Mâverâ humması Yunusta Dergi Editörü Sayı:
110 -
Büyük milletlerin, büyük mütefekkirleri olur.
İngiltere’nin sömürgelerinden sorumlu bakanı, kendi mütefekkirleri için bakın ne diyor; “Bugün İngiliz kavmine deseler ki, Hindistan’dan mı vaz geçersin, Şekspir’den mi; tereddütsüz Hindistan’ı bir bahşiş diye verirdik ve Şekspir’i alırdık!”
Ne mutlu bize ki, tam da onlara ihtiyaç duyduğumuz anda, Allah, Türk milletine iki büyük mütefekkir, iki büyük şair, iki büyük “beklenen sanatkâr” lütfetti. Biri, şair Yunus, derviş Yunus, “Bizim Yunus”, diğeri de “masum Anadolu’nun saf çocuğu” Necip Fazıl…
Üstad, “Bu cemiyetin” diye başladığı ve milletini millet yapan tesir kaynaklarını sıraladığı yazısında, milletinin dinî mizacının, derinlik ve olgunluğunun, kahramanlık hayalinin, nükte ve hicvinin, tarih ölçüsünün ve daha pek çok özelliğinin hangi kahramandan kaynaklandığını sayarken bu cemiyetin “mâverâ humması”nın da Yunus’ta olduğunu belirtiyor.
Mâverâ humması… Mâvera, kaynaklarda “bir şeyin ötesinde, arkasında, gerisinde bulunan yer, zaman” olarak tarif ediliyor. Humma da malûm; ateşli hastalık, sıtma… Dünyayı teşrifleri arasında altı asır bulunsa da birbirlerinin ruh ikizi bu iki büyük mütefekkirden Üstad’ın, Yunus için söylediğini nasıl anlamalıyız?
Öteleri anlama ateşi… “Ben yanarım dün ü günü” diyen başka nasıl tarif edilsin… Niye yanıyor, onu yakan ateş ne, Yunus’un bu hâlini en çok anlayan ve en iyi bilen de Üstad. Her iki şairimizi de sevdik, sözlerini ezberledik ama millet olarak hâlâ onları tam olarak idrak edememenin sıkıntısını yaşıyoruz. Bizde Allah aşkını anlamak, o ruh derinliğini idrak etmekten çok işin şekil kısmı, emirleri ve yasakları yerine getirmek ağır basıyor. Oysaki Yunus’ta Allah aşkında yanmak var. Onun için cennet ve cehennemle ilgili bazı beyitlerini anlayamayan nadanlar çıkıyor.
Ne yapsın Yunus, hâlini arz ediyor işte; Ben Yunusu biçareyim, aşk elinden avareyim...
Bunu Yunustan daha derin yaşayan Türk var mı bilmiyorum. Bir çeşit humma sanki titriyor aşk ateşinden, humma ateşi gibi… Bir çare olarak o kapıya sığınıyor; Bana, seni gerek, seni!
Himmetine muhtaç olduğumuz Yunus’u, onun aşkını anlama arzusu ve niyetiyle 110. sayımızda ele almaya gayret ettik ve gördük ki adını anmaya çalıştığımız büyüklerin bereketiyle sayfalarımız dolup taşmış. Yunus ismindeki birleştirici, bütünleştirici mânâ, dalga dalga yayıldı ve Anadolu’nun eli kalem tutan “yalnız gezen yıldızları” sayfalarımızda yer buldu. Hamd ediyoruz.
Sohbet yazılarından sonraki sayfalarımızda sizi karşılayacak olan Ali Erdal Hocamızın, 2012 yılında Bilecik Türkocağında yaptığı konuşmaya dikkatinizi çekiyorum. Yunus’a dair başka yerde okuyamayacağınız tespitlerin, teşhislerin, buluşların yer aldığı eserin, tefekkür ufkunuzu, dünyaya bakış açınızı hayli genişleteceğini söylemeliyim. Yine “Molla Kasım şiiri üzerine tefekkür” yazısının da Yunus’a dair bir fikrin, bir iddianın, bir tezin, Türk edebiyatında bir ilk olarak ve ilmî delilleriyle ortaya konulduğu bir eser olarak sunulduğunu göreceksiniz.
Geçen sayımızdaki sohbetimizde yazarımız Sinan Ayhan için “kır at gemin almış yol mu dayanır” demiştik. Ağabeyimiz bu sefer de bizi yanıltmadı ve üçüncü kitabını yayınladı. Bileği-metin tarzında kaleme aldığı “Afrika: Kurutulmuş İnsan Gölgeleri” ve altından ve üstünden kalkılamayan hikâyelerden meydana gelen “Alt-Üst”ten sonra, “Bir” yazarımızın roman formundaki eseri. Allah, yazarımızın eserini hayırlı etsin, okuyucusunu ve istifade edenini bol kılsın. İlkay Bey’in yazarımızla yaptığı söyleşiyi sayfalarımızda bulacaksınız.
Yazarımız ve Kuşadası temsilcimiz Halis Arlıoğlu, bu sayıdaki yazısıyla Kardelen’e veda ediyor. Yaşı ve sağlığı sebebiyle yazılarına son veren yazarımıza, bugüne kadar dergimize verdiği emekten, gösterdiği ilgiden dolayı gönül dolusu teşekkür ediyoruz. Uzun zamana dayanan tanışıklığımızda Kardelen’e en fazla abone kaydeden, dergimiz özelinde etrafını okumaya yazmaya teşvik eden ağabeyimizin samimi gayretine şahidiz. Allah, kendisinden razı olsun, sağlık, sıhhat içinde hayırlı uzun ömürler nasip etsin.
Yazarımız Muzaffer Doğan’ın annesi ve site editörümüz Yavuz’un kayınpederini Hakka uğurladık. Allah, her iki Müslümana ve bütün ölmüşlerimize rahmet etsin. Yazarlarımıza, ailelerine sabırlar diliyoruz.
Salgın hastalık sürecinden önce her hafta yüz yüze icra ettiğimiz kitap okuma faaliyetimize hastalık sebebiyle bir süre ara vermiştik. Faaliyetimize, internet üzerinden gerçekleşen toplantılar ile yeniden başladık. Kardelenden Haberler bölümünde, Yayın Kurulu Editörümüzün konuyla ilgili bilgilendirmesini okumanızda fayda var.
Yunus’un izinden gitme gayretindeki Kardelen’den, bütün gönüldaşlara selâmlar… İyi okumalar…
|