De?erlerimizden birisi Atilla Torun Sayı:
44 - Nisan / Haziran 2005
Milletleri ayakta tutan birçok kültürel değerleri vardır. Devletler sahnesinde söz sahibi olmayı ve yerinin ebedi olmasını hedefleyen milletler bu değerlerine sıkı sıkıya sahip çıkmak, yaşatmak ve gelecek nesillerine aktarmak mecburiyetindedirler. Değilse; tarihin tekerrür edemeyecek sayfalarına gömülüp, kalmak akıbeti ile karşılaşırlar.
Millî bir dinamiğimiz olan aile mefhumu da bunlardan bir tanesidir. Aynı anne ve babanın oluşturduğu fertlerden kurulan aile, Hz. Adem (as) la birlikte başlamıştır. Şube adedi çoğaldıkça ayrılıklarda artmış, akrabalıklar arası mesafe uzamış, tanış olmak kendini yabancılaşmaya bırakmıştır. Hattâ çok yakın akrabalıklar arasındaki ilişkiler bile, bazı basit sebeplerle uzak olmuş.
Bir toplumun hatta milletin aynası olan aileler bozulma ve yozlaşma sürecine girdikleri zaman; kökten itibaren dallara doğru bir çürüme veya kuruma başlamış demektir. Acil müdahale ve çözümler gecikmeden hemen devreye girmelidir.
Milletler arenasında rakip olan devletler birbirlerini saf dışı bırakmak istediklerinde; devleti oluşturan temel öğe ailenin toprağında verimi düşürerek meyvelerini azaltıp, gitgide meyve veremez hale getirerek, işe yaramama aşamasına sokarlar.
Tarihimize dönüp baktığımız zaman; cihana hükmeden bu milletin; aile yapısının kültürel bağları, zincirin halkaları gibi sapasağlam kaldığı müddetçe hüküm ferma olmuş, düşmanları kendisinden sürekli çekinmişlerdir. O’nu yok etmeyi planlayanlar, yok edemeyeceklerini anlayınca zayıflatmak, güçsüzleştirmek istemişler, bunun içinde aile bağlarının dejenerasyonu için ellerinden gelen gayretleri göstermişlerdir. Saraya gelin sokmuşlar, ataerkil aile tipini küçülterek, çekirdek aileler oluşturmuşlar, az ve tek çocuklu aile tavsiyesinde bulunmuşlardır. Yine evliliğin cazibesini azaltmanın yolları aranmış, yalnız yaşamak, özgür yaşamak! adıyla özendirilmiş, kedili, köpekli vs. hayvanlarla hayatı paylaşmak modalaştırılmış, nikahsız yaşamanın adına flört kamuflajı sarılmış, tesir ettikleri etkili ve yetkili çevrelerce, ailenin köküne kibrit suyu dökecek kılıflar bile geçirtilmiştir. Bütün bunlara besleme medyamızda son sürat destekleyici yayınları ile katılmış; hainlerin yanında saf, bilgisiz ve bilinçsiz kesimler de akıntıya kapılmışlardır.
Bugün bu düşmanca niyetler: çeşitli düşünce biçimlerince de, sözde aydın geçinenlerce de destek bulmakta, aile gemisi kayalara bindirmeye doğru yelken açtırılmakta, kürek çekilmektedir.
Boşanma istatistikleri, evlenme yaşının büyümesi, az çocuklu aile sayılarının artması, kadının iş hayatının her kademesinde (fıtratı ile zıt olsa bile) daha aktif rol alması, AB dayatmaları, doğum oranı ve nüfus artış hızının düşmesi bize gösteriyor ki aile yapımızda bozulmalar devam ediyor, ufukta bir alabora var.
Yasalarla ve medya desteği ile bu vahim gidişatın önüne geçmenin zamanı çoktan gelmiş ve geçmek üzeredir. Eğer bir çözüm üretemezsek veya gecikmeye uğrarsak, kaybolup gitmek, tarihten silinmek, millet olma özelliğimizi bütünüyle yitirmek hiçten bile değildir.
Ekonomik sıkıntılarla, asılsız suçlamalarla, terörle, anarşi ile, çevremizde cereyan eden savaşlarla mesnetsiz gündem ve senaryolarla bunaltılan devlet ve milletimiz, şöyle bir silkinip kendine gelme, aklını başına alma iktidarını kendinde bulamamaktadır. Tarih boyunca her türlü tuzak ve komplonun üstesinden gelen bu necip millet, inanıyoruz ki, bu tip sinsice, düşmanca hareketlere müsaade etmeyip, yeter artık dur diyecek; asıl mecrasında yol almaya devam edecektir. Bazı zavallı ve güdük ruhluların da sevinçleri kursaklarına gömülecektir. Çünkü tarih boyunca bu tür oyunlar tezgahlayanların kendilerine örme yapmış, kendilerine dönmüştür. Yeter ki biz millî ve manevî değerlerimizden eziklik hissetmeyelim, millet olma ruhumuzdan asla taviz vermeyelim.
|