Kardelen'i DergiKapinda.com sitesinden satın alabilirsiniz.        Ali Erdal'ın yeni kitabı TÜRK KİMLİĞİ çıktı        Kardelen Twitter'da...        Kardelen 32 Yaşında!..       
    Yorum Ekle     939 kez okundu.     Henüz yorum bırakılmadı.     Yazara Mesaj

Olaylara bakış - 108
Muhsin Hamdi Alkış

  Sayı: 108 -

Zamanın İvmesi

Peygamberimiz (SAV) bir hadisi şeriflerinde:

“Zaman öyle yaklaşır /peş peşe gelir / hızlanır ki, bir sene bir ay, bir ay bir hafta, bir hafta bir gün, bir gün bir saat, bir saat bir ateş kıvılcımı kadar olur.” (bk. Tirmizi, Zühd,24) buyuruyor.

Ahir zamanda, zaman daha hızlı akacak… Zamanın içinde hapsolmuş varlıklar olan bizlerin ve tüm varlığın bunu fark etmesi mümkün mü?  Esasen zamanı da ölçemiyor sadece vakti ölçüyoruz. Dünyanın kendi etrafındaki ve güneş etrafındaki dönüşlerini parçalara bölerek buna vakit diyoruz. Hızı ancak bir başka hıza kıyasla fark edebileceğimiz için zamanın hızı artsa da zamanın sahibi dilemezse bunu fark etmemiz zor. Ancak zamanın hızının artışını yani varsa ivmesini hissedebilir miyiz? İşte bu vites değiştiren zamanı hissetmemiz belki mümkündür! Elbette ki zamanın sahibi dilemezse Ashab-ı Kehf gibi ne hızı ne ivmeyi ne de zamanın kendisini hissedemeyiz.

Kanaatimce zaman son yıllarda öyle hızlı akıyor ki sanki tam da vites değiştirdiği ve akış hızının arttığı döneme denk geldik ki ivmeyi hissedebiliyoruz. Yüzyıllara sığacak hadiseler bir ayda oluveriyor. Birinci ve ikinci dünya savaşı evvelindeki yüzlerce yıllık birikim şimdi birkaç yıl içerisinde meydana geliverdi. Dünyadaki jeo stratejik güç dengeleri bozulup depremlere yol açıyor ve zahirde nedenleri bakımından alâka kurulamayan ama NİÇİNLERİ bakımından bütüncü bakışla hepsi bağlantılı olaylar gerçekleşiyor.

Bakınız son 10 yılda yaşadıklarımıza, savaşlar, hain darbe girişimleri, ekonomik krizler, pandemi para sisteminin çöküşü, çok kutuplu dünyadaki ekonomik ticarî ve askerî çatışmalar saymakla bitmeyecek olağanüstülükte olaylar neden oluyor dersek anlayamayız ama soru şu olmalı ne için? NİÇİN?

Ahir zaman, neden ahir ise onun için!

Türk Konseyi:

Malûmlarınız, önceki sayımızda “Türk Birliği” konusunu işlemiş idik. Mezkur sayımızdaki yazımızda da Türk Devletler Birliği kurulması fikriyle birlikte naçizane bir yol haritası önermiş idik. Her proje bir hayale dayanmalıdır ancak her hayal de projeye dökülemez.

Geçen hafta pandemi sebebiyle sanal ağ üzerinden tertip edilen Türk Konseyi devlet başkanları toplantısında hamd ve şükürler olsun ki bu hayalimizin somutlaştığı, projeye ve plâna döküldüğü görüldü. En mühimi Nazarbayev’in teklifiyle Türk konseyinin isminin yenilenerek “Türk Devletler Birliği” olması kabul edildi. Alınan kararlardan diğerleri ise şu haberden okunabilir:

Türk Konseyi yeni bir sıçrama dönemine hazırlanıyor (aa.com.tr) (https://www.aa.com.tr/tr/analiz/turk-konseyi-yeni-bir-sicrama-donemine-hazirlaniyor/2194897)

 

104 Amiral Bildirisi Meselesi

Dört Nisan 2021 gecesi 104 emekli amiral bir bildiri yayınladılar. Bu bildiri, millet iradesine ve seçilmiş hükümete istikamet çizen,  içeriğinden bağımsız olarak uslûb ve yöntemi ile hafızalarda tazeliğini koruyan muhtıra ve müdahale girişimlerini hatırlatması sebebiyle büyük tepki çekti. Elbette Cumhuriyet Savcılığı hadiseye resen el koyup tahkikat başlattı ve buzdağının görünen yüzü olup olmadığı, bu örgütlü eylemin hangi iç ve dış bağlantıları olabileceğini araştırmaya, soruşturmaya koyuldu ki şimdiki teknik imkânlarla bunda kısa zamanda muvaffak olacağına inanmak lâzımdır.

Sayın Cumhurbaşkanımızın değerlendirmelerindeki “kararlı sükûnet” dikkat çekti ve hadisenin arka plânını okuyan, istismarlara fırsat vermeyen ve meseleye hâkim bu tavır dinleyenlerde bir güven duygusu oluşturdu.

Arka plân derken neyi kastediyoruz? Elbette ki devletimizin elindeki bilgilerden yoksun olarak sadece medya ve sosyal medyaya yansıyan kısmıyla ve de ancak tahminlere dayalı olarak şunları ifade edebiliriz:

ü104 amiralin önde gelen bir kısmının ulusalcı diye tabir edilen ve daha önce komünist ve maoculuklarıyla bilinen kişilerin kurduğu adı işçi partisi iken vatan partisine dönüşen partiyle irtibat ve iltisaklı olmalarından dolayı bu bildirinin de o cenahtan neşet ettiği zannı uyandığı,

ümedyaya yansıdığı kadarıyla bildirinin vatsap ve benzeri yollar internet üzerinden dolaşımının yapıldığı 300 küsür amirale teklif edilip  sadece imzacıların kabul ettiği,

üher biri kurmay zekâsında olması gereken amirallerin bildiri yönteminin yani gece yarısı ve bu üslupla kaleme alınmış olmasının doğuracağı etkiyi hesap etmemiş olmalarının mümkün olmadığı ve tam da bu etkiyi doğurmak için bu yöntemi benimsemiş olmalarının kabulünün akla ve mantığa uygun olacağı,

übildiri içeriğindeki iki unsur hakkında, sn Cumhurbaşkanının ve Millî Savunma Bakanının da belirttiği gibi:

Montrö sözleşmesinden çekilme tartışmasının gerçekte varit olmadığı, ( antlaşmanın şu anda feshinin düşünülmediği ancak gelecekte gerek olursa değerlendirileceği)

diğeri olan üniforma üzeri sarıklı cübbeli, makam arabasıyla fotoğraf veren amiral hususunun da zaten yanlış bulunup soruşturmaya konu olduğu (belki de tepki doğurmak ve karışıklık zemini hazırlamak için aynı odaklarca yönlendirildiği)cihetle

übildirideki  saikin başka olabileceği ve dolaylı tutum takınılmış olabileceği, o saikin de subay atamalarında yetki hususlarında da değişiklik yapan  06 Şubat 2021 tarihli kararname olabileceği,

üİmzacıların hepsi bilmese de daha da ardındaki asıl ve gizli saikin de ülkeyi destablize etmek isteyen bazı odakların emelleri olabileceği

übenzer şekilde, bildirinin asıl tertipçisi aklın içinde, gerçekte şu an var olmayan bir Montrö tartışmasına tepki göstermiş görünerek, yaklaşan Rusya Ukrayna savaşında Karadeniz’e ABD askerî unsurlarının kısıtlamasız girmesinin önlenmesi için ön almak isteyen Rusya ve Çin’in olabileceği ve kendilerine müzahir grupları bu maksatla ülkemize mesaj vermek için kullanmış olabilecekleri

Değerlendirilebilir.

Dolaylı tutuma karşı dolaylı değil ancak doğrudan tutum alınarak neticeye gidilebilmesi mümkün olacağından kararlı sükunet halinin devamıyla sayın Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının ve ilgili devlet kurumlarının soruşturma neticesine göre gelecekte müteakip adımların atılabileceği öngörülebilir.

 

Ukrayna Meselesi:

Ukrayna ile Rusya Slav kökenli iki halkın kurduğu iki devlet ancak tarihî olarak aralarında deyim yerindeyse kan davasına dönüşmüş ihtilâflar mevcut. Putin Doktriniyle eski SSCB bakiyelerinde nüfuzunu ihya etme prensibinden hareketle Gürcistan, Belarus ve Ukrayna’da özel ve sıcak harp operasyonlarıyla netice almaya çalışıyor. Kırım’ı sözde referandumla ilhak etti. Ukrayna’nın Don Bass bölgesinde beşinci kol faaliyetiyle iç karışıklık çıkararak orada da aynı neticeyi almaya çalıştığı, Ukrayna’da doğrudan seçimlere müdahil olmaya çalışıp geçmişte muhalifleri zehirlediği de bir sır değil. Buna karşılık Batı ve ABD NATO’ya dâhil edilen doğru Avrupa ülkelerini askerî açıdan güçlendirirken, Ukrayna gibi ülkeleri de birinci halkada tutmaya devam etti ancak topraklarının işgal ve ilhakinde müdahil olmadı. Bunun sebebi en temel sebepleri Ukrayna’nın Batı için yeterince kıymetli olmaması, Ukrayna’nın Rus ordusuyla bırakın başa çıkmayı ona karşı direnebilecek bir gücü olmaması ve Batı’da da o safhada (AB- ABD arasında) tutum birliği bulunmaması idi. O günden bu yana ABD ve NATO Ukrayna ordusunun güçlendirilmesi için bir dizi faaliyet icra etti hatta ülkemizle de ikili anlaşmalarla İHA-SİHA başta olmak üzere çeşitli harp araçları ticareti de yapılmış oldu.

Şimdi Ukrayna ile Rusya’nın mevcut ihtilâfı bir çatışmaya ve topyekün bir savaşa dönüşür mü? Ukrayna Kırım’ı geri almak için savaşa girer mi? Donbass’a daha sert askerî müdahalede bulunur mu? Emareler sahada bir zorlamanın olacağı çatışmaların doğabileceği yönünde, ancak topyekûn bir savaşta Ukrayna ordusunun nükleer güç Rusya’yı mağlub etme başarısı gösterebileceği çok şüphelidir. Ayrıca Batı, Ukrayna’ya Nato üyeliği de vermediğine göre, topyekün onun arkasında durmayacağı da açıktır. O halde Batı’nın bu gerginlik yükseltme taktiği ancak savaşın Rusya’ya ekonomik ve askerî maliyetini arttırarak masada daha fazla taviz koparma çabası olsa gerektir.

Batı’nın bu husustaki çıkarları ile ülkemizin çıkarları bazı noktalarda örtüşüp bazı noktalarda ayrışabilir. Ülkemiz açısından kadim Türk toprağı olan Kırım’ın ilhakini yüz yıl da geçse tanımadık tanımayacağız. Karadeniz’in kuzeyindeki komşumuzun öncelikle soydaşımız olması, olmuyorsa dost ülke olmasıdır. Gerek dış işleri bakanlığımız gerekse Cumhurbaşkanlığımızdan yapılan açıklamalardan ve Ukrayna ile kurulan stratejik ilişkide kaydedilen mesafeden anlaşılan,  Ukrayna’nın Rusya’ya karşı denge unsuru olarak stratejik ilişki kurduğumuz bir ülke olduğudur. Ukrayna’nın Rusya’ya karşı güçlenmesi ve olası bir çatışmada soydaşlarımıza hürriyet imkânı doğması elbette hayalimizdir ancak Ukrayna o seviyede güçlenmeden veya NATO’nun tam desteği olmadan Batı’nın oyuncağı ve koçbaşı yapılıp neticesinde helâk olacağı ve Kiev’e kadar işgale uğrayabileceği bir senaryo yani erken bir kalkışla imha olması senaryosu da aleyhimizedir.

Bir savaş senaryosunda, eğer ABD- NATO gemileri Karadeniz’e Montröde belirtilen kısıtlamalar olmadan girerse ve giremezse durum, ihtimaller ve seçenekler ne olur? Rusya mağlub edilebilirse elbette ki netice ülkemiz lehine olur; lakin Rusya mağlub edilemez ve/veya üstün askerî güçle geri adıma zorlanamaz, ABD buradan çekip gider de biz Rusya ile başbaşa kalır isek ülkemizin durumu nice olacaktır? Montrö’de yer alan gemi tonaj ve nitelik kısıtlamaları var iken Rusya’ya karşı Batı veya Ukrayna’nın savaşı kazanma şansının çok zayıf olacağı değerlendirilebilir.

Elbette ki devletimiz yetkili ve görevli organları bu senaryoları ve ihtimalleri defalarca çalışıp dünyadaki küresel güçlerle bölgesel güçleri analiz edip tehdit değerlendirmelerini yapıp, ittifak, stratejik işbirliği bölgesel işbirliği veya gerginlik yükseltme-alçaltma müzakere taktik ve stratejilerini kullanmaktadır.

Cumhurbaşkanımız, evvelki günkü beyanatında tedbirli ve temkinli kararlılık içerisinde mealen: “şu anda Montrö anlaşmasını feshetmek gibi bir niyetimiz de tartışma da yok ancak gelecekte gerekirse değerlendirebiliriz” diyerek Suriye’de askerlerimizi bombalayan, Libya’da örtülü olarak karşımıza çıkan Rusya’ya da ayar verdiği, öbür taraftan ABD’ye ve Batı’ya da “boğazlar üzerinde artık muktedirim. Şartlar ve menfaatlerim gerektirirse değiştirebilirim” diyerek de istikamet verdiği de anlaşılmaktadır.

Bu gelişmelerden bir hafta önce gerçekleşen Turkic council toplantısını ve onda alınan kararları da lütfen hatırlayınız ve kurulan stratejinin bir takım kişilerin gece rüyalarında görebileceği bir basitlikte olmayacağını da idrak ediniz lütfen.


Bu yazıya yorum ekleyin

Adınız
E-posta Adresiniz
Yorumunuz
 

CAPTCHA


Resimdeki rakamları bu alana yazınız


Eklenen Yorumlar


Henız yorum bırakılmadı...
 
Fars palavrası... - Sayı 122
Ne Fa Ka, bedenini arayan... - Sayı 120
İsrail-SAMİRİ-oğulları... - Sayı 119
Deprem Felâketi: Âyetlere... - Sayı 116
Tüm Yazıları

ASKIDA ABONELİK: Siz de "askıda abonelik kampanyası"na destek olmak ister misiniz?

Gelecek sayının konusu (123):
"Mülteci" meselesine bakış...

Son Eklenen Yorumlardan
 Çok teşekkür ederim Amin hepimize🤲🤲... Ayşenur

 Çok beğendim.Buna benzer yazılar çokça işlenmeli.... mahir

 mükemmel anlatım; af etmiş olsan da gönül kırıklığı çok acı veriyor. buna öneriniz , makaleniz olur ... dr. Elvira

 Ne mutlu takva üzere yaşayabilene...Tebrik ederim, sade, anlaşılır ve sıkılmadan okunacak şekilde ka... Ömer Faruk Erkoyun

 Ne mutlu takva üzere yaşayabilene...Tebrik ederim, sade, anlaşılır ve sıkılmadan okunacak şekilde ka... Ömer Faruk Erkoyun


Hislerin hissizleştiği noktada, onlarda kalan aklın varlığını sürdürebilmek için o noktaya varışın yaratıcısını bile inkâr edebilecek kadar “bencil”leşmesine kılıflar uydurarak (bunu) üstünlükmüş gibi gösterenleri iyi tanımak gerekir.
Kardelen: Sayı 1, Temmuz 1992
Yalnız ve başıboş değiliz
Öz musikimizin piri: Mustafa Itrî Efendi
Tevhid yoksa huzur da yok
İranın neye ihtiyacı var?
Gülerek günah işleyen ağlayarak cehennem


Ali Erdal - İranın neye ihtiyacı...
Kadir Bayrak - Fars irfanı var mıdı...
Necip Fazıl Kısakürek - Devletleşen şiilik
Ekrem Yılmaz - Bizden gibi görünen
Ekrem Yılmaz - Al beni
Dergi Editörü - Kaleme yemin
Site Editörü - Tevhid yoksa huzur d...
Necdet Uçak - Ömür
Kardelen Dergisi - Kardelenden Haberler
M. Nihat Malkoç - Öz musikimizin piri:...
M. Nihat Malkoç - Filistin için ne yap...
Hızır İrfan Önder - Dermansız dertlere s...
Nihat Kaçoğlu - Serçelerin sesi
Mehmet Balcı - Almanya
Ahmet Çelebi - Bilemem
İktibas - İşte Budur Humeynî D...
Muhsin Hamdi Alkış - Fars palavrası
Kubilay Ertekin - Eşek ve deve
Halis Arlıoğlu - Gülerek günah işleye...
Erdem Özçelik - Geçmişten Geleceğe
Remzi Kokargül - Çoban çeşmesi
Murat Yaramaz - Çapraz sorgu
Gözlemci - Olayların düşündürdü...
Mahmut Topbaşlı - Sırt döndüğüm şiirle...
Mevlüt Yavuz - Umutsuz
Cemal Karsavan - Aşk uyanır sabaha
Bekir Oğuzbaşaran - Âhir zaman ümmetiyiz
Yaşar Akyay - Yalnız ve başıboş de...
Yaşar Akyay - Hayatın Kaynağından ...
Yaşar Erim - Camiler boşaldı
Cahit Can - Türk farkı
İbrahim Durmaz - Yunusca
 
 
23 Mart 2005 tarihinden beri
 Ziyaretçi Sayısı Toplam : 14509447
 Bugün : 381
 Tekil Ziyaretçi Sayısı Toplam : 629102
 Bugün : 14
 Tekil Ziyaretçi Sayısı (dün) Toplam : 168
 122. Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 0
 Önceki Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 5
Son Güncelleme: 13 Eylül 2024
Künye | Abonelik | İletişim