Bir Ystanbul Masaly... Dergi Editörü Sayı:
44 - Nisan / Haziran 2005
Tarih kitapları milletimizin, insanlığın ikinci babası Nuh Peygamber’in oğlu Yafes’in soyundan geldiğini iddia ederler. Bu andan, Orta Asya steplerinde meydan yerine çıkıncaya kadar geçen zaman dilimi tarihin karanlık sayfalarında yazılıdır. Orta Asya bozkırlarındaki maceramızı ise tek kelime ile özetleyebiliriz; arayış... Gözlerindeki enerjisi bitmek tükenmek bilmeyen, kızgın bir mayi gibi oradan oraya akan dinamik, canlı, hareketli, at üzerinde doğup, at üzerinde ölen insanın arayışı.
8. yüzyıl aranan kanın, İslâm’ın bulunup, bir yenisine; vatan hasretine yol veren tarihtir. Bizce Anadolu’nun yurt edinilmesine kadar süren Türk’ün tarih seyri, kendisi farkında olsun olmasın, bir amaca matuftur: Genelde Anadolu, esasta ise İstanbul’un fethi... Kader, İstanbul’u fethe milletimizi mi memur etmiştir; yoksa milletimiz mi onu fethetme liyâkatine ermiştir, orasını Allah bilir... Belki de her ikisi de...
İstanbul... Hakkında en fazla şiir yazılan şehir. 44. sayımızı ona ayırdık; İstanbul merceğinden Türk kimliğine bakış.
Milletler, beldelerine kimliklerini nakşeder, şüphesiz. Bu mânâda İstanbul, Türk kimliğinin ilmek ilmek örüldüğü nadide bir kilimi andırır. 13. yıla merhaba dediğimiz 44. sayımızda o kilimi anlatmaya çalıştık.
Kardelen ailesi 13. yılında mahallî bir dergiye de sahip oldu. Arka kapakta reklâmını gördüğünüz Cemre... Cemre, Kardelen’e can suyunu veren Bilecik’i, Bilecik’in tarihî mânâsını sevenlerin aylık dergisi olacak, inşallah. İlk sayısı Haziran ayında yayınlanan Cemre, bu sayısıyla tahmin ettiğimizin üzerinde alâka gördü. İlgi duyanlar Cemre’yi dergimizden temin edebilirler.
Güneşin sıcak yüzünü gösterdiği şu yaz günlerinde, fikrin gölgesinde serinlemek isteyenlere sunduğumuz Kardelen’den, bütün gönüldaşlara selâmlar...
|