Yabancylaryn g?z?yle Osmanlylar’da temizlik Kadir Arslanboğa Sayı:
55 - Ocak / Mart 2007
Temizlik, insanoğlunun kendini yaratanının vasfıyla vasıflanması gereğinden dolayı hem geçmiş zamanların hem de gelecek zamanın beşerî dünyasında bir toplumsal medeniyet göstergesidir.
Bu medeniyetin gerçekleştirebilmesi için öncelikle insanın fikrî dünyasında böyle bir eğimin yahut normun olması gerekir lâkin bunun da maddî boyutları vardır. Su kaynaklarına sahip olmak ve bunları israf etmemek gibi...
Günümüz dünyasında teknolojinin her alanda gelişmesiyle beraber ekoloji dengesinin etkilenmesi, su kaynaklarının önemini ve korunmasını beşeriyetin acil eylem plânlarına dahil ettirmesine neden oldu.
Marifetin, iltifata tabi olduğu kaidesinden hareketle; nezafet de, suya tâbidir. Buradan yola çıkarak Osmanlı devleti sınırları içerisinde bir vesileyle bulunan yabancı insanların, Osmanlılar'ın temizlik kültürü hakkında izlenimlerini aktarmaya çalışacağız.
1577-1578 yıllarında Kutsal Roma Germen İmparatorluğu'ndan Osmanlı Devleti'ne daimî temsilci olarak gönderilen Salomon Schweigger seyahatnamesinde yaygın olan hamamlar hakkında:
"Erkeklerin ve kadınların hamamları ayrıdır. Hamamda gayet edepli bir biçimde örtünürler. Oysa Almanlar bu bakımdan çok hayâsız davranmaktadırlar; -Venedik'te de tanık olduğum üzere- sanki mahremi özellikle göstermek istiyormuşçasına anadan üryan banyoya girerler. Türkler, kalçalarının etrafına bedenlerini iki defa saran ve yerlere kadar inen mavi ketenden bir örtü dolarlar. Biz Hristiyanlar, terbiye ve edep bakımından bu barbarları örnek almalıyız..."
Ve yine seyahatnamesinde:
"Türkler, erkek ve kadın ayırımı yapmadan, ölülerini -sanki diriymiş gibi- sıcak suyla yıkarlar, sonra temiz, beyaz örtülere sararlar ve üstü kapaklı bir sandığa, başı ayaklarından daha yüksekte olacak şekilde yerleştirirler."
Hollandalı seyyah Tavernier 1678 tarihinde yayınlanan eserinde:
"Türkler'in mutfakları çok temizdir. Mutfak takımları da parlaklık itibariyle eşsizdir. Gerek sofra takımları gerekse yemekleri azamî nispette tertemizdir.
Türkler ve umumiyetle Asyalılar temizliği çok sevdikleri için, ne kendi üzerlerinde, ne etraflarındaki insanlarda en hafif bir kire tahammül ederler. Türkiye'de sofradan kalkılır kalkılmaz mutlaka ellerle ağızlar yıkanır, önünüze sıcak su ile sabun getirilir, büyüklerin konaklarında ya gül suyu ve yahut güzel kokulu başka bir su da ikram edilir. Bunlarla da mendilinizin bir ucunu ıslatırsınız."
İstanbul'da cami ve anıtları incelemekle görevli olan Fransız Grelot, 1680 yılında Paris'te yayınlanan seyahatnamesinde: "Dünyanın bütün milletleri içinde temizliği İslâm cemiyetleri içinde Osmanlı Türkleri ve İranlılar kadar riayet eden tek bir millet yoktur. Bütün bu Müslüman milletler nezafeti bir ana düstur haline getirmişler ve daha doğrusu dinlerinin esası şekline sokmuşlardır. İşte bundan dolayı bütün vücutlarını yıkayabilmek üzere birçok hamamlar yaptırmak mecburiyetinde kalmışlardır. Türkiye'nin belli başlı şehirlerinin hepsinde pek çok hamamlar vardır bunların birçokları Roma imparatorluğu ılıcalarından hiç de aşağı değildir.
(...) Türkler, Avrupa'da ekseriyetle tesadüf edildiği gibi, insanların yemek yedikleri veyahut yıkanıp temizlendikten sonra tekrar yiyecekleri kaplarda köpeklerin yemesine müsaade etmezdiler. Frenklerin bu hali sık sık caiz görmelerinden dolayı, onlardan ¨köpekler¨ diye bahsederler. Çünkü Avrupa'da çok kere sofrada köpeklerin de kullanmış oldukları kaplarla yemek getirilirdi."
İtalyan seyyah Edmondo do Amicis, 1883 yılında Paris'te bastırılan seyahatnamesinde: " ... Yüzler, eller, ayaklar tertemiz, yamalı kıyafet pek az ve hele kirlisi hemen hiç yok; bütün sosyal sınıflar arasında umumî ve karşılıklı bir hürmet ve riayet manzarası göze çarpıyor."
Yıllarca İstanbul'da yaşamış bir hekim olan Fransız kökenli A. Brayer'in 1836'da Paris'te yayınlanan seyahatnamesinde: " Bir tarafta ne temizlik, ne rahatlık, ne hoşluk! Öte tarafta (Avrupa'da) yığınlarla pislik, murdarlık, bit ve pire gibi haşarat ve pis koku! Ne kadar çok fenalık, rahatsızlık ve hastalık âmilleri! Bunların tafsilatı ve teferruatı pek çirkin olduğu için bir türlü izah edemiyorum. (...) Müslüman Türk kendi başına yıkanıp temizlenmek iktidarına malik oldukça hiçbir zaman ihmal etmez. Takatten düşünce de çocukları, çocukları yoksa karısı yardım eder. Öldüğü zaman cenazesi bile şeriat hükümlerine göre yıkanıp temizlenmeden tabutuna konulmaz. Hâlbuki, Frenk hastalanınca temizlik kaygısını umumiyetle unutur. Ölünce de evinde bulunabilen en kötü beze sarılıp dikildikten sonra tabuta konulur ve ailesi cesedin en sathî surette temizlenmesini aklından bile geçirmez."
1892 yılında, Paris'te İngiliz yazar Th. Thorton imzasıyla yayınlanan kitapta: "Avrupalılar, ikide bir veba zuhurunu temizliğe dikkat edilmemesiyle izah edip durmuşlardır. Halbûki, ben Türkler'in daima şahit olduğum için, bazı muteber seyyahların eserlerinde bu hakikate mugayir ithamlar gördükçe hayret ediyorum. İnsan temizliği dinî bir mükellefiyet olduğu için o husustaki ahkâm umumiyetle ihlal edilmemektedir, fakat şeriat vâzının maksadın harfiyen riayet edenlerin de nadir olduğunu inkâr edemeyiz bununla beraber yüzlerini, ellerini, ayaklarını günde beş vakit ve bütün vücutlarını da haftada bir defa yıkayan insanların pislikle itham edilmelerini haklı görmek kolay değildir."
Son olarak, 1876 yılında Londra'da basılan; ¨Türkler, Karakterleri, Terbiyeleri ve Müesseseleri¨ isimli kitabında Butler Johnstone: "Osmanlılar yeryüzünün sadece en nazik insanları değil; aynı zamanda en temiz insanlarıdır. Gerçek şu ki, nezaketsiz nezafet hiçbir şey ifade etmez. Osmanlılarda temizlik, sadece basit sıhhi endişelerden değil, onların bütün ahlâkî ve dinî tabiatlarının gizli membalarından kaynaklanmaktadır. Osmanlıların evlerinin kişiler gibi temiz ve bulaşıksız olması lâzım. Bu sebeptendir ki her Türk evinin giriş kapının üzerine ısmarlama pirinç harflerle ¨temizlik imandandır¨ vecizesi yazılır. Türkler'in ayakkabılarını eşiklerinin dışında çıkarmaları sıradan bir âdet veya hayatî bir moda sonucu değil; onun evi, temizliğin mabedidir. Bu kutsi yere ancak bütün pisliklerden sıyrılarak girmeye cüret eder"
|