Anadolu irfanının kaynağı Site Editörü Sayı:
108 -
Bir konu hakkında heyecanla söyledikleriniz karşı tarafa samimi gelmediğinde muhtemel tepki “bana edebiyat yapma” şeklinde olabilir. Geçen zaman içinde nasıl böyle bir deyim oluşmuş bilmiyorum ama “edebiyat” kavramı bize tam da aksi bir şeyler söylüyor. Kavramın edep ve âdapla olan ilişkisi çok açık… İngilizcesi “literature”, orada kelimenin kökü “letter” yani harften geliyor. Görüldüğü gibi Batı’da zahiri bir ilişki söz konusu letter-literature, bizde ise zahirde harfle ilgisi olmayan bir kavram harflerin dünyasına isim olmuş.
Edebiyat yapmak önemlidir. Bir topluluk ne kadar yiğit, ne kadar cesur olursa olsun, bunun edebiyatını yapmadığında yeni nesillere bunu taşıyamaz, diğer milletlere kendini tanıtamaz, millet olamaz. Romanı olacak, şiiri olacak, resmi olacak, minyatürü olacak, destanı olacak, manileri olacak, masalı olacak, fıkrası olacak, ninnisi olacak, türküsü olacak…
Kur’ân-ı Kerîm âyeti ile sabittir ki Efendimiz Hazretleri “üsve-i hasenedir” yani âhirete iman edenler için güzel bir örnektir. Âyet olması hükmün sabitliği için yeterliyken, Cenâb-ı Allah âyete “Andolsun ki…” diye başlamıştır. Efendimiz’i örnek almanın yolu O’nu tanımaktan ve O’na muhabbet duymaktan geçer. Bir kişinin ne kadar doğru olduğunu bilirsek bilelim, sevmezsek nasıl örnek alacağız, nasıl ona benzemeye çalışacağız?
Efendimiz’in hayat-ı saadetleri ile ilgili yaşadığı devirden itibaren birçok eserler kaleme alınmış. Hayatı bu kadar detaylı bilinen ikinci bir kişi yok dense yeri. Hangi yaşında sakalında ne kadar ak kıl var yazılmış. Bu sayımızda kendileri ile bir röportaj gerçekleştirdiğimiz Muhammed Emin Yıldırım Hocamızın Bekir Develi ile yaptığı Herkes için Siyer programının ilk bölümünde bu kaynaklar sistematik olarak listelendi, meraklıları oraya başvurabilir.
Bir de işin muhabbet kısmı var ki Efendimiz’e olan muhabbetin “edebiyatını yapmada” Türk milleti olarak önemli bir yer tuttuğumuzu söyleyebiliriz. Dünyada müslümanların konuştukları dillere bakınca Türkçe konuşanların sayısı yüzde yirmilerdedir ama Efendimiz için yazılan naatların yüzde sekseni Türkçe kaleme alınmıştır.
“Muhabbetten Muhammed oldu hâsıl
Muhammedsiz muhabbetten ne hâsıl”
Tasavvuf yolunun büyükleri Efendimiz’e olan aşklarını bu naatlarla kâğıda dökmüşlerdir. Bu naatlar dervişler için önemli bir seyr-i sülûk aracıdır. Son devrin büyüklerinden Sahaflar Şeyhi Muzaffer Özak Hazretleri şöyle demiştir: “Bu naat sözlerinin yüzde onunu anlasanız evliya olursunuz”. Tasavvufta Efendimiz’e muhabbet olmazsa olmazdır, bu nedenle “Allah’ım bizi uşşâk-ı Râsul halkasına ilhâk eyle” diye dua edilir.
Tasavvuftaki bu hal Anadolu irfanına kaynaklık ettiğinden Anadolu irfanında da Efendimiz’e muhabbetin çok önemli bir yeri vardır. Efendimiz’in mübarek ism-i şerifleri anıldığında ellerini kalbine götürenler, o hareketi aslında “muhabbetin heyecanından kalbim yerinden çıkmasın” diye yaptıklarının farkında olsalar da olmasalar da bu muhabbeti ızhar etmiş olurlar. Bazı şeyler önce şekille başlar sonra aslını bulur.
İrfanımızda Efendimiz’e muhabbet öyle bir seviyededir ki, sadece O’nun adını anmak bile dünyalara bedeldir.
“İsmini anmakla dâim
Her gönül bulur safâ”
Cihan Sultanı Kanuni Sultan Süleyman bakın ne diyor:
“Umaram her bir adın ayrı şefaat eyleye
Ahmed ü Mahmûd Ebu-l Kasım Muhammed Mustafâ”
Ya Sultan Ahmed Han’ın muhabbetine ne demeli? Efendimiz’in mübarek ayak izlerinin resmini baş tacı eden ve vefatına kadar kavuğunda taşıyan Sultan Ahmed Han aynı kâğıda şu mısraları yazmış:
“N’ola tâcım gibi başımda götürsem dâim
Kadem-i nakşını ol Hazret-i Şâh-ı Resûl’ün
Gül-i gülzâr-ı nübüvvet o kadem sâhibidir
Bahtiyâ durma yüzün sür kademine o gülün”
Bu konuda daha birçok örnek bulabiliriz. Büyüklerimiz bu “edebiyatı” yapmasalardı, muhabbetlerini ızhar edip bu satırları yazmasalardı Efendimiz’e bu derece muhabbet olabilir miydi? Yaş altmış üçü geçtiğinde kaç yaşındasın diyenlere “haddi aştık” diyecek bir irfan oluşur muydu?
Efendimiz’den örnek alabilmemizin yolu O’na muhabbetten geçiyor. Büyükler muhabbetin yukarıdan aşağıya doğru olduğunu söylerler, anlamı şu, Efendimiz bizi sevmeden bizim O’nu sevmemiz mümkün değil. Dervişler gibi diyelim o zaman: “Allah’ım, bizi Efendimiz’in âşıkları zümresine ilhak eyleyiver”
|