Gökyüzüne mektuplar Mehmet Hasret Sayı:
108 -
Sevgili Gökyüzü… Ey “duaların kıblesi”…
Dünya ve zaman akıp gidiyor, sonunu göremediğimiz bir nehir gibi… Biz yine de acı ile büyüyoruz, pişiyoruz mu demeliydim; pişiyoruz diyorsam 40 fırının bir hüneri var üzerimize ziynet… O hâlâ pişmeye değer yanları olanları pişirmeye devam ediyor…
Gönlün, kalbin olmadığı yerde hayat mı olur; bizi pişiren odur… Gönlün var mı hiç korkma… “Bir ayrılık, bir yoksulluk, bir ölüm”… Gönlün karşılayacağı dağlar bunlar, bu dağlara çık ve uzaklara bak, uzakları çekip alacak, yanına getirecek gönlün…
“Biz gönül erleriyiz”, demek çok isterdim; ama bizim hayatlarımız uzun zamandır cemiyet olarak gönülden uzak; gözden de uzak…
Bize düşen bir şey var ey her şeyin engin ve derin olanı, her şeyi sahtelikten kurtaracak bir şey; gönlümüzü kazanmalıyız, kalbimizi yıkaya yıkaya yeniden bulmalıyız… Gönlümüz de, kalp gözümüz de uzun zamandır kör; niyetimizi sağlam tutup, gözümüzü yuğmalı ve görmeyi temiz haliyle bulmalıyız…
Gönlün, kalbin olmadığı yerde hayat mı olur ey insanı bin kanat ile yerinden eden, “göklere düşmemize” az kaldı, bir yolculuk iklimi, bana bir yol hikâyesi anlat, gönlün ve kalbin pişirdiği…
Anlat; bana gökleri, göklerdeki ilmi, hikmetleri anlat…
|