G?L KOKAN SEVGYLY'YE Senem Gezeroglu Sayı:
58 - Ekim / Aralık 2007
 Gidiyorsun... Sana tutkun, sana meftun, sana vurgun bu yürekleri sensizliğin zindanlarına terk ediyorsun. Gidiyorsun... Kalan yine yalnız, yalnızlık oluyor. Yalnızlığın yalınlığında, yanılışların yanlışında kalıyor her şey. Sen gidiyorsun. Yaşananlar kırık dökük, yaşanacaklar sönük; yaşayanlar yorgun, yaşayacak olanlar suskun. Sen gidiyorsun; kalan yine yalnız, yalnızlık oluyor.
Efendim... Gidişinin depremlerine müteakip gelişinin mimarları vardı senin. Bekleyenlerin muradına nail olduğu geceye muhteşem bir musiki gibi yayıldı sesin. Hani tasvir ettiği gibi şairin:
"Bir güzide mektuptur, çağların ötesinden Ulaşır intizârın yaldızlı sabahına Yayılır o en büyük muştu, pazartesinden Beyazlık dokunmuştur gecenin siyahına Susuzluktan dudağı çatlayan gönüllerin Sükûtu yâr, sevinci dualar kadar derin."
Sen geldin... Çığlık kokan sedalarımızın tam ortasına kutlu bir vav düştü. Seninle yüreğimize koca bir sevda düştü. Sen geldin sevgili...Sinemizi nârın yaktı, içimize nurun aktı. Artık adını anan nefesimiz beste beste...Sen de dinledin mi? Gelişinle ilâhiler döküldü dudaklardan: ‘Talaa'l bedrü aleynâ min seniyyâti'l–Veda.' ‘Ay doğdu üzerimize, Veda tepelerinden.' dedi diller. Ve gönüller...Gönüller sıcak bir selâm arz etti sana: Merhaba! "Merhaba ey andelib-bağ-ı Elest Aşkın-i ey cümle âlem oldu mest." Hatırlar mısın efendim?..Bülbüller şeydalanmaz olmuştu aşk iklimimizde. Güller peydalanmaz olmuştu gönül bahçemizde. Mazmunlar bile mahzun kalmıştı. Ve sen geldin. Gelişinle güller açıldı bataklıklar içinde. Ve dedi ki şairler:
"Gül fasl-ı ganimettir, bülbül sana nimettir. Bil kadr-i dem-i vaslı, güller gibi ol hande."
Güle öyle aşıktı ki gönüller, Gül uğruna güle güle öldüler. ‘Gül Devri' dendi bu zamana... Ve Asr-ı Saadet, damgasını vurdu dünyaya. Yıllar yılları kovaladı ve şair haklıydı:
"Zaman o gül gibi gül görmedi zaman olalı Gülün güzelliği dillere dâsitan olalı."
Şimdi seninle sensizlik yaşanıyor gönül diyarında. Senin yasını tutuyor dostun da ağyarın da... Nehirleri kurudu şehrin. Şiir gözlü Şirinler için dağları delenler yasını tutuyor senin. Çöllerde Leyla'yı, aslında Aslı'yı arayanlar artık seni arar oldu. Herkesin hiç kimsesi, aslında herkesin her şeyi iken gittin. Gittin de yokluğunla soluksuz kalan sol yanımızı ateşlere ittin. Yokluğunda gözler doldu, gönüller soldu. Gökyüzüne uzanan ellerin canları yeryüzünün cânânına hasret. Naatların, kasidelerin sesi kısık; suratlar hayli asık. Sevgili, zor geliyor ayrılık. Ey Sevgili! Aşkından yananlara yazık. Kız çocuklarının çığlıkları geliyordur kulağına. Ki ecelden değil, sensizlik düşüncesindendir. Divâneyse aşıklar, biçareyse maşuklar ve âvareyse tüm aşklar yokluğunun boşluğundandır sevgili. ‘Oku!' diyen kitap okunmaz olduysa ve diller küfür doluysa pervaneler yönünü kaybetmiş demektir, ey nebi!
Gel Sevgili! Gel ki, gül yüzünü görünce gülsün ezilenler. Haksızlıklar, hırsızlıklar, hayasızlıklar küle dönsün. Dünya seninle güle dönsün. Sen aşkın yarasına yârsın, gül yüzlü! Çaresizlerin melce'i, beş vaktin baş sesi, tekinin yeki, herkesin her şeyisin. Gel!.. Sen gel ki, yeniden kendine gelsin her şey. Ya sürgünlükleri kaldır, yanına aldır; veya kendine gelsin diye dünya, kendin gel. Sen yeter ki gel. Gel ey!..
|