Liyakatin Kökleri ve Kökeni Sinan Ayhan Sayı:
112 -
Velid bin Mugire, Halid bin Velid… Mekke’nin en tehlikeli ileri gelenlerinden birinin torunu Halid, bu sıfat onun mu? Allah bu sıfattan razı olmadı. O, müminliğe davete muhatap oldu, Hz. Halid(ra) oldu, ashaptan oldu ve büyük bir kayıptan döndü.
Çöl şartlarına uysun diye bir Arap geleneği gereği daha bebekken bir çöl ailesine geçici süreliğine verilen Halid; bir bakıma bu sayede bir liyakat kazandı. Peşi sıra çöl şartlarına direnme liyakati, her şeyden yoksunken çölün kötü şartlarına karşı ayakta durabilme, onunla mücadele edebilme ve oradan da çöl ile savaşabilecek komutan olabilme liyakatini aldı. Çöle yenilmeyen, hiçbir yerde yenilemezdi.
Liyakat, kişinin A’dan Z’ye özel bir çizgiye, keyfiyete sahip olması demektir. Diyelim o çizgi A-Z üssüdür; başkasında başka bir şey üssü... Her bir harfe bir liyakat özelliği… Bu terkip bir kişide birleşmediği, bütün özellikleri işletecek formül onda olmadığı müddetçe “liyakat” meydana gelmez. Çöl, Halid’in iliğine kemiğine işlemiş, onu gerekli özelliklerle buluşturmuş gözüküyor.
Peygamberlik liyakati, mutlak anlamda Allah’ın sözüne ve peygamberlik mührüne bağlı değil mi... Allah’ın sözlerine ve Peygamberi’nin mührüne iman ve itaat etmeyenin, onların taradığı alana, hal ve tavra özenip hakikat yolunu bulmayanın liyakati murdar... Halid müslüman olmasaydı, ondaki liyakat hali de murdardı. Ziyan olmuş olurdu. Hz. Peygamber(sav)’in Halid müslüman olmaya geldiğinde ona ilk sözü: “Senin gibi zeki biri, İslâm’ı bulmakta, müslüman olmakta neden gecikti...”
Liyakatin hakiki yolu, serüveni İslâm’dadır. Zeki olmak, müslüman olmak bu liyakati keşfetmeye yetmiyor, Allah’ın farzlarında ve Peygamberi’nin sünnetlerinde derinleşmek bu serüvene adım atmayı sağlıyor. Murdar olmayana, ziyadeleşene yol oluyor...
Halid, kılıcını Kâinatın Efendisi’ne(sav) verdiğinde, Kâinatın Efendisi ona liyakatini geri verdi; ona liyakatini bildirdi; “Seyfullah...” Uhud’taki günah, nasıl sevaba dönüştü, bütün müslümanlar gördü.
Bir savaşta, ashap arasında “Halid sayesinde her şey oluyor” ibaresine ve ifadesine karşı Hz. Ömer(ra)’in onu görevden alması; Halid’in Ömer’e karşı çıkmayışı manidar değil midir? Liyakati perçinleyen bir tavır değil midir?
Liyakat sahibi savaş meydanında hiç yenilmedi. Uhut’ta yenilmedi; Bizans’a karşı Mute’de yenilmedi. Bizans ne demek, doğu Roma, Roma’nın asker sayısı üstünlüğünden çok, askerî tecrübesi daha önemli değil mi, liyakatini çölde bileyen “Seyfullah”, Bizans’a savaş meydanını dar etti. Allah Halid’e böyle bir liyakat, böyle bir güzellik nasip etti. Allah ondan razı olsun!
İmam Maturidi’ye göre halifeliğin şartı Kureyş’ten gelmek değil, liyakattir. Abdülhamit Maturidi’ye bağlı olarak bu konuda izahat geliştirmiştir. Kendi hükümranlığının gerekçeleri anlamında… Türk milletinin liyakati “küfre karşı savaşmayı göze alması” ile ilgili... Bayrağı Kureyş’ten böyle almıştır.
Küfür birçok sefer bozkır Türkünü oyuna getirmiş, kendine bağlı ülkeler üzerinden asimile etmeyi başarmış; kuzeyde ve batıda Avarları, dahi Hunları, doğu ucunda Uygurları etkisiz hale getirmiş; güneyde, Kafkasya’da ve Anadolu’da Oğuz Türkünü ise hiçbir şartta zayıf düşürememiştir; ancak hâlâ küfrün aklının bir tarafında bütün Türkleri asimile etme arzusu canlıdır.
Anadolu Türkü’nün direnci ve atağı onun özümsediği geniş zamanla ilgili olabilir. Geniş zaman bir tek Oğuzlarda var. Gerekirse Türkçe hiç bir dilde olmayan zamanı, zamanları bulur ve ona bir dil kurgusu verir, her birini öz dilinde ekleştirir. Bizim Yunus’un Moğol istilâsına karşı yaptığı gibi... Liyakat da Yunus’un kalbinde ve dilindedir. Moğollar tarih sahnesinden silinmiş, ama Oğuzlar Türkçe ile hâlâ tarih sahnesindedir.
|