Kardelen'i DergiKapinda.com sitesinden satın alabilirsiniz.        Ali Erdal'ın yeni kitabı TÜRK KİMLİĞİ çıktı        Kardelen Twitter'da...        Kardelen 35 Yaşında!..       
    Yorum Ekle     1343 kez okundu.     Henüz yorum bırakılmadı.     Yazara Mesaj

Yûnus var Yûnustan içeru
Site Editörü

  Sayı: 110 -

İnsanoğlunun bizâtihi kendisini ve hayatını etkileyen unsurlar vardır. Kimisi maddî, kimisi mânevî... Yaşadığı coğrafyayı, o coğrafyanın iklimini başta gelen fiziksel unsurlardan sayabiliriz. Sert, kurak iklimde yaşayan insanların huyları, deniz kıyısında, sıcak iklimlerde yaşayanlardan farklı oluyor. Dağlık, yağışlı coğrafyada yaşayanlarda ayırt edici özellikler görülebiliyor. Bir kişide gördüğümüz bir huyu, belli bir coğrafyanın insanlarının huyuna benzettiğimizde “oranın suyunu içmiş” dememizin nedeni de bu olsa gerek.

Bir de mânevî unsurlar var. Mânevî unsurlar, maddî olanlar gibi bölgesel değiller, “milletlere” aitler. Millet kelimesini ırka işaret olarak kullanmadığımızı belirtmeye gerek var mı bilmem. Belli bir irfan, inanış çevresinde toplanmış kimseleri kastediyoruz. Doğu ve Batı kültürlerinde bu mânevî unsurlar birbirinden çok farklılar. Batıda, hayatının sonunda canına kıymış, hayatında yaşadıklarını bırakın örnek almayı okumaya bile çekinebileceğimiz bir filozof, düşünceleri ile o toplumun inşaasında etkili olabiliyor. Bizde ise meşreblerine göre bazı özellikleri diğerlerine nazaran daha öne çıkan büyüklerimiz hem hayatları hem yazılı eserleri ile toplumumuza ışık tutmaya devam ediyorlar.

Böyle bir zenginliğe sahip olduğumuz için ne kadar şükretsek az gelir. Her ne kadar aksi durumları her geçen gün daha fazla görsek de, toplumumuz üzerinde o “büyüklerimizin” zamanında attığı mayanın etkisini hâlâ görmek mümkün.

Allah insana insandan tecelli eder demiş ârifler. Efendimiz’den itibaren bu tecellinin vesileleri olan büyüklerin silsilesi kesilmeden devam etmiş, bazıları kurumsallaşmış tarikatler meydana gelmiş. Asr-ı saadet ve sonrasında hiç ara vermeksizin bu iklim devam etmiş. Anadolu tarihine baktığımız zaman on üçüncü yüzyılın bu silsilede çok önemli isimlere sahip olduğunu görüyoruz. Bir yandan Moğol belâsı ile tarihin en kötü dönemlerinden biri olan bu yüzyıl, bir yandan başta Hazreti Mevlâna, Hazreti İbni Arabî, Sultan Veled ve Hacı Bektaşı Veli hazretleri gibi isimlerin yetiştiği bir iklim olmuş. Burada bu iklimin devleti olan Selçuklu’yu anmamak olmaz. Osmanlı tarihine olan ilginin gerisinde kalan bu devletimiz hem sanat hem ilim olarak o zorlu dönemde büyük işler başarmış.

Sayı konumuz olan, himmeti üzerimizde olsun, Yunus Emre Hazretleri de o zor yüzyılda Allah’ın Cemâl sıfatının bir tecellisi olarak ışık saçmaya başlamış ve halen bizleri aydınlatmaya devam eden bir irfan kaynağı...

Büyükler hakkında söz söylemek haddimiz değil. Onları birbirleri ile karşılaştırmak gibi bir edepsizlik de yapacak değiliz. Sadece tecellilerinde dikkatimi çeken bazı nüansları paylaşmak isterim. Yunus Emre Hazretleri hakkında çok az bilgiye sahibiz, öyle ki, sayı konusu için aldığım ilgili tüm eserler bir kitap için oldukça inceydi. Kitapların birçok sayfasında hazretimin şiirleri olmasına rağmen... Hazret sanki kendini gizlemek istemiş. Aynı durum kabri şerifleri için de geçerli. Hazrete ait olduğu düşünülen birçok kabir var, Azerbaycan’da bile… Elbette sadece biri doğru veya o dahi doğru değil, diğerleri belki ayağının deydiği makamlardır. Hangi kabrine gitseniz o muhitin sakinleri asıl kabri burasıdır, diyor. Bu durum bile şu toprakların Yunus Emre ile olan gönül bağının ne kadar benzersiz olduğunun bir göstergesi.

Yunus Emre’nin diğer bir farkı da kurumsal olarak bir yol (tarik) Pîr’i olmasa da, ardında “Yunus” olmak diye tarif edebileceğimiz bir “kurum” oluşması. Bu öyle bir kurum ki, kendinden sonra birçok başka Yunus çıkmış. Âşık Yunus, Yoğurtçu Yunus, Emrem Yunus gibi. Bugün hazrete ait olduğu düşünülen bazı şiirlerin diğer Yunuslar’a ait olduğu söyleniyor.

Yunus Emre Hazretlerinin ehlince en önemli görülen özelliğini sona bıraktık, o da hazretin Türkçe eser vermesi. On üçüncü yüzyıl sanat ve ilimde Farsça ve Arapça’nın hâkim dil olduğu bir dönem. İbni Arabî hazretleri eserlerini Arapça yazıyor, Hazreti Mevlâna ise Farsça. Yunus Emre ise bugün bile zahir anlamını kolayca anlayabileceğimiz bir dille söylemiş söyleyeceklerini... Ehli, bu bakımdan Yunus’u, tasavvufun mânâsını Türkçe’ye çeviren zât olarak tanımlıyor.

Zahir anlamı diye özellikle belirttim, her ne kadar yalın bir dil kullansa da Yunus Emre şiirlerini hakkıyla anlayabilmenin ve yaşamanın çok zor olduğunu belirtmek gerekir. Günümüzde mısralarını okuyup, mısraları üzerine yapılan besteleri dinleyerek keyiflenmek onu anlamak değil elbette. Anlaması zor olan şiirleri diyerek sadece

“Çıkdım erik dalına, anda yedim üzümü

Bostan ıssı kakıdı, der ne yersin kozumu.”

Gibi mısraları kastetmiyoruz. Tüm şiirlerine bu gözle bakmak gerek.

İşte böyle bir irfan pınarı Yunus Emre Hazretleri. Hakkında çok şey söylemek isteyip de kelimelere dökemediğimiz bir güneş. Tarifi zor, anlaması zor... Kendisini

“Ete kemiğe büründüm

Yunus diye göründüm.”

Diye tarif edeni biz nasıl tarif edelim ki?


Bu yazıya yorum ekleyin

Adınız
E-posta Adresiniz
Yorumunuz
 

CAPTCHA


Resimdeki rakamları bu alana yazınız


Eklenen Yorumlar


Henız yorum bırakılmadı...
 
Vekâlet savaşları... - Sayı 126
Çocuklar bizim geleceğimi... - Sayı 125
Hayatın merkezi anneler... - Sayı 124
Zor sınavımız mülteci mes... - Sayı 123
Tüm Yazıları

ASKIDA ABONELİK: Siz de "askıda abonelik kampanyası"na destek olmak ister misiniz?

Gelecek sayının konusu (127):
Sünnete uygun beslenme...

Son Eklenen Yorumlardan
 Peygamberimizi, bizim O na mesafemizi,içinde bulunduğumuz gafletten çözüme giden yolları anlatan "Gü... Ayşe Eroğlu

 ALLAH SELAMET VERSİN HOCAM BU... Behçet Eroglu

 Elinize gönlünüze sağlık. Bâki selâm ve dua ile...... Naci Eroğlu

 Selâm ile...... N. Eroğlu

 Yazınız durumun tespitini yapmış ve doğru tespittir tarihi gerçeklikler ile de uyumludur. Lakin bizd... Hüseyin yaman


Bir özel TV kanalı “yılın politikacısı”nı seçtirdi.
Seçilemeyenler üzülmesinler. Çünkü hepsi ayrı ayrı yılın politik acısı olduklarını ispatladılar.
Büyük camgözlerle yüzen karahindiba
Hakkın hâdimleri ve bâtılın vekâlet sava
Ehl-i gönül
Nesl-i muazzez
Nereye kadar?
Gül kokusu
Meçhule hitap
Gelecek sayı (127) konusu
Korkaklar
Hâramiler


Ali Erdal - Nereye kadar?
Kadir Bayrak - Mukaddes beldelere-2
Ekrem Yılmaz - Korkaklar
Ekrem Yılmaz - Nerdeyiz
Fatma Pekşen - Dağlara çen düşende
Dergi Editörü - Ben kazandım, biz ka...
Site Editörü - Vekâlet savaşları
Necip Fazıl - Yahudi (Terkip ve Te...
Necdet Uçak - Annem var güzel anne...
Necdet Uçak - Bu vatan bizim
Kardelen Dergisi - Gelecek sayı (127) k...
Kardelen Dergisi - Kardelenden haberler
Kardelen Dergisi - Gazze ateşkes görüşm...
M. Nihat Malkoç - Gördüm seni, gördüm ...
M. Nihat Malkoç - Gazze, ümmetin imtih...
Zaimoğlu - Gündüz, geceye muhta...
Zaimoğlu - Sağlam kulp
Halis Arlıoğlu - Hâramiler
Halis Arlıoğlu - Meçhule hitap
Ahmet Değirmenci - Geri verin
Ahmet Değirmenci - Kurban
Ahmet Değirmenci - İki ara bir dere
Büşra Duru - İslâmın meşalesi ile...
Remzi Kokargül - Malatya suskun, durg...
Murat Yaramaz - Şüphe
Murat Yaramaz - Amnezi
Gözlemci - Hadiselere bakış
Mahmut Topbaşlı - Duruldum
Mahmut Topbaşlı - Cemre sancıları
Cahit Ay - Kimdendir
Cahit Ay - Ondördünde
Cahit Ay - Sana geliyor
Rıdvan Yıldız - Kaş ve bulut
Vahid Aslan - Adam olmaq derdi
Vahid Aslan - Günəbaxanlar
Emine Öztürk - Yolun sonu
Osman Akçay - Büyük camgözlerle yü...
Mustafa Makas - Vesâyet savaşları
Yaşar Akyay - Hakkın hâdimleri ve ...
İbrahim Durmaz - Kızılelma
Mehmet Emin Armağan - Nesl-i muazzez
Mehmet Emin Armağan - Ehl-i gönül
Mustafa Kozlu - Mutluluk
Uğur Utkan - Hz. Ebubekir Sıddık
Kemal Çerçibaşı - Bir yıldırım çarptı ...
 
 
23 Mart 2005 tarihinden beri
 Ziyaretçi Sayısı Toplam : 16411032
 Bugün : 585
 Tekil Ziyaretçi Sayısı Toplam : 706113
 Bugün : 63
 Tekil Ziyaretçi Sayısı (dün) Toplam : 895
 126. Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 6
 Önceki Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 6
Son Güncelleme: 9 Mart 2025
Künye | Abonelik | İletişim