Şaire hüzün yakışır Sinan Ayhan Sayı:
107 -
Kıymetli kalem sahibi İlkay Çoşkun Bey’in “+ Uç - Artı Uç” kitabı 2020 yılının sonlarına doğru çıktı. Eser vermek, her zaman zor ve takdire şayan bir keyfiyet... Tebriklerimizle birlikte eserin hayırlı ve uğurlu olmasını dileriz.
Şairimiz, kitabın ilk mısralarında şöyle sesleniyor: “..., kozası örülüyor bak// gözlerde dolanıyor ha bire koyu renkler/kışa dönüyor ömür eylülle beraber”... (İlkgüz şiiri; sayfa 7.) Her zamanın Eylül’ü koyu ve her daim bir kozanın gömüsü gibi... İçinden cemreler, güzellikler ve aşk çıkabilir her an... Böylece aşığın elinden bir şey gelmez ve “...her aşık vurur dağa” (syf. 7)... Bir haslet görünür aşığın üzerinde “ilkgüz” ile gelen...
“Artı Uç” İlkay Çoşkun Bey’in beşinci şiir kitabı... Daha önce Yüreğimden süzülen Nağmeler (2008’de), Düş Yolcusu (2011’de), Bilonsa (2012’de), Bimola (2017’de) adlı şiir kitapları yayımlandı.
Kitap 104 sayfadan, 7 bölümden oluşuyor; bölüm isimleri şöyle: Gözde, Gaye, Vefa, Hüzün, Vatan, Tekerrür, Küçürek... 7. Bölüm olan Küçürek Bölümü’nde orijinal bir fikir olarak şiir ikliminde soluklanan “aforizma” keyfiyetinde kısa söz levhaları yer alıyor.
Kitabın hangi sayfasını açarsanız açın, hangi şiiri, mısrayı okursanız okuyun sizi lirik bir sıcaklık sarıp sarmalıyor, bu sıcaklık içinizde mısraları defalarca okuma isteği uyandırıyor... Halk deyişini yeni bir tarzda söyleme hali her mısrada karşılayıp, ağırlıyor sizi; sıcaklık biraz da buradan geliyor...
Anadolu kültürü ve irfanı şiirin cevherinde geziyor adeta. Gözlesem Seni Şiiri’nde şöyle diyor şair: “sabah akşam gahi yürüsem yaya/diyar-ı gurbetten gözlesem seni/ seyr ü süluk edip yıldıza aya/bir baştan bir başa seslesem seni”...(syf. 8)
Hakikat geleneğine özden bağlılık: “susuz suyu, su susuzu arar ya/sinede inşirah bulur gözlerin”... (Göz Gazeli; syf. 13)
Macera dolu güzel mısralara devam:
“beni heybesinde taşıyan dünya”. (Hatırlatma; syf.22) Dünyanın yalanı değişmez yasa, bu yasadır işte bize söz ile direnen pervaneliğimizi hatırlatan...
Kendine uyarılardan sonra nasihat evresine geçiliyor, nasihatın düzenlediği şiir belki de arıların, karıncaların ağzında şifa: “Düşmek kolay, kalkmayı öğren asıl/yaraları azar azar azlandırıp/tek başına maçlar kazan ey çocuk!”(Tekkalemaç; syf. 29)
Mısralar inci gibi dizilmiş halde:
“huma kuşu misali düşünürdü arada bir” (İnsan Dağ Misali, syf.34) Çileye göğüs geren tavır...
“şiir kalbin duası/sözün bittiği yerde (Şair’e; syf. 42) Hikmetli...
“uçurumun kenarı da olsa bir türkü yak” (Üç Sal Bir Ağla; syf. 62) Acı çekmeyi bil...
“kepenkleri kapanan mutlulukların/ üzerine oturur esmer yalnızlık” (Ölüm; syf. 84) İnsanın kendine dönüşen hüznüne bir dil gerek...
“yürekte inşa edilen/sığınak/taziyedir acıya” (Küçürek; syf. 90) İşte söze açılan bayrak...
Böyle böyle emsalleri büyüyen bir şiirle bize doruğu gösteren bir yol açıyor şair; hasretlerimizi kah günlük olayların içinden, kah soyut düşüncelerimizden kah da sanki başka bir bohçadan çıkarıp bize getiriyor ve bize kim olduğumuzu tüm cevher haliyle hatırlatıyor...
Değerlendirmemizi yine şair’in mısraları ile bitirelim:
“sürgün izleriyle mühürlenen dizlerimiz var/nefesin sık alınıp verilmesi bundandır belki de/ölümü sürekli tadıp da ölümsüzlüğü aradığımız gibi” (Kaçış; syf. 69)
Ey şair hüznünle kal!..
|