Soykırım, Antisemitizm ve Filistin Üçgeninde GAZZENİN DOĞUM SANCILARI M. Nihat Malkoç Sayı:
119 -
Hepimiz dünya denen koca bir gemideyiz. Bu geminin selâmeti mürettebatın ve yolcuların uyumuna bağlıdır. Geminin mürettebatı dünyayı yöneten liderlerdir. Yolcular ise her ülkeden, her ırktan ve her renkten insanlardır. Geminin selâmeti bizlerin elindedir.
Dünyanın varlık sebebi olan insan ve insanlık dostluğa ve barışa sadık kaldığı müddetçe huzur bulacaktır. Aksi hâlde beklenen huzur gelmeyecektir. Bugün dünyadaki kavgaların ve savaşların ana nedeni toplumların bencilliğidir, insanların paylaşmayı bilmemesidir. Oysa nimetler adaletle paylaşılsa mevcut kaynaklar hepimize yeter.
Bugün genelde Filistin’de, özelde Gazze'de yaşananlar; tahammülsüzlüğün, inanç ve çıkar çatışmalarının neticesidir. Bir avuç İsrailli, Müslüman coğrafyası içerisinde kabadayılığa soyunuyor. Tâbir caizse Müslüman mahallesinde salyangoz satmaya yelteniyorlar. Bugün tarihî Filistin topraklarının ancak yüzde 22’si Filistinlilerin elinde, bunların üzerinde de hükümran olarak yaşayamıyorlar. Milyonlarca Filistinli değişik Arap ülkelerinde zor şartlarda mülteci olarak yaşıyor. Tarih boyunca dünyanın çeşitli ülkelerinden Yahudi yerleşimciler getirilerek Filistinlilerin evlerine, bağ bahçelerine yerleştirilmiştir. Filistinlilerin hakları ve toprakları talan edilmiştir. Bununla da kalınmamış etnik temizlik yapılmıştır.
Dünyanın gelişmiş ülkeleri yıllardan beri Filistin’e ambargo uyguluyor. Filistin’e ekonomik ve siyasî baskı yaparak İsrail’i tanımalarını istiyorlar. Bu saatten sonra İsrail’in devlet olmaktan vazgeçmesi ve siyasî kimliğini feshetmesi mümkün değildir. Bunu Filistinliler de çok iyi biliyor. Aslında Filistinliler, İsrail’in devam etmekte olan yayılmacı politikasına tepki duyuyorlar. Filistinliler, İsrail’in 1967’de işgal ettiği toprakları boşaltmasını istiyorlar. Filistinliler mültecilerin yurtlarına dönmelerini talep ediyorlar. Son olarak da Doğu Kudüs’ün Filistin devletinin başkenti olarak ilân edilmesini arzuluyorlar. Bunlar zaten Filistin’in önceki haklarıydı. İşgalden sonra her şey gibi bu hakları da ellerinden çekip alındı.
İsrail, gerçekleri çarpıtma konusunda dünyada rakipsiz bir ülkedir. Algı operasyonlarında üzerlerine yoktur. Onların dünyaya yaydıkları bir yaygara var. O da Arapların ve genel anlamda bütün Müslümanların antisemitik olduğu palavrasıdır.
Antisemitizm, Yahudi halkına karşı duyulan fanatik bir nefrettir. Bu ırkçı ideoloji yüzünden dünyanın dört bir yanında milyonlarca Yahudi öldürülmüş, baskı görmüş, yurdundan sürülmüş ve tehdit edilmiştir. Yahudilere karşı düşmanca duygular besleyen ve Yahudilere karşı ayırt edici önlemler alınmasını isteyen görüşe bağlı olan kimseye de ‘antisemitist’ diyoruz. Meselâ Hitler antisemitistti. Milyonlarca Yahudi’yi fırınlarda yaktı, soykırımın âlâsını yaptı. Fakat bugün Yahudilerin Filistinlilere yaptıkları eziyetler bundan çok daha hafif değil. Bütün bunlara rağmen bizler antisemitizmi tasvip etmiyoruz. Bütün insanlar gibi Yahudilerin de insanca yaşama hakkı var. Fakat bu insanların başkalarına saldırma ve onları yok etme haklarının olduğuna inanmıyoruz.
İslâm dinî barışı öngörür. Her türlü ırkçılığı kınadığı gibi antisemitizmi de kınar. İslâmiyet ırkçılığı lânetler. Antisemitizm de bir çeşit ırkçılık olduğu için onu da şiddetle yasaklar. Hiçbir insan inancından dolayı aşağılanamaz, kınanamaz. Fakat İsrailliler kafalarında yanlış bir Müslüman şablonu oluşturdukları için bütün Müslümanların antisemitist olduğu paranoyası içerisindedirler. Bu yüzden de Müslümanlara nefret duymaktadırlar.
İsrailliler yıllardan beri Filistinlilere yaptıkları alçakça zulmün kılıfını aramak peşindedirler. ‘Minareyi çalan kılıfını hazırlar.’ misali onlar da işgal ve zulümlerini dünya kamuoyuna sevimli ve haklı gösterebilmek için bütün Filistinlileri ve Müslümanları antisemitik ilân ediyorlar. Böylelikle de meşru müdafaa haklarını kullandıklarını söylüyorlar. ‘Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu’ deyimi bu mantığa giydirilmiş en şık elbise olsa gerek.
Bugün akıl ve mantıklarını tatile çıkaran Yahudiler, İsrail’in işgal politikalarına karşı çıkmayı bile antisemitizm kavramı içerisinde değerlendirebiliyorlar. Oysa İsrail’i kınamanın ve İsrail’in resmi ideolojisi olan Siyonizm’i eleştirmenin, hiçbir şekilde antisemitizmle bir ilgisi yoktur. Böyle çöpten fikirler nerden baksan ahmakçadır, hiçbir tutar tarafları da yoktur.
Yahudiler dün olduğu gibi bugün de Müslümanlara duydukları tarihî kinlerini kusmayı sürdürüyor. Her fırsatta gerçekleri tersyüz ediyorlar. Ellerindeki sınırsız sermayeyle gariban Filistin halkına yapmadıklarını bırakmıyorlar. Sonra da dünyanın gözünü boyayarak kendilerini haklı çıkartmaya çalışıyorlar. Bunca kin ve nefret dolu saldırılardan sonra Filistinlilerden ve Müslümanlardan hoşgörü ve anlayış bekliyorlar. Umduklarını bulamayınca Müslümanları antisemitizm damgasıyla yargılıyorlar. İnsanlık bu çirkef oyuna gelmemeli
İnancımız odur ki zulüm kimden ve nereden gelirse gelsin, asla payidar olamaz. Zulüm bir bumerang misali zulmedenin başında patlar. Gazze'de yaşanan soykırım da inanıyorum ki hayırlara gebedir. Bütün doğumlar sancılı olsa da neticede yüzlerde tebessüm bırakır. Temennimiz Gazze'nin ağır sancıları özgür Filistin'i doğurması.
Müslümanlar olarak Yüce Rabbimizden yegâne dileğimiz odur ki 7 Ekim 2023 tarihi 1517'den beri Osmanlı'ya tâbi olan, 1917'de kaybettiğimiz kutsal Kudüs'ün asıl sahipleri olan bizlere (Osmanlı'nın torunlarına) tekrar döneceği tarihin mübarek milâdı olur. Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretlerinin de şiirinde dile getirdiği gibi "Hak şerleri hayreyler/Zannetme ki gayreyler/Ârif ânı seyreyler/Mevlâ görelim n’eyler/N’eylerse güzel eyler."
|