Kardelen'i DergiKapinda.com sitesinden satın alabilirsiniz.        Ali Erdal'ın yeni kitabı TÜRK KİMLİĞİ çıktı        Kardelen Twitter'da...        Kardelen 32 Yaşında!..       
    Yorum Ekle     441 kez okundu.     Henüz yorum bırakılmadı.     Yazara Mesaj

Şehitlik oyunu
İlknur Eskioğlu

  Sayı: 119 -

7 Ekim 2023 Aksa Tufanı-Gülemiyorsun ya, gülmek bir halk gülüyorsa gülmektir.” -Edip CANSEVER- 

Babacığım...

Kalemin de kâğıda ilmek ilmek işleyemediği dağlar kadar derdi olurmuş. Her bir harfi kâğıtla buluştururken, harflerden kan damlar da, kâğıtlar kan gölüne dönermiş. Peygamberler şehrimiz misâli... Peygamberler şehrimiz, kan gölüne döndü yine. Asırlardır kanayan, kanı hiç dinmediği için de bir türlü kabuk bağlayamayan yaramız, öyle çok kanıyor ki bu günlerde...  Nefes alıp vermeye tâkatimiz kalmadı. Her bir mukaddes mâbed inşâ edilirken; hayâdan sessizliğin hüküm sürdüğü beldemizde, acı çığlıklar birbirine karışıyor şimdi. Kalem mecâlsiz, yürekler yangın yeri...

Filistin yanıyor... Gazze yanıyor baba... Acı feryatlardan rengini alan gökyüzü kurşunî, yeryüzü alev topu, bizler ise çâresiz... İşgalci terör örgütü İsrail’in bitmek bilmeyen zulmü altında kardeşlerimiz... Bu soykırımı, bu katliamı anlatacak güç bulamıyorum kendimde. Binlerce insan öldü, binlerce insan yaralı, binlerce insan enkazlar altında... Şehrin tek aydınlığı, bombaların çıkardığı alevler... Su yok, ekmek yok, elektrik yok, yakıt yok... Bebekler, çocuklar, anneleri, yaşlılar ve siviller katlediliyor. Gökle yer birleşmiş gibi... Her yer harâbeye döndü, târumar oldu mukaddes şehir. Bebekler...  Ana rahminde ruh üflendiğinde şehitlikle müjdelenenler, onlar... Doğmadan ölenler... Şehit olmak için doğanlar... İnsanlar ölmüyor, insanlık katlediliyor gözümüzün önünde. Elimiz kolumuz bağlı bir hâlde bu soykırıma seyirci kalmak nasıl azap veriyor insana!.. Bir suçluluk psikolojisi boynumuza dolanıp da bizi boğan, daraltan... Musluktan şarıl şarıl akan berrak su, dört bir bucağı kan revan olan Filistin’in kanlarını temizleyemediği için acı acı haykırıyor. Böldüğümüz ekmeğin, Filistin’e rızık olamadığı için ıstıraptan akıttığı gözyaşı ıslatıyor elimizi. Aydınlatma araçlarımız, karanlığa hapsolmuş Filistin’in ağıtını yakıyorlar. Isıtma araçlarımız, bedenimizi değil, bağrımızı yakıyorlar âdeta. “Bin hâl var havada, bir hâl var içimde” diyen şâirin söylediği gibi havada binbir hâl, içimizde binbir hâl var mâni olamadığımız... Mâni olmaya gücümüzün yetmediği... “Derdim var” derken bilmem mi kaç bin defa düşünmeli!.. “Sanma ki dert sadece sende var. Sendeki derdi nimet sayanlar da var.”

Bir babanın, 3-4 yaşındaki kızıyla alışverişi gözüme ilişti markette. “Bunu da alalım.... Bunu da baba...” diyordu minik kız. Çok hoşuma gitti baba-kız muhabbetleri. Seninle yaptığımız alışverişler aklıma geldi, daldım gittim mâziye. Tebessüm ederek baba- kızı izledim bir müddet. Babası, 3-4 yaşındaki çocuğuyla değil de, 20 yaşındaki genç kızıyla konuşuyordu sanki. Öyle içten, öyle samimiydi. Göz göze geldik beyefendiyle. “Allah kolaylık versin size” dedim “Sağ olun” dedi. O da gülümsedi, ben de... Kız babası olmak zordur değil mi baba? Aslında baba olmak başlı başına zor bir sorumluluk, bir o kadar  da güzel bir sorumluluk olsa gerek!.. Tebessümüm yüzümde dondu, Filistinli çocuklar aklıma düşünce... Sâhi onlar, babalarıyla market alışverişi yapabilmişler midir hiç? Babasına, sevdiği çikolatayı işveli edâsıyla aldırabilmiş midir bir Filistinli çocuk? Onlar, dünyaya gözlerini açar açmaz, şehitlik sütüyle beslenenler... Şehit olmak için dünyaya geldiklerinin şuuruyla yetişen asâlet timsâlleri... O hengâmenin içinde, o enkaz yığınlarının arasında, katran karası olmuş toprağın üstünde, lime lime olmuş cesetlerin ve paramparça olmuş yaralı bedenlerin yanı başında şehitlik oyunu oynayarak tebessümleriyle katil İsrail’in katliamına pusu kuran, kâfirin karşısında dimdik duruş sergileyen Filistin’in, Kudüs’ün, Gazze’nin cennet kuşları... Onların lügâtında “büyümek” diye bir kelime yok... “İstikbal” kelimesi, dünya kokmuyor onların lügâtında. Onların gözünde istikbalin mânâsı, cennet köşkleri demek... Kızlar, meslek sahibi olmayı, gelinlik giymeyi, anne olmayı; erkekler, sünnet merâsimi yapmayı, asker eğlencesi tertiplemeyi, damat olmayı hayâl edemiyorlar. Büyümeden büyüyenler... Anne sütüne kanamadan şehitlik şerbetini kana kana içenler... Evciliğin oyununu bile oynayamadan şehitlik oyunu oynayanlar... Metânetli olmak ne demek diye soran olsa, o çocukları işâret ederdim. Son nefesini veren kardeşine şehâdeti öğretecek, ölen annesinin yüzüne vakarla son defa bakacak, tertemiz kalbiyle günahsız ellerini göğe kaldırıp, bu zulüm bitsin diye duâ edecek kadar metânetli olan mücâhitler onlar...

Bir baba olsun, evlâdının elinden tutup Mescid-i Aksa’nın civârında dolaştırabilmiş midir hiç? Babalarıyla futbol oynayabilmişler midir? Yakantop, seksek, körebe, saklambaç oynarken cıvıl cıvıl sesleri, renklendirmiş midir Filistin sokaklarını? Sofrada, sırf beğenmedikleri yemek olduğu için annelerine küsmüşler midir?  Bir anne, gelin ve damat olmasını hayâl ettiği çocukları için, sıcacık yuvasında çeyizler hazırlayabilmiş midir? Hazırladıysa da muradına erebilmiş midir acep? Babalar görüyoruz; parçalanmış çocuğunun cesedini torbanın içinde taşıyan... Anneler görüyoruz; çocuğundan geriye kalan tek şeyin kafatasından bir parça olduğu... Kefenlerin içinde şehâdet parmağının arşa yükseldiği şehitler görüyoruz.

Diyorlar ki; “Yediğimden, içtiğimden utanıyorum! Çocuğumdan utanıyorum! Kâfirlerle aynı çağı paylaşmaktan utanıyorum! İnsanlığımdan utanıyorum!” İnsanlığımızdan elbette utanalım; böylesi bir soykırımın karşısında, onlara devâ olamadığımız için... Evet,  insanın yediği ekmek boğazından geçmiyor, içtiği su genzini yakıyor!.. Bunları anlıyorum anlamasına da, bir insanın çocuğundan utanması ne demektir baba? Sen hayatta olsaydın ve benim yanımda bunu söyleseydin, benim içim sızlardı. “Kaldı bu silinmez yaşamak suçu üzerimde” diyen şâirin yaptığı gibi kendimi verirdim şiirlere... Mutlak Kâdir olan Allah’ın aldığını vererek, verdiğini de alarak imtihan edecek güç ve kudret sahibi olduğunu, hissettiğimiz acıdan dolayı bir an olsun unutuyoruz sanırım! Filistinli âileler, şehit olan çocuklarından yana utanç duymuyorlar; bilakis onur duyuyorlar!.. Cennetle müjdelenmiş olmanın gönül ferahlığını onlar, o katliamın içinde unutmazken; biz rahatlığın içindeyken metânetli olmayı  unutuyoruz galiba!.. Paramparça olmuş çocuk cesetlerini gördükçe yüreğimiz parçalansa da, sûreti ve sîreti, bedenî ve ruhî sağlığı yerinde olan çocuklarımızın yanı başımızda olduğuna şükretmek yerine; bir anlık gaflete düşüp utanıyorum demekten utanıyorum açıkçası... Bazen insan sözlerin esiri, bazen de sözler insanın esiri oluyor. İşte bu noktada Üstad Necip Fazıl Kısakürek gibi ben de haykırmak istiyorum:

“Sen de kim oluyorsun?

Asıl sabreden Allah.”

Kâfirlerle aynı çağı paylaşmaktan dolayı utanmak ne demek peki baba? Hakla bâtılın savaşı, dünya var olduğundan beri yeri ve göğü her asırda inletmişken ve dünya var olduğu müddetçe de inletmeye devam edecekken; bu çağda mı sûkünete erişmesini bekliyoruz? Rehberimiz Kur’ân’ı Kerîm’in kıssaları, bir hikâyeden mi ibaret; yoksa her birimize birer ibret vesikası mı? Helâk olan kavimlerin başına gelenler bir daha yaşanmaz mı sanıyoruz? Yeteri kadar okunmadığı için toz bulutu hâline gelmiş Kur’ân sayfaları arasında kalmış birer masal mı onlar; yoksa hakikatin ta kendisi mi?.. “Zulüm ile âbad olanın, âhiri berbat olur.” Siyonist katil israil, Müslüman kardeşlerimizi değil, kendilerini bombalıyorlar. Yaklaşmakta olan bir sonun başlangıcı Allah’ın izniyle...  Firavun’un karşısında Musalar, Nemrud’un karşısında İbrahimler dimdik ve dipdiri duruyorlar ve yeniden doğuyorlar. Eğer bir şeylerden utanacaksak kendimizden utanmalı değil miyiz baba? Onlar kurtuluşa erenler... Ölmüyorlar, ölümsüzlük suyunu içiyorlar!.. Bize görünen kısmı kan gölü olan bir Filistin, bir Kudüs, bir Gazze... Yerle yeksan olmuş bir şehir... Kimlikleri belirlenemeyen insan yığını... Bir barbarlık... Bir vahşet... Peki ya görünmeyen kısmı? Ahh, görünmeyen âlemin güzelliğini tahayyül etmekten bile âciz olan biz günahkar kullar.. Allah’ım, bu vahşet karşısında bir şey yapamadığımız için, helâk olan kavimlerle birlikte zulme sessiz kaldıkları için helak olan inananlar gibi olmaktan senin rahmetine, merhametine, affına sığınıyoruz. Gereği gibi kardeşlik yapamadığımız kardeşlerimize Sen yardım elini uzat, ebabil kuşlarını gönder üstlerine... Zira biz çok çâresiziz, çok âciziz...

...

Yetiş ayağının tozu olduğumuz peygamber

Yetiş her zaman diri olan varlığınla

Yetiş yak lâmbamızı

Yetiş aydınlat karanlığımızı

Yetiş yeşillendir çöllerimizi

Yetiş dirilt insanımızı

Seni sevenin ismiyle yetiş bize

Yetiştir bize

Günahlarımızı kül edecek ateş harmanını

Verim yağmuru insin ülkemize

Mekke'ye Medine'ye Şam'a

Kudüs'e Bağdat'a İstanbul'a

Semerkand'a Taşkent'e Diyarbekir'e

Yetiş Peygamber imdadı yetiş

Yetiş Allah'ın izniyle

Yetiştir erlerini

Diriliş bayraklarını taşıyan

Şehit gömleklerini peşin giymiş

Ateşten, sudan geçer gibi geçen

Allah önünde her varı yok gören

Dağların üstünde erip

Kentlere şafaklar gibi ağan

Küçük askerlerini

Gül diksinler diye yeni topraklarına

İnsanın ta gönlüne

Yetiştir erenlerini

Allah'ım

Âmin

...

Bir mîraç arzuluyoruz ki şimdi; topyekûn kurtuluşa vesile...

Ümmetin derdiyle dertlenen, elinden duâdan başka bir şey gelmeyen kızın.


Bu yazıya yorum ekleyin

Adınız
E-posta Adresiniz
Yorumunuz
 

CAPTCHA


Resimdeki rakamları bu alana yazınız


Eklenen Yorumlar


Henız yorum bırakılmadı...
 
Şehitlik oyunu... - Sayı 119
Hazır mıyız?... - Sayı 118
O Da Yetimdi... - Sayı 117
Âyet Gâyet Açık... - Sayı 116
Tüm Yazıları

ASKIDA ABONELİK: Siz de "askıda abonelik kampanyası"na destek olmak ister misiniz?

Gelecek sayının konusu (121):
Türk masal ve destanları...

Son Eklenen Yorumlardan
 sağlık dileklerimizle, hürmetle...... naci eroğlu

 Elinize emeğinize sağlık sevgili Halis hocam.Yazılarınızı takıp ediyorum hislerimize tercüman oluyor... Ahmet

 Elinize emeğinize sağlık sevgili Halis hocam.Yazılarınızı takıp ediyorum hislerimize tercüman oluyor... Ahmet

 bosch professional gop 185-liBeylikler dönemini hatırlayalım, birbirlerine karşı üstünlük mücadelesi... Feyzi

 "Yürü kardeşim,Ayaklarına bir Kudüs gücü gelsin."Sen ve senin gibi şuurlu insanların sayıları bereke... Nilüfer Mihailoğlu


Hislerin hissizleştiği noktada, onlarda kalan aklın varlığını sürdürebilmek için o noktaya varışın yaratıcısını bile inkâr edebilecek kadar “bencil”leşmesine kılıflar uydurarak (bunu) üstünlükmüş gibi gösterenleri iyi tanımak gerekir.
Kardelen: Sayı 1, Temmuz 1992
Kardelenden haberler
Ayağa kalk Sakarya
İslâm’ı yenilemek
Hem şahin, hem güvercin-1
Bir çiçek


Ali Erdal - Ademe mahkûmiyetten ...
Ali Erdal - Hem şahin, hem güver...
Ali Erdal - Hem şahin, hem güver...
Kadir Bayrak - Hesaplaşma zamanı
Necip Fazıl Kısakürek - İslâm’ı yenilemek
Necip Fazıl Kısakürek - Benim halim
Bedran Yoldaş - Nice sahipsiz yüzler...
Ekrem Yılmaz - RÖPORTAJ - ŞEYMA KIS...
Ekrem Yılmaz - Üstad ile
Ekrem Yılmaz - Sessiz geliş
Ekrem Yılmaz - Dağların ardı
Fatma Pekşen - Pehlivan dayının elm...
Ahmet Mahir Pekşen - Şiirimde Necip Fazıl...
Dergi Editörü - Ektik ektik yetişece...
Site Editörü - Zor zamanların cesur...
Necdet Uçak - Torunuma
Necdet Uçak - Gel temiz tut
Necdet Uçak - Necip Fazıl Kısaküre...
Kardelen Dergisi - Kardelenden haberler
M. Nihat Malkoç - Gazzeli kelebekler
M. Nihat Malkoç - KELİME HARCIYLA SÖZ ...
Zaimoğlu - Birinin yerini doldu...
Zaimoğlu - Üstad Necip Fazıl et...
Zaimoğlu - Seni bilsinler
Ayhan Aslan - Maya
Ayhan Aslan - Erzak
Mehmet Balcı - Deli Ozan
Mehmet Balcı - Artist Efendi
Av. Mustafa Büyükgüner - Necip Fazıl’ı anlatm...
Muhsin Hamdi Alkış - Ne Fa Ka, bedenini a...
Halis Arlıoğlu - Gabar’da petrol mü ç...
Muzaffer Doğan - Büyük Doğu, Necip Fa...
Murat Yaramaz - Kuzgun
Murat Yaramaz - Cephe
Murat Yaramaz - Öyle mi
Mahmut Topbaşlı - Gerçeğin özü
Melih Aydoğ - İdrak
Muammer Zeki Aygur - -dan
İlkay Coşkun - Ayağa kalk Sakarya
Tuba Kanlıkama - Asr-ı Saadet’in hanı...
Özkan Aydoğan - Bir çiçek
Heybet Akdoğan - Lina
Emine Öztürk - Kuşlar
Mustafa Makas - Üstad
Hüma Sunguroğlu - Mesut teselli
Abdullah Doğulu - İcazetsizler ve cemi...
Bekir Oğuzbaşaran - Abdülhakîm Arvâsî (k...
Kâzım Albayrak - Necip Fazıl’ın hadis...
Murat Ertaş - Bir artist karakter,...
Ahmet Sezgin - Kaldırımlar, Çile, S...
Bülent Acun - 40 maddede bendeki Ü...
Zekeriya Yılmaz - Türkçe çağlayan ırma...
İlyas Subaşı - İfade ve hızını düşm...
Orhan Oyanık - Yüreğime sor
 
 
23 Mart 2005 tarihinden beri
 Ziyaretçi Sayısı Toplam : 13911689
 Bugün : 925
 Tekil Ziyaretçi Sayısı Toplam : 616697
 Bugün : 21
 Tekil Ziyaretçi Sayısı (dün) Toplam : 55
 120. Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 0
 Önceki Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 7
Son Güncelleme: 29 Mayıs 2024
Künye | Abonelik | İletişim