"TANRI KULUNDAN dinlediklerim" Ahmet Behik Sayı:
58 - Ekim / Aralık 2007
Üstad Necip Fazıl Kısakürek’in "Tanrı Kulundan Dinlediklerim" adlı eserin-den bazı kısımları aktarmak için yazımıza bu ismi verdik. Mevzuumuza kısaca "O’nu nasıl tanıdım?" ile giriş yapmak herhalde daha uygun olur. Üstad burada Mürşidi Seyyid Abdülhakim Arvasî’yi nasıl tanıdığını şöyle anlatmaktadır:
"Hayatımda öyle bir gün doğdu ki, kundaktan patiğe, emzikten kısa pantolona, oyuncaktan boyunbağına, karalama defterinden polis hafiyesi romanına, beştaştan iskambil kağıdına ve ayva tüyünden kır saça kadar, anne, baba, dadı, mektep, arkadaş, kitap, tabiat, şehir, cemiyet, kimden ne aldımsa hepsini geriye verdim. Ruhuma istifledikleri hazırlop dünya bir sarsılışta yıkıldı gitti.
Bilmem ki, hiçbir fâni, dünyaya gelmiş olmak adına bu kadar ağır bir borç senedi imzalamış mıdır?
Bir tohumu, cevherini bulmak için merkezine doğru, tabaka tabaka soyup hiçbir şey bulamamak, üstelik tohumun ezbere inanılmış hakikatini de kaybetmek gibi, her şeyin iç yüzünü ararken her şeyi elden çıkarıverdim."
Üstad, O’nu tanıdığında o güne kadar sahip olduklarının hepsini bir tarafa bir çırpıda itiverdiğini, bildiklerini, gör- düklerini ve yaşadıklarını âdeta unuttuğunu kendine has üslûbu ve Türkçe’yi kullanmadaki maharetiyle anlatıyor. Ve tanıdığı günden sonrasını bir tek cümle ile izah ediyor:
"Her şey yepyeni ve bambaşka"
İşte teslimiyetin ölçüsü...
Tarık bin Ziyad’ın Cebeli Tarık’ı geçince gemileri yakması gibi. Artık geriye dönüş yok! Elveda mazi, elveda geride kalanlar, elveda bildiklerim, her şeye el-veda, artık yeni bir hayat ve yeni bir ruh var. Her şey bitti, hepsi buraya kadardı. Bundan sonrasını Tanrıkulundan dinleyecek, dinledikleriyle şekillenecek yeni bir hayat ve yeni ufuklar, o, artık Tanrıkulunun elinde, yıkayıcısına teslim olan bir naaş misali. işte ben geldim efendim, teslim oldum! bundan sonrasını sen bilir-sin. Tam bir teslimiyet ölçüsü. Ve bize de tavsiyesi:
"Bir irşâd ediciye varmadan olmaz! Yollara düş, bucak bucak ara ve irşâd edicini bul!"
Artık Üstad Necip Fazıl bir daha kopmamak üzere aradığını bulmuş ve O’na yapışmıştı:
"İrşâd edicim sizsiniz!" "Kapamayın bana kapınızı"
Evet o kapı o’na hiç kapanmadı. Kurtuluşun sırrı Tanrıkulunda idi. Pınarı bulmuş ve ölünceye kadar kana kana içecekti, ve içti de... Bu hakikati Üstadın şu sözünden anlıyoruz:
"Ve o gün, bugün onun dizi dibindeyim!"
|