Kardelen'i DergiKapinda.com sitesinden satın alabilirsiniz.        Ali Erdal'ın yeni kitabı TÜRK KİMLİĞİ çıktı        Kardelen Twitter'da...        Kardelen 32 Yaşında!..       
    Yorum Ekle     71 kez okundu.     Henüz yorum bırakılmadı.     Yazara Mesaj

Babamı Kaybetmedim
İlknur Eskioğlu

  Sayı: 115 -

Elimi nereye uzatsam, elimden tutacakmışsın gibi yakınımda hissediyorum seni. Ansızın çıkıp gelecekmişsin gibi bir his doğuyor içime. Sanki çok yakın bir yerlerden, o tiz sesin geliyor kulağıma. Sonra efil efil esen rüzgâr, kokunu getiriyor bana. Gözlerimi kapatıyor, buğday teninin kokusunu içime çekiyorum. Gözlerimi açınca, yanı başımda belirecekmişsin gibi bir sıcaklık kaplıyor yüreğimi. Varlığını, iliklerime kadar öyle derinden hissediyorum ki… Varsın, benimlesin, yanımdasın… Bir o kadar da uzak, çok uzaklardasın. Böyle bir ârafın içinde kalıyorum baba. Emin olduğum bir şey var ki; her gün, bir adım daha sana yaklaşıyorum.

Baba, bir evlât için ya gönül yarası oluyor yahut yarısı… Kimisi, gönül yarasından yana, kimisi de, gönlünün yarısından yana sınanıyor. Babaların açtığı yara, evlâtlarda kolay kolay kapanmıyor. Kapanmayan yaralar açan baba, evlâdının gözünde “var iken yok” oluyor. Ölmeden evvel öldürülüyorlar. Bir insan durduk yere, yok sayılabilir mi baba? Evin direği çökünce ev, yerinde durabilir mi? Evin direği, varlığını gösterememişse direğin çökmesi, nasıl fark edilsin ki değil mi? Çökmese de, yerinden sökülüp atılması, bir kayıp olarak görülemiyor ne yazık ki! Oysa bir yerde bir eksik varsa, orası neyle tamamlanır, bir boşluğun yerini ne doldurabilir ki, boşluğa sebep olandan başka?!..

Baba, evlâdına dünyayı zindan da edebiliyor, cennet de... Kötü huylu, gayriahlâkî davranışlar sergileyen, babalık vâzifesini yapamayan, o şuura sahip olamayan ve sevgisini gösteremeyen bir babanın evlâdı için bu dünya, zindandan farksız olsa gerek… Onların, hep boyunları bükük kalıyor, içleri ise buruk… Babasını, varlığında sırtını dayayacağı bir çınar, vefat ettiğinde ise, gölgesine sığınabileceği bir sığınak gören evlât, dünyada cenneti yaşıyor. O evlâtlar, gönül ferahlığıyla başlarını dimdik tutabiliyorlar. Tıpkı senin kızın gibi…

Önüme koyulmuş bir terazi, tasavvur ediyorum. Terazinin sol kefesine, kalbime bıraktığın pıtrakları ve gönlüme açtığın yaraları koyuyorum; sağ kefesine de, beni sarıp sarmalayışını, hiçbir zaman elimi bırakmayışını, her zaman yanımda oluşunu, sevgini ve babalık vâzifeni her zaman diri tutuşunu koyuyorum. Sağ kefe, daha ağır basıyor ve sol kefede olanları, bir çırpıda siliyor. Bana açtığın yaralar, derin yaralar değildi zaten. Hattâ yara bile sayılamaz. Bedenimdeki ufak tefek çizikler, tenimdeki hafif zedelenmelerdi. Bilindik, baba-kız inatlaşmalarından ibaretti. Kimisi için de sol kefe, her zaman daha ağır basıyor. Kırgın kalıyor babaya, kalbi kırık evlât. Babasının, ne varlığını hissetmek istiyor, ne de üstünde gölgesini…

Sen, benim için gölgende dinlendiğim, gönlümün yarısı ve gönlümün biricik efendisisin baba… Bu dünyadan göç etmiş olsan da, gönlümdeki yerin hâlâ dipdiri. İlk günkü gibi… Bunu bana hissettiren sensin, çünkü o kadar çok varsın ki… Hiç gitmemişsin gibi… Seni kaybetmemişim gibi… Evet, fizikî yakınlığımız bitti, fakat ruhen hep benimlesin. Mânevi yönden, elimi uzatabildiğim her yerdesin.

Esnaf olan arkadaşının dükkânına girdiğimde, arkadaşın, “sen, buranın müşterisi değil kızısın, babanın emânetisin” derken, zamanında aynı sofrayı paylaştığımız dostlarının, beni görünce yolumu kesip “var mı bir ihtiyacın?” diye sorduklarında ve senin kızın olduğum için güler yüzle karşılandığım her yerde, sen yanı başımdasın baba. Kadim dostlarımızla ettiğimiz muhabbetlerde, hep seni yâd ediyoruz. Hepsinin de gönlüne, ayrı ayrı bir iz bırakmışsın. Seni konuşurken, kimi zaman hüzünleniyoruz, duygulu anlar yaşıyoruz; kimi zaman da, yaptığın veya söylediğin herhangi bir şeyi hatırlayıp gülüşüyoruz. Zamanında kucağına alıp sevdiğin emsâllerim, evlât sahibi oldular. Onların evlâtları, fotoğraflarını görünce sana “dede” diyorlar. Bir garip oluyorum, işte o zamanları. Dede olamadığın için hüzünlensem de; sanki öğretmişiz de o yüzden söylüyorlar gibi “dede” olarak sevilmen ve anılman çok hoşuma gidiyor.

Bütün bunları düşününce, senin gibi bir adamın kızı olduğum için binlerce kez şükrediyorum. Güzel yâd edilemeyen, iyi yürekli olamayan bir babanın evlâdı da olabilirdim. Utancımdan başımı, önüme eğmek zorunda da kalabilirdim. Bunları düşünürken de, gönlü, babalarından yana yaralı olan ve bir yanı hep eksik kalan evlâtların hüznünü, hüznüm biliyorum. Bedenen yanlarında olamasam da, ruhen yanlarında olduğumu onlara, hissettirmek isterdim. “Hiçbir baba, evlâdına, dünyayı zindan etmesin, cehennemi yaşatmasın” diye duâ ediyorum.

Başımı yastığa koyduğum, kederli düşüncelerime sarıldığım, yarı uyanık olduğum o gün… Sabaha karşı… Yanıma, birisi geldi gibi hissettim. Sanki birisi, beni izliyordu. Ipıssız evin içinde kim olabilirdi ki! Annem de kalkıp gelemezdi. Gözlerimi açıp bakmaya cesâret edemedim. Rüyâ da olabilirdi. Hayâl de… Gerçek de… Ne olarak adlandırabilirim bilmiyorum, ama bildiğim ve inanmak istediğim bir şey varsa; o da, seni kaybetmediğim baba!.. Göremesem, dokunamasam, duyamasam da senin gölgen, beni her zaman ve her yerde koruyor ve takip ediyor. Ah, ne kadar güven veriyor bana, bir bilsen… Bu şehri, terk edemeyişimi, seni buralarda daha çok “yaşayabildiğime ve yaşatabildiğime” olan inancıma bağlıyorum. Belki de, böyle teselli buluyorumdur. Her ne olursa olsun, bu diyâr, senin mânevi varlığınla manâ kazanıyor babam… Yoksa bu kadar yaşanılası olmazdı benim için. İyi ki kalbimdesin. İyi ki korunabileceğim bir gölgen var. Sığındığım tek limanım, hep vâr ol…

Gölgende huzur bulan ve sana minnet duyan kızın,


Bu yazıya yorum ekleyin

Adınız
E-posta Adresiniz
Yorumunuz
 

CAPTCHA


Resimdeki rakamları bu alana yazınız


Eklenen Yorumlar


Henız yorum bırakılmadı...
 
Babamı Kaybetmedim... - Sayı 115
Allah (C.C.) Her Zaman Se... - Sayı 114
Âşıkların Selâmlaşması... - Sayı 113
Ben Hurca Kasabası... - Sayı 112
Tüm Yazıları

ASKIDA ABONELİK: Siz de "askıda abonelik kampanyası"na destek olmak ister misiniz?

Gelecek sayının konusu (116):
Öncesi ve sonrasıyla bir muhasebe vesilesi; deprem...

Son Eklenen Yorumlardan
 Herkes bir çok hastalığa iyi gelen mai kibrit-i şerif ten bahsetmiş te nedir nasıl yapılır hiçbir bi... Ömer

 Elinize emeğinize sağlık sayın hocam. Sakın okuma yazınız harika olmuş. Maalesef biz ilk emri OKU ol... Ahmet Güney

 Kökümü arıyorum... Mikail

 Etkiliyeci, düşündürücü ve manevi bir yazı olmuş.Gönlünüzden dökülüp,kaleminize yansıyan manidar bir... Hümeyra hilal

 Elinize emeğinize sağlık, musikimizin geçirdiği evreleri iyi analiz etmişsiniz.... Ahmet Güney


ACIYORUM

Millet, Meclis’i seçiyor...

Meclis, millet namına kanun yapıyor...

Anayasa Mahkemesi de bu kanunları bozabiliyor...

 

Şimdi söyleyin:

Hâkimiyet kayıtsız şartsız milletin mi?

Hâkimiyet kayıt ve şartla mı milletin?

Hâkimiyet kayıtsız şartsız Anayasa Mahkemesi’nin mi?

Hâkimiyet kayıt ve şartla Anayasa Mahkemesi’nin mi?..

(Kardelen; 13; Mart 1997)

 

ACIYORUM

Bir takım kimselerin, yetkilerini aşarak, kanun dışı teşkilâtlar kurduğu ve kanun dışı faaliyetlerde bulunduğu artık kimsenin yok diyemeyeceği bir gerçek halinde ortaya çıktı.

Bunlar, başlangıçta en azından, kanunların kötülerle ve kötülükle mücadelede yetersiz kaldığını düşünüyor.

Böyle örgütlere karşı çıkanlar da, gizli ve kanun dışı teşkilât kurulacağına falan falan kanunlara ve filân filân mekanizmalara dayanarak şöyle şöyle mücadele mümkündür, demiyorlar...

 

Öyleyse...

Ya bu ülkede kanunlar ve işleyen mekanizma yetersizdir... Ya devleti idare edenler...

Bu işin (ya)sı, (ma)sı yok... Hem kanunlar ve işleyen mekanizma, hem idareciler yetersiz...

(Kardelen; 13; Mart 1997)
66
Ekinler Gibi
Veliler Ordusundan 333
Güneş Meydanda
Bursa Bağlamında Şehir Olgusu
Misâlsiz Yaratandan Kuluna Düşen Hisse
Sakın Okuma
Garbı uyandırıp aydınlatan İslâm Âlimler


Ali Erdal - Güneş Meydanda
Ali Erdal - Veliler Ordusundan 3...
Kadir Bayrak - Dünyayı İmar
Necip Fazıl Kısakürek - Şehir
Bedran Yoldaş - Çözülen Değerler
Ekrem Yılmaz - Misâlsiz Yaratandan ...
Ekrem Yılmaz - Vatanda
Ekrem Yılmaz - Uludağı Sırtlamak
Fatma Pekşen - Armudun Son Çiçeği
Ahmet Mahir Pekşen - Apartman Hayatı
Dergi Editörü - Bâki Olan Allah
Site Editörü - Temel Sağlam Mı?
Necdet Uçak - Ömür
Necdet Uçak - Yüz Aklığı
Kardelen Dergisi - Kardelenden Haberler
Kardelen Dergisi - Gelecek Sayı Konusu
M. Nihat Malkoç - Hürriyet Ateşini Tut...
Hızır İrfan Önder - Hem Kışımsın Hem Bah...
Ayhan Aslan - KAZANDA PİŞTİK SEFER...
Mehmet Balcı - Benzemez
Mehmet Balcı - Nasıl Büyüdük
Ahmet Çelebi - Ey Allahım
Av. Mustafa Büyükgüner - Heybemden
Av. Mustafa Büyükgüner - Kanayan Yara
Halis Arlıoğlu - Sakın Okuma
Ahmet Değirmenci - Her Hecemde Yalnızlı...
Ahmet Değirmenci - Bozgun
Osman Akyol - Rahmet Bulutu
Büşra Doğramacı - Koyun Koyuna
Murat Yaramaz - Mum
Murat Yaramaz - Sevinç
Murat Yaramaz - Karamsar
Mahmut Topbaşlı - Ne Çare
Erdal Kozankaya - Fragman Bitti Asıl F...
Şəfa VƏLİYEVA - HƏR ŞEY BİR AZ ...
Erkan Karakaya - Ufukların Yandığı Ye...
Mertali Mermer - Kara Bulutları Dağıt...
İlkay Coşkun - Bursa Bağlamında Şeh...
Özkan Aydoğan - Ekinler Gibi
İlknur Eskioğlu - Babamı Kaybetmedim
Yusuf Çelikler - Makam-ı Yusuf
Ayşe Yaz - Zanaatkâr
Sevinc HƏMZƏYEVA - KÖVRƏK XATİR...
 
 
23 Mart 2005 tarihinden beri
 Ziyaretçi Sayısı Toplam : 11384484
 Bugün : 3553
 Tekil Ziyaretçi Sayısı Toplam : 576121
 Bugün : 52
 Tekil Ziyaretçi Sayısı (dün) Toplam : 56
 115. Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 2
 Önceki Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 14
Son Güncelleme: 7 Şubat 2023
Künye | Abonelik | İletişim