Zikir ve ?nemi Zeynep Çakmak Sayı:
57 - Temmuz / Eylül 2007
Kişi sevdiği ile beraber olduğu gibi; her varlık sevdiğini anar, sevdiğini düşünür. Allah’u Tealâ’yı, yaratıcısını her şeyden çok seven de her adımında, her işinde, her anında O’nu zikreder. Bu zikrin neticesinde Allah’u Tealâ da o kulunu anar. “Beni anın ki,ben de sizi anayım” (Bakara Suresi 152. Âyet) İbadetlerin özüdür zikir… Bütün ibadetler bir noktada Allah’ı zikretmeye çıkar. Namaz kılarken onun huzurunda durur, oruç tutarken onun nimetlerine şükreder, hac görevini yerine getirirken onun davetine icabet etmiş oluruz. Ve İslâm dinine girerken; Kelime-i şahadet getirirken yine onu anmış oluruz. Çünkü biz insanların özü, Yüce Yaratıcı’nın, Rabbimizin nurundandır. Saadet içinde hayat sürmenin anahtarıdır zikir… “Felâh bulmak istiyorsanız, (ekseri hâllerde) Allah’ı anınız.”(Enfâl Suresi,45.Ayet) “Rabbini tazarru ve korku ile gizli ve aşikâr, sabah ve akşam zikir et (an), hiçbir zaman gafil kalma" (A’raf Suresi 205. Ayet) Dünya hayatına, dünyanın süsüne aldanmadan, kalbimiz felâh iken nefes alabilmek için şu dünyada demek ki Yüce Yaratıcı’mızı Allah’u Tealâ’yı sürekli olarak, gücümüz yetmez ise eğer, ekseri hâllerde anmamız gerekiyor. Böyle diyor Rabbimiz ayetinde. Bu anış öyle bir anıştır ki; ayrılığın, acının ıstırabıdır. Ebedî âlemde Allah’u Tealâ ile beraber olabilme ümididir. Öyle bir anar ki kul korku ve ümit ile Allah’u Tealâ’yı kalbi felâh bulur, gönlü genişler ve dünyaya meyletmez hiçbir an. Cennet ehlinin ilacıdır zikir… Muaz.b. Cebel buyuruyor ki; “Cennet ehli ,dünya’da Allah’ı zikir etmeden geçirdikleri zamandan başka hiçbir şeye hayıflanmazlar” Cennet ehli Allah’ın rızasını kazananlardır. Hesaplaşma gününde Allah’ın hatırladığı kullardır. İşte bu kullardan olmak için Allah’ı her ananlardan olmalıyız. İnsan ruhunu, yüceltendir zikir... Allah’ı zikir eğer o kulu haramlardan koruyor, günahlara ve dünya zevklerine meylettirmiyor ve Allah (c.c) lâfzını duyunca kulun kalbini titretiyor ise eğer, bu zikir o kula tesir ediyor demektir. Çünkü Allah’u Tealâ’yı anmak O’nu sevdiğinin belirtisidir. O’nu sevmekte O’nun istediklerini yapmayı gerekli kılar. Neden gereklidir zikir?.. İnsan, hayatın mânâsını kavrayabilmesi, her an canlı, diri ve ümitvar olabilmesi için ona hayat veren yaratıcısını, Allah’u Teala’yı her an anması gerekir. Kulun şu hayata bulanık gözlerle değil de apaçık ve diri gözlerle bakıp, aynanın arkasında ki görüntüyü görebilmesi için, her an varlığının sebebini düşünmelidir. Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v) bir hadisinde şöyle diyor: “Rabb’ini zikreden / hatırda tutan kimse ile Rabb’ini zikretmeyen / hatırda tutmayan kimsenin durumu diri ile ölünün durumu gibidir." Hepimiz şu dünyada yaşıyor; nefes alıp veriyoruz. Eğer biz dünyaya aldanıp, gerçek hedefimizi unutup; beyhude şeylerle uğraşırsak sadece bir gün bize gerçek yüzünü gösterecek “Dünya’da” anlamsız bir şekilde yaşar ve ölürüz. Dirildiğimizde de tekrar nefes almak isteriz Rabbimizden, tekrar dünyada hayat sürebilmek. Ama bu istek beyhudedir. Çünkü dünyaya tekrar dönülemez. Çok gariptir ki bunları hepimiz biliyoruz aslında. Ama acaba neye güvenerek madden diri mânen ise ölü olarak yaşıyoruz şu tuzaklarla dolu dünya bağında. Rabb’imiz hepimize diri gönüller nasip eylesin. Amin…
|