RAMAZAN ve MEDYA Ahmet Behik Sayı:
63 - Ekim / Aralık 2008
İslâm dininin esası altı şarta inanmak, beş şartı yapmaktır. İman'ın şartları ve İslâm'ın şartları dediğimiz şartları sayarsak: İmanın şartları, Allahü Teâlâ'ya inanmak, meleklere inanmak, kitaplara inanmak, peygamberlere selavatullahi aleyhim ecmain inanmak, kadere, hayır ve şer'in Allahü Teâlâ'dan olduğuna, ahiret gününe, öldükten sonra dirileceğimize inanmaktır. İslâm'ın şartları ise: Kelime-i Şehadet getirmek, günde beş vakit namaz kılmak, ramazan ayında bir ay oruç tutmak, zenginler için ömründe bir defa hac farizasını eda etmek, yine zenginler için senede bir defa hesap ederek zekâtını vermek. Bizim küçüklüğümüzde bunu kafiyeli olarak söylerdik: Kelime-i Şehadet getirmek, savm-ı selât, Hac-ı Zekât, derdik. Cenab-ı Hak Celle Celâlüh'ün inâyetiyle üzerimize farz olan hicri 1429 yılının Ramazan Orucumuzu tuttuk. Ramazan ayı, içinde kadir gecesi bulunan bir ay olup, içinde kadir gecesi olmayan bin aydan daha hayırlıdır. Kur'ân-ı Kerim bu ayda nâzil olmuştur. Bütün dünya Müslümanları bu aya çok hürmet ederler. Bu ay ibadet, hayır ve hasenat ayıdır. Bu ayda Kur'ân-ı Kerîm çok okunur. Her yerde mukabeleler okunur, fakirler sevindirilir, zekâtlar dağıtılır, fıtralar verilir, birçok yerde bazı camilerde, konaklarda, yaz ise evlerin bahçelerinde hatimle teravih namazı kılınır, her beldede ve evlerde iftarlar düzenlenir, fakirler, akrabalar, dostlar doyurulur. Diş kirası adı altında misafirlere nakdi hediyeler verilir.
Müslümanlar bu ayı böyle ibadet ve güzellikler içinde geçirirken, bizim medyamız ne yapar: Adı sanı duyulmamış, İslâm'a uzak kişileri, fetva emini olarak televizyona çıkarıp, konuşturup veya gazetelerde yazdırarak Müslümanların kafasını karıştırmaya büyük gayret sarf ederler. Ayrıca şarapta dinlenmiş veya şarapla terbiye edilmiş etten yapılan yemek tarifleri vererek, Müslüman mahallesinde salyangoz satarlar. Daha ne yapar derseniz, ramazan eğlenceleri, programları yaparlar. Günümüze İttihat ve Terakki'nin çıkışı ile başlayıp, 1940'ların ortalarında tükenen direkler arasını yaşatma gayretiyle çırpınır. Güllü Agop efendi, Mınakyan efendi, deniz kızı Eftalya hanım, Peruz hanım, Amelya hanım, Şamran hanım, küçük Virjin, ithal malı toto hanım ve bunların içine karışmış Naşit gibi birkaç adam... Sorarım size bu isimlerin ve kantonun ramazanla oruçla ne ilgisi olabilir? Yani 1400 küsur senedir Müslümanların ramazanına karşı medyanın çıkardığı, 50 sene bile devam edemeyen bir Direklerarası ve medya işbirliğindeki ramazan...
Şimdi Direklerarası öldü, yaşasın Sultanahmet meydanı. Ramazana mahsus baraka dükkânlar ve bu dükkânlarda eski İstanbul ve İstanbulda renkli ramazan geceleri...
Velhasıl sizin ramazanınız, size bizim ramazanımız bize. Siz bildiğiniz gibi eğlenin biz bildiğimiz gibi ibadet edelim. Hoşça kalınız.
|