Kardelen'i DergiKapinda.com sitesinden satın alabilirsiniz.        Ali Erdal'ın yeni kitabı TÜRK KİMLİĞİ çıktı        Kardelen Twitter'da...        Kardelen 32 Yaşında!..       
    Yorum Ekle     4136 kez okundu.     Henüz yorum bırakılmadı.     Yazara Mesaj

YMARET kavramy ve ilk imaretler
Kadir Arslanboğa

  Sayı: 58 - Ekim / Aralık 2007

Bu günkü halk dilinde yaygın olarak "aş evi" mânâsında kullanılan ‘imaret’ kavramı, esas itibariyle çok daha geniş bir mânâya sahiptir. Ümran (medeniyet) kelimesiyle aynı kökten olan imaret, mamure mânâsında her türlü yapı için kullanılmaktadır.

İmaret; mamur etmek, şenlendirmek, hayır için fakirlere yemek verilen yer gibi anlamlar da taşımaktadır. İmaretler neredeyse bir şehir veya kasabanın tamamında etkili olan bir külliye kimliği taşımaktadır. Bu açıdan bakıldığı zaman imaret müessesenin kapsamında cami, medrese, bimarhâne, kervansaray, kütüphane, hamam gibi faydalı tesislerinde varlığı sayılmaktadır. Türkler, cami, medrese, hastane, aşhane, misafirhane, türbe, kale gibi binalara tek tek olduğu kadar hepsi bir arada olarak da umumiyetle imaret adı vermektedir. Vakıf imkanları, imaret külliyesinde yukarıdaki saydığımız tesislerin azlığını veya çokluğunu belirlemekteydi.

1.2. İlk İmaretler

İmâret, ilk defa Asrı Saadet’te kurulmuştur. Medineli Ensar ile Muhacirler’in fakirleri Mescid-i Nebî yanındaki Suffa denilen büyük çardak altında yaşarlar, ilim öğrenmek ve öğretmekle uğraşırlardı. Ömürlerinin çoğu, Resûlullah ile birlikte ilim öğrenmekle, cihad etmekle geçerdi. Bunlara Eshâb-i Suffa denirdi. Sayıları değişirdi. Çok zaman yetmiş kişi olup, arttığı da olurdu. Bunlardan başka diğer eshâbın çoğu zengindi, imaret müessesesi, Eshâb-i kiram tarafından hayata geçirilmiş bir müessesedir. Bu müesseseler dört halife, Emevîler, Abbasîler, Selçuklular devirlerinde devam ederek Osmanlılar’a geçen müesseselerdendir.

Osmanlılardaki ilk imaret müessesesinin kurucusu Orhan Bey oldu. Orhan Bey İznik’in Yenişehir kapısında bir imaret kurdu. Bu imaretin şeyhliğini de, dedesi Edebali’nin müridi olan Hacı Hasan’a verdi. Orhan Bey yapılan ilk imaretin açılışında konuklara ve yoksul kimselere bizzat kendi de hizmet etmiştir. Orhan Bey’in oğlu Murad da hayır işleri konusunda babasından pek geri kalmadı. Bunlar içinde Kaplıca nahiyesinde tesis ettiği imareti ve imaretle ilgili bilgiyi onun 787 (1385) tarihli vakfiyesinden öğreniyoruz.

1.2.1. Önemli İmaretler

Önemli bir vakıf kuruluşu olan imaretlerin en mühimleri İstanbul’da Fatih Camisinin yanındaki imarethane ile Amasya, Edirne ve İstanbul şehirlerinde II. Bayezid, Sultan Selim ve Sultan Süleyman, Şehzade imaretleri ve Karapınar, Konya ve Şam’da yine Sultan Süleyman ve Şam’da Sultan Selim’e ait imaretlerle Üsküdar’da Mihrimah ve Manisa’da Sultan Süleyman’ın validesine ait imaretler ve devlet adamlarından Gebze’de Çoban Mustafa Paşa, Amasya’da Bayezid Paşa, İstanbul’da Atik Ali Paşa ve Davut Paşa ve Burgaz, Hafsa, Bosnasaray ile Payas’da Sokollu Mehmet Paşa’nın yaptırdığı imaretler Afyonkarahisar’da Gedik Ahmet Paşa’nın kütüphanesiyle beraber camiin yanındaki imareti daha böylece adedi yüzleri geçen imaretler, memleket içindeki fakir halkın ve medrese talebelerinin maişet sıkıntısını önlemişlerdir.

İMARET YÖNETİMİ

2.1. Yönetici sınıf

İmaretlerin vakfiyelerinde vakfın idaresinin kimler elinde ve nasıl olacağı da belirtiliyordu. Buna göre vakıf üyeleriyle sene sonlarında toplantılar yapılıyor ve bu toplantılarda sene içinde görevlerin yapılıp yapılmadığı bir nevi kontrol ediliyordu. İmarethane açan kişiler mülklerini kurdukları imarete bağlamaya mecburdurlar. Bu zorunluluk imaretin devam etmesini sağlamak için gerekliydi.

İmaret için emanet ve diyanet ve ahlâk-i hamîde sahibi bir de şeyh tayin etmiştir ki bu zât yemeklerin iyi ve kötüsünü bilecek ve her gün iki defa muayyen saatlerde imârete gelip me’kûlat ve metbuhata nezâret edecek ve yemeklerin harçlarında veya pişirilişlerinde veya lezzet ve rayihalarında bir kusur ve noksan görecek olursa bunları ıslah ve ikmâl kılacak ve tenbihatta bulunacaktır.

Bu şeyh, ulema ve sulehadan ve fukaha ve zuafadan gelen misafirlere taam tevzi edecek ve her kim olursa olsun bunları üç gün ve üç gece ağırlayacak ve her birinin hal ve şanına münasip yatak ihzar ile bunları münasip mahallere yerleştirecek ve hepsine güler yüz gösterecektir. Ayrıca bu kişiye maaş olarak da günde 8 dirhem bağlanmıştır.

İmaretlerin görevleri arasında kimsesiz çocukların yetişkin çağa gelinceye kadar bakımlarının üstlenmesi de vardı. Kimsesiz çocuklara yetişkin çağa gelene kadar bir miktar maaş bağlanmaktaydı. Nitekim Ayasofya vakfından 200, Edirne’deki Sultan İkinci Murad vakfından 40 civarı, gene Fatih imareti vakfından 250 civarı yetime maaş bağlanmıştı. Bu yetimlerin seçilmesi görevi İstanbul kadısına verilmiş ve bu yetimlerin seçilmesi ile ilgili her türlü işlemler kadı sicillerine işlenmiştir.

2.2. İmaret Gelir ve Giderleri

2.2.1 Gelirler

İmarethanelerin varlığını sürdürebilmeleri için öncelikle bu yapıların çevrelerine han, hamam ve dükkân gibi yerler yapılarak bu müesseselerden elde edilen gelirlerin imaretlere bırakılması yoluna gidilmiştir. Ayrıca imarethane açan kişiler ellerinde ki gelirlerini bu imaretlere bağlamakla yükümlendirilmişlerdir.

İmaretlere bağlanan bu tip gelirler aynı zamanda vakıf defterlerine de kayıt edilmiştir. Meselâ İstanbul’da Bâyezîd imaretinin yıllık geliri 9 milyon akçe idi. Yine Fâtih Camii ve imaretini yaşatmak için Fâtih Sultan Mehmed, İstanbul’un çeşitli semtlerinde; 1130 ev, 2466 dükkan, 3 han, 26 mahzen,7 birgos, 54 değirmen, 14 Hamam, 96 bahçe gelirini vakf etmişti.

2.2.2 Giderler

İmaret giderleri içinde en önemli kısmı şüphesiz imaret kileri için yapılan harcamalar oluşturmaktadır. Aynı zamanda imaret çalışanlarına öncelikle mütevelli olmak üzere diğer hizmetlilere hizmetlerinin karşılığı olarak yapılan ödemeler de gider kalemleri arasında yerini almaktadır. Eğer vakıf bir gelir fazlası elde ediyorsa (zevaid) bu fazladan çeşitli nedenlerle bazı şahıslara yapılan ödemeler, aydınlatma, temizlik gibi giderlerde imaretler için bir gider kalemi olmuştur.

2.2.2.1. İmaret Kileri İçin Yapılan Harcamalar

Kiler için yapılan harcamalar, imaret için gereken her türlü erzak için yapılan harcamaları (pirinç,buğday,et, yağ, bal...... )ve bu erzak için gereken nakliye, ambar gibi harcamaları içine almaktadır. Muhasebe defterlerinde genellikle ‘harc-ı me’külat-ı imaret’, ‘harc-ı matbah-ı imaret’ veya ‘muhasebe-i kiler-i imaret’ başlıkları altında bu nevi masraflar kaydedilmektedir. Kiler harcamalarının içinde imaret için gerekli olan kap kaçakların alımı, bunların tamir ve bakım masrafları da girmektedir. Bütün bu masraflar genel harcamalar içinde  % 60 - 70’lere  varan bir oran oluşturmaktadır.

2.2.3 İmaretlerde İş İmkanları

İmaretler sadece kimsesiz kişilerin geçici süre barındığı, öğrenci ve konukların yemek, yatacak, ısınma gibi temel ihtiyaçlarını giderebildiği yerler olmamıştır. İmaretler aynı zamanda ülkedeki bir çok kişi için bir iş imkanı yaratmış ve ülkedeki işsizlik sorununun giderilmesinde yardımcı olan bir iş kapısı haline gelmiştir. Fatih imaretinde 44 kadar, İsa bey imaretinde ise 17 kişiye iş imkanı sağlanmaktaydı ve bu kişiler geçimlerini sadece imaretten elde ettikleri gelirler sayesinde devam ettirebilmekteydi.

Örnek olarak Fatih Vakfiyesi’nde yer alan ilgili hükümlerden anlaşıldığına göre, söz konusu imarette altı aşçı, altı ekmekçi, bir et hamalı, iki buğday hamalı, iki temizlikçi yer almaktaydı.

Ayrıca gene vakfiyenin bazı kayıtlarında bu rakamlar şu şekildedir. Evvelâ imaretin kâtip, vekilharç ve kilercisi ile iki süpürücüsü ve bir kandilcisi altı aşçı ve altı ekmekçisi, buhurdan temizleyicisi, iki bulaşıkçı bir et hamalı, bir odun hamalı ve daha sair hademeler olmak üzere bu müessesenin muhtelif yevmiyeli 37 müstahdemi vardı.

İMARETLERDE ÇIKARILAN YEMEKLERİN ÇEŞİTLERİ VE MİSAFİRLER

3.1 Yemek Çeşitleri

İmaretler birer hayır kurumları olduğundan dolayı çıkarılan yemeklerin kaliteli olmasına dikkat edilmekteydi. İmarete bozuk, hijyenik şartlar sağlamlayan gıdalar sokulmamıştır ve eğer aksi bir durumda bu gıdalar imarete bir şekilde getirildiyse gerekli mercilere bunlarla ilgili şikayette bulunulmuştur.

Nitekim Zilkade 1177 (Nisan 1764) tarihini taşıyan bir belge İstanbul ve tevabindeki imaretlerde "talebe-i ulûm ve fukura-i müstahakkîn" için daha önce her gün fırınlarda pişirilen ekmeğin (nan-i aziz) unu beyaz ve has olduğundan yenmesi de güzel oluyordu. Fakat bir müddetten beri Değirmenderesi uncularının verdikleri un karışık olduğundan yenmesi güzel olmadığından bu fırınların değiştirilmesi ve daha kaliteli un veren fırınlardan un alınması gerektiği bildirilmektedir. Keza, Bursa Kadısı’na yazılan bir hükümde imarette pişen yemeklerin kaliteli olması, kasapların en iyi etten imarete vermesi ve mütevellinin bizzat bunu kontrol etmesi gerektiği istenmektedir.

İmaretlerin kendine ait olan değirmenleri ve ekmek yani diğer adıyla fodla pişirilen fırınları vardır. Zırva ise pişirilen şekerli tatlılara verilen addır. İmaretlerde biri sabah diğeri akşam olmak üzere her gün iki kez yemek çıkarılmaktaydı. Cuma geceleri müstesna olmak üzere sabahları pirinç çorbası ve akşamları buğday aşı ve cuma günlerinde sabah buğday aşı ve akşam tane, zerde ve zırva pişecekti; her sabah ve akşam yemekleri için 320 okka koyun eti alınacaktı; hergün pişecek buğday aşına 7 kile buğday ve pirinç çorbasına yedi buçuk kile pirinç verilecekti. Yine hergün 600 okka undan 72 dirhemle 100 dirhem arasında 3300 adet fodla pişecek ve hergün misafir için 4 kişi bir sofra olmak üzere 160 kişi için 40 sofra kurulacak ve her sofraya bir lenger pilav ve iki lenger et ve zerde ve dört fodla verilecekti.

3.1.1 Özel Günlerde Yemek Çeşitleri

"Müsarun ileyh vâkif hazretleri, bina olunacak imârette Ramazan geceleri için her gün kırk vukiyye (okka = 1282 gr.) taze et pişirilmesini, sair günlerde sabahları 15 vukiyyesinin ve akşamları mütebaki yirmi beş vukiyyesinin pişirilmesini şart etmiştir.

Her bayramda dahi körpe ve güzel etten kırk vukiyye pişirilmesini şart ve tayin etmiştir.

Cuma ve Regaib ve berat gecelerinde... devam üzre tane pirinç ve zerde pirinç... ve Ramazan gecelerinde devam üzere tane pirinç ve münavebe ile arpa çorbası ve icasiye pişirilecektir. Bayram günlerinde tane pirinç ve zerde ve zirve pişirilecektir. Bu mübarek günler ve gecelerin gayrında sabahları pirinç çorbası ve akşamları arpa çorbası pişirilecektir.

Her gün, hususiyle aksamları misafirlere ziyafet olmak üzere mübarek günlerden maada günlerde tane, pirinç pişirilecek ve beher kimsenin hakki elli dirhem pirinç ve on beş dirhem hâlis yağ olacaktır... Aynı zamanda mübarek gecelerde vakıf ve imaret sahipleri için kuran okutulmuş ve helva yapılıp dağıtılmıştır

3.2. Ziyaretçiler

İmaretler her şeyden önce öğrencilere hizmet etmekteydi. Öğrencilerin imaretlere nasıl girip çıkacağı, nerede ne kadar kalacakları, nasıl oturup kalkmaları gerektiği öncelikle hazırlanan yönetmeliklerle sınırlama altına alınmıştır. İmaretlere genel anlamıyla kimsenin girişi engellenmemiştir.

İmaretlerden ayrıca yolcularda yararlanmaktaydı. İmaretlerdeki ahırlar sayesinde hayvanlarını da besleme imkanları bulunuyordu. Ancak bir yolcu en fazla 3 gün kadar konuk ediliyordu, daha fazla kalması durumu ise tamamıyla mütesellimin kararına bağlıydı. Aynı zamanda imaretler kuşlar içinde bir barınma ve istifade imkanı sağlamıştır. Onlara kışın yemek, yazın da su verilmiştir. Bu şekilde imaretler aynı zamanda çevre temizliğine de yardım eden bir sosyal kuruluş olmuştur. Nitekim Sultan Ahmed Camii İmâreti’nde, bunlar için, kule gibi bir yer yapılmıştı ki, vakfiyesinde yenmeyecek yemeklerin vuhus-i tuyura (vahşi kuşlara) burada verilmesi yazılıydı.

İMARETLERİN MİMARÎ YAPISI

İmaret binalarında genel anlamıyla yemek yenilecek odalar, erzakların muhafaza edildiği ambarlar, aşçı ve görevlilerin barınakları bulunmaktaydı.
İmaretler yapı olarak tek bir yapı şeklinde mevcut olmakla birlikte özelikle 16. y.y. dan sonra külliye şeklinde olanları da mevcuttur.
İmarethane binaları, Türk mimari geleneklerine uygun planlara sahip olarak yapılır, iki yanında bitişik birer misafirhane ile ortada namaz kılacak yeri bulunurdu. Misafirhane odalarının içinde birer ocak ile dışarıya açılan kapıları vardı. Namaz kılma yerinin genellikle yüksek bir kulesi bulunurdu ve kule üzerindeki aydınlatma feneri ile şadırvan ve iç bölmeler aydınlatılırdı.

Önemli imaretlerden biri olan Süleymaniye imaretinde bir büyük mutfak ve 3 yemek salonu bulunmaktaydı. Ayrıca hayvanlar için de imaretin arka tarafında bir ahır mevcuttu.

İMARETLERLE İLGILI ÜNLÜ SEYYAHLARIN ANILARI

XV. asrın ilk yıllarında Bursa’da 7 imaret vardı. Alman gezgini Schiltberger’e göre bu imârette "Hristiyan, Mûsevî veya putperest olmasına bakılmaksızın, her yoksul, yiyip içebiliyordu."

XVI. asır ortalarında İstanbul’a gelip Fâtih külliyesi misafirhanesinde kalan Radiyüddin el-Gazzî, burada karşılanışını söyle anlatır:
"İmarethaneye bakan zat yanımıza gelerek hal ve hatırımızı sorduktan sonra ihtiyaçlarımızın iyi bir şekilde temin edileceğini vaad etti. Doğrusu her şeyleri gibi yatak ve yorganları da temizdi".

Hadidî, "Tarih-i Âl-i Osman" adli eserinde, hem kimlerin imâretten istifade ettiğini, hem de bunların sayısını su ifadelerle dile getirmektedir:

"Yine emr etti bir âli imâret
İmarından kala sonra emâret
Ki bin kişiye her gün iki nevbet
Verilir as u et ekmek ziyafet
Yaya, atlı, misafir u hassu âmi.
Konukluk eyleyüp üç gün tamamı.
Nefaisten niam-i vâfir ulfeler
Gece gündüz ziyafetler ederler."

İMARETLERİN KAPATILMASI

Ülkenin iktisadi ve sosyal gelişmesinde önemli rol oynayan kurumlardan biri olan imaretler, ülkenin son zamanlarında artık görevlerini tam olarak yapamamaya başlamıştır. Bunun üzerine 19 rebiülevvel 1329 tarihinde (20 Mart 1911) çıkarılan bir kanunla İstanbul’daki yirmi imaretin on sekizi kapatılıyor, sadece fakirlere bakmak üzere iki tanesi ibka ediliyordu. İmaretler 6 Nisan 1911 de kapatıldı. Yoksullara Hilal-ı Ahmer (Kızılay) tarafından yemek verilmeye başlandı.


Bu yazıya yorum ekleyin

Adınız
E-posta Adresiniz
Yorumunuz
 

CAPTCHA


Resimdeki rakamları bu alana yazınız


Eklenen Yorumlar


Henız yorum bırakılmadı...
 
Ahi Te?kilaty... - Sayı 60
YMARET kavramy ve ilk ima... - Sayı 58
Osmanly Yktisad? D?nya Zi... - Sayı 56
Yabancylaryn g?z?yle Osma... - Sayı 55
Tüm Yazıları

ASKIDA ABONELİK: Siz de "askıda abonelik kampanyası"na destek olmak ister misiniz?

Gelecek sayının konusu (120):
Doğumunun 120. yılında Üstat Necip Fazıl Kısakürek...

Son Eklenen Yorumlardan
 bosch professional gop 185-liBeylikler dönemini hatırlayalım, birbirlerine karşı üstünlük mücadelesi... Feyzi

 "Yürü kardeşim,Ayaklarına bir Kudüs gücü gelsin."Sen ve senin gibi şuurlu insanların sayıları bereke... Nilüfer Mihailoğlu

 Yüreğinize kaleminize sağlık kıymetli hocam. Allah hayırlı sağlıklı uzun ömürler versin.... Faruk AKTI

 kantarın topu olacak efendim ... Esra

  Gönlü klabi temiz abim kalemine sağlık başarılarının devamını diliyorum sevgiler saygılar ... Serkan yakar


Türkçe’nin kırpıla kırpıla ne hale getirildiğine bakmadan kalkmışız, “eser vermeli, eser vermeli” diyoruz.
Halbuki “Güneş Dil Teorileri”nin temel yapılmak istendiği bir dili kullanarak karşımızdakilerle konuşup, anlaşabildiğimize şükretmeliyiz.
Kardelen: Sayı 3, Aralık 1993
Kasem olsun!
Tas tarak
Üstün fikir
Bu gidiş nereye?
Kardelenden haberler
Fatih Sultan Mehmet (4)
Deniz kabarıyor
Kudüs... Ey Kudüs
Zeytin dalları altından meydan okuyuş


Yavuz Sert - Bir tufanın ardından...
Yavuz Sert - Gazze biz ne öğretti...
Ali Erdal - Deniz kabarıyor
Kadir Bayrak - Vah benim halime!
Necip Fazıl Kısakürek - İç ve dış düşman – Y...
Bedran Yoldaş - Elinde taş küçük çoc...
Bedran Yoldaş - Zevâli yakındır zulm...
Ekrem Yılmaz - Kazandım vallahi!
Ekrem Yılmaz - Bitti kelimelerim
Ekrem Yılmaz - Mektup
Dergi Editörü - Üstün fikir
Site Editörü - Sosyal medyanın gücü
Necdet Uçak - Dünya malı
Necdet Uçak - Geldi geçti ömrüm be...
Kardelen Dergisi - Kardelenden haberler
M. Nihat Malkoç - Soykırım, Antisemiti...
M. Nihat Malkoç - Gazze günlüğü
Hızır İrfan Önder - Kasem olsun!
Zaimoğlu - Batı muradına erebil...
Mehmet Balcı - Köyüme gömün
Mehmet Balcı - Sevdam
Muhsin Hamdi Alkış - İsrail-SAMİRİ-oğulla...
İbrahim Şaşma - Kudüs Mektubu
Halis Arlıoğlu - Merhum Mehmet Akif i...
Murat Yaramaz - Hiç
İlkay Coşkun - Filistin
Zafer Nefer - Tas tarak
Özkan Aydoğan - Çocuk
İlknur Eskioğlu - Şehitlik oyunu
Yusuf Çelikler - Bu gidiş nereye?
Ayşe Yaz - Yağmur (Gazzenin çoc...
Bedir Acar - ‘İsrail bizi yenemez...
Hüma Sunguroğlu - Çınarın gölgesinde o...
Hüma Sunguroğlu - Zeytin dalları altın...
Abdullah Doğulu - Filistinde anne-çocu...
 
 
23 Mart 2005 tarihinden beri
 Ziyaretçi Sayısı Toplam : 13234740
 Bugün : 327
 Tekil Ziyaretçi Sayısı Toplam : 607688
 Bugün : 5
 Tekil Ziyaretçi Sayısı (dün) Toplam : 159
 119. Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 4
 Önceki Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 6
Son Güncelleme: 21 Şubat 2024
Künye | Abonelik | İletişim