huzur d...
Necdet Uçak - Ömür
Kardelen Dergisi - Kardelenden Haberler
M. Nihat Malkoç - Öz musikimizin piri:...
M. Nihat Malkoç - Filistin için ne yap...
Hızır İrfan Önder - Dermansız dertlere s...
Nihat Kaçoğlu - Serçelerin sesi
Mehmet Balcı - Almanya
Ahmet Çelebi - Bilemem
İktibas - İşte Budur Humeynî D...
Muhsin Hamdi Alkış - Fars palavrası
Kubilay Ertekin - Eşek ve deve
Halis Arlıoğlu - Gülerek günah işleye...
Erdem Özçelik - Geçmişten Geleceğe
Remzi Kokargül - Çoban çeşmesi
Murat Yaramaz - Çapraz sorgu
Gözlemci - Olayların düşündürdü...
Mahmut Topbaşlı - Sırt döndüğüm şiirle...
Mevlüt Yavuz - Umutsuz
Cemal Karsavan - Aşk uyanır sabaha
Bekir Oğuzbaşaran - Âhir zaman ümmetiyiz
Yaşar Akyay - Yalnız ve başıboş de...
Yaşar Akyay - Hayatın Kaynağından ...
Yaşar Erim - Camiler boşaldı
Cahit Can - Türk farkı
İbrahim Durmaz - Yunusca
 
 
23 Mart 2005 tarihinden beri
 Ziyaretçi Sayısı Toplam : 14591336
 Bugün : 1877
 Tekil Ziyaretçi Sayısı Toplam : 630703
 Bugün : 349
 Tekil Ziyaretçi Sayısı (dün) Toplam : 88
 122. Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 0
 Önceki Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 5
Son Güncelleme: 13 Eylül 2024
Künye | Abonelik | İletişim