İstenmeyen Fiil: Yaralama Bedran Yoldaş Sayı:
116 -
İnsanoğlu hayatı boyunca tabiatla iç içe yaşamakta. Yaşamak zorunda. Bundan vazgeçme şansı yok, olamaz. Allah insanı yaratırken tabiatı da onun kullanımına âmâde kılmış. İlk dönemlerde tabiatla, çevre ile ilişkileri sınırlı olan insanoğlunun yerleşik hayata geçişi ile bu ilişkide kopmalar arızalar yaşanmaya başlanmış. Temel düstur tabiattan ihtiyacı oranında faydalanması gerekirken, açgözlü olan insanoğlu tabiata elinden geldiğince zarar vermiş. Daha fazla fayda uğruna her alanı tahrip etmiş. Ne ormanlar sağ bırakılmış ne de dağlar. Maden ocakları dağların kalbinde birer ur şeklinde açılmış. Onarılmaz bir yara olarak.
Bir ağacın gövdesindeki yarayı görmek insanoğlu için ne ifade eder. Ağaç yarasını onarmak için çok uğraşır, ama maalesef insanların verdiği zararı/yarayı o kadar uğraşmasına rağmen kapatamaz. Gövdesinin ortasında yüz kızartıcı suç olarak ben buradayım der. Yaralar kolay kolay kapanmıyor ne yazık ki! Bir de insanın insanda açtığı yaralar var. Bunlar da iki türlü yaralayıcı/delici âlet yarası bu birincisi. İkincisi söz/kelâm yarası.
Yaralama suçu, bir kimsenin vücuduna acı verilmesi, sağlığının veya algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan etkili bir eylem işlemek suretiyle zarar verilmesidir. (TCK m.86 ve m.87)
Yaralama suçunda korunan hukukî yarar, kişinin vücut dokunulmazlığı ve beden bütünlüğü olup, suçun konusunu mağdurun acı verilen veya bozulan bedenî ya da ruhsal varlığı oluşturmaktadır.
Gönül acısı, aşk yarası ya da yürek yarası gibi anlamlara sahip olarak dil yarası deyimi öne çıkıyor. Genelde mânevî açıdan yaşanabilen üzücü ve derin etki yaratan durumları anlatır.
Dil yarası deyiminin anlamı nedir? Dil yarası deyimi Türk Dil Kurumu tarafından tanımlanmıştır. Bu tanım şu şekildedir: Acı, ağır ve kötü sözün gönülde bıraktığı kırgınlık.
Duyulan kötü bir sözün arkasında yaşanan yürek yarası, dil yarasıdır. Aynı zamanda ilişki bağlamında aşk yarası ve gönül acısı da denebilir.
”Bendeki bu dil yarası asla kapanmaz.”
“Bıçak yarası geçer ancak dil yarası geçmez.”
Sonuçlarına göre de ikiye ayrılır: Maddî ve mânevî.
İçimizde sönmeyen volkanlar bizi bir yerlere götürür mü bilemem ama şu bir gerçek ki; insanî ilişkilerde insaf, merhamet, yardım, hoşgörü ve empati olmazsa olmazlarımızdan olmalı. Bir de bu-na adaleti eklememiz lâzım. Adaletin olmadığı yerde diğer etmenleri beklemek zaten yanlış olur.
İnsanın insanlarla, insanın hayvanlarla ve insanların tabiatla olan (yaradan ile olan ilişkiyi bunun dışında tutarak…) ilişkilerinde adalet ve merhamet en üst sırada yer almak zorunda. “Merhamet etmeyene merhamet edilmez” şiarını unutmamak lâzım.
İlişkilerimizde hayatımızı öyle ayarlamalıyız ki sonradan yaşanan pişmanlıklar fayda vermez. “Zaman tek kullanımlıktır.” Telâfisi yoktur.
Bir kıza deli gibi işık olan bir genç vardı. O kızın öldüğünü duyunca evinde beslediği bütün kuşları kafesini açıp serbest bırakmış. Sonra da oturup şu şiiri yazmış.
|