Kardelen'i DergiKapinda.com sitesinden satın alabilirsiniz.        Ali Erdal'ın yeni kitabı TÜRK KİMLİĞİ çıktı        Kardelen Twitter'da...        Kardelen 32 Yaşında!..       
    Yorum Ekle     3102 kez okundu.     Henüz yorum bırakılmadı.     Yazara Mesaj

Mitsel S?ylem ve G?stergebilim ?zerine
Roland Barthes

  Sayı: 55 - Ocak / Mart 2007

Türkçe Söyleyen: Sinan AYHAN 

"Mit" dediğin başlanmış, ama henüz sonu getirilmemiş bir sözdür.     

"Mit" dediğin hiçbir şeye benzemez; ama bir dilin mit üzerinden her zaman ihtiyaç duyduğu şey, kendine has koşullardır ve bu sezilebilir bir şeydir. Peki mit denilen şeyde, bir anlam tarayan bağ kurucu yapıdaki incelik nedir..? Mite bir nesnel sınır, bir kavramsal örgü, bir fikir veya bir "idea" gibi algı çizgisi veya durum elbisesi atfetmek yerine onu bir anlam türetme tarzı veya yaşamı taşıyan bir şekil gibi algılamak daha akılcı bir davranış olacaktır. Bu şekillenme kökünü öncellikle tarihten alır; tarihi sınırlar, bir eylemin icra koşulları, değişen toplumsal yapı içinde bu adlandırmanın yeniden takdimi önemlidir; çünkü her şeye rağmen, biz onu öncellikle sayılanların hepsini tutan bir şekil olarak tarif ederiz.           

Mesele, aslı astarına göre efsanevi amacın ötesinde bir anlatılmak istenen keşfetmek ve bunu cisimlendirebilmekten ibaretmiş gibi gözükebilir; fakat bu bir tür konuşma tarzını ortaya dökmüş olana kadardır, yani tezini canlı tutup zamandan zamana, çevreden çevreye aktarabilen şey ancak mit olma özelliğini üzerinde taşıyabilir… Mit denilen şey, sadece bir mesajın cismi, onun açtığı algı düzeyi olarak görülemez; ama bu mesajın dile getireni de mittir; bu bir bakıma "mitlerin biçimsel sınırları göz önünde olabilir, ama mevcut tayin edilmiş sınırlar şeyin var olan gerçek sınırları demek değildir" anlamına gelir. O halde hâlâ, her şey mit olabilir diyebilir miyiz? Evet, ben buna inanıyorum; evrensellik dediğimiz şey sonsuzca metaforların, tekliflerin, yorumların içinde mayalanan bir şey değil midir yani..? Dünyadaki her nesne, yakın ve dingin bir oluşla sözel bir disiplinin terbiyesinden geçer, bunun tasarrufu toplumların elindedir; mevcut tedrisatın bir hukukunun olup olmadığı, bunun doğal olup olmadığı veya şeyler hakkında konuşabilmeyi engelleyip engellemediği bu sözel ifadelendirmenin neresindedir...? Ağaç, bir ağaçtır; daha fazla bir şey olabilir mi..? Ama bazen bir ağaç, ağaç olarak kalmayabiliyor, sanat veya başka bir insani eylem söz konusu olduğunda bazen bir ağaç bir tür tüketimin dekoru, simgesi olabiliyor; kendine bir tür tutku anlamı atfettirebiliyor, varlığıyla bir başkaldırı aracı veya bir tür imajlarla örülü çevre, bir kullanım çevresi olabiliyor; kendine anlamı dışında, nesnel anlamına eklemlenen bir tür yaygın literatür kurdurtabiliyor…        

Doğal olarak, her şey aynı zamanda vurgulanamaz; bazı nesnel anlamlar bir süreliğine mitsel anlamın kurbanı haline gelebilir, sonra gözden kaybolurlar; diğerleri gelir eskilerinin yerini alır ve mite ait olmuş ve olacak olan kuşamı edinirler. "Baudelaire"ce bir duyuşla veya Baudelaire'in ifade ettiği anlamda düşünecek olsak, karşı konulamaz şekilde baştan çıkarıcılığın tarihi, köken olarak, sadece kadınla mı, kadın mitiyle mi ilgilidir? Elbette hayır: bu, antik bir mitin tasarısı olarak düşünülebilir belki, ama bunların sonsuza kadar sürenini düşünmemek lazımdır; onu bir yargı belirten söyleme çeviren ve mitsel bir dile dönüştüren insanlık tarihidir. Eski çağlardan kalmış veya kalmamış, mitoloji sadece tarihsel bir temele sahiptir; mitin söylediği şeyler tarihten gelir, onun şeylerin doğasıyla ilgili bir dönüşümü yoktur, bir tür tarih nesnesinin kurduğu cümle yapısı gibi…

Söylemin böylesi bir türü bir mesaj içerir. Bu sebeple kendine özgü yapısı dışında bir anlamı yoktur. Ayrıca mevcut mesajlarının ve tezlerinin ötesinde özel bir yazım ve sunum tarzı da olabilir; fotoğraflar, sinema filmleri, şovlar, reklamlar bu mitsel söylemi taşıyan ve ona hizmet eden dilsel unsurlar olabilir. Mitin tarifinde ne bir nesne, ne bir madde, ne de bir cisim rol oynayacakmış gibi görünebilir; ama herhangi bir cisim keyfi olarak o anlamı ona işleyebilir; örneğin "ok" simgesinin bir şekilde bir "meydan okuma" anlamına gelebilmesi, o anlamı temsil etmesi gibi; işte bu durum, bir tür söylemdir.  En nihayet doğru, algılandığı ölçüde kabul ve alaka görür; örneğin yazı ve resimdeki duygu ve haller aynı tarz bilinç evrenlerini ziyaret etmez, resimle birçok okuma paralel gitse bile;  örneğin bir ifadeyi ortaya koymada elverişli bir yapıya sahip bir diyagram bir çizimden öte bir şeydir; bir kopyanın orijinal esere göre anlamı farklıdır ve bir karikatür bir portreden farklı algılanır. Fakat biz burada teorik bir sunum tarzını seçmiş ve onu tartışıyor değiliz: biz burada özel bir anlam için verilmiş özel bir düşünsel figürle karşı karşıyayız.

Mitsel söylem, daha çok bir iletişim aracıdır, varlığını karşılıklı böyle işler; çünkü mitin bütün araçları (ister yazıyla, ister resimle ilgili olsun)  sembol, tip, işaretlerle örülü bir bilincin öngörüsünü kabartır, bir taraftan kendi gerekçelerini yontup yeni varlığını kurarken diğer taraftan kendini oluşturan unsurların tek tek var olan nesnel yanlarını törpüler, mitsel söylemin en çarpıcı hüneri budur. Mevcut nesnel yapı hiç de umursanmayacak bir şey değildir; elbette resim, yazıya nazaran daha emredici durur; sonuçta herhangi bir analize veya sadeleştirme eylemine gerek kalmadan resimler bir darbeyle amaçladığı anlamı kişiye empoze ediverir; yazı ise resme göre daha bir bekleyen tavırdadır. Fakat bu, uzun süreli yapılandırıcı bir ayrım sayılmaz. Resimler de bir anlam kolladığı müddetçe yaşar ve resim sanatı aslında bir tür yazınsal eyleme benzer. Yani bir anlamda resimdeki söylem de, bir dil algısından, bir üst idrakten türer…           

İşte tam bu yüzden bizler; bir dili, bir metaforu, bir söylemi ve benzerlerini-bir fiil veya görüntü olmasına bakmaksızın-bir ifade birimine veya bir sentezlemeye göre bir anlamı, icat edilen kalıbına dökme işinde kullanırız. Bir fotoğraf bir söylemdir, bir gazetenin attığı manşet benzer bir görevi üstlenimin yolunu açabilir. Bir nesnenin söylemleşmesi, anlamına doğru yöneldiği mite bağlıdır. Bu ifade dilinin cinse dönük türü, insan zihninde, daha alfabenin icadından önce veya "resim-yazı"ların("hiyeroglifler"), çizimlerin, hesaplama için kullanılan araçların(örneğin İnkalar'daki "quipu") kullanımdan önce birçok tarihi olayla görülmüş, kendince sınanmış ve bir söylem olarak kabul edilmiştir.  Kurulan bu cins bir dil, göstergebilime doğru yol almanın üslubu olur…


Bu yazıya yorum ekleyin

Adınız
E-posta Adresiniz
Yorumunuz
 

CAPTCHA


Resimdeki rakamları bu alana yazınız


Eklenen Yorumlar


Henız yorum bırakılmadı...
 
Mitsel S?ylem ve G?sterge... - Blog
Tüm Yazıları

ASKIDA ABONELİK: Siz de "askıda abonelik kampanyası"na destek olmak ister misiniz?

Gelecek sayının konusu (123):
"Mülteci" meselesine bakış...

Son Eklenen Yorumlardan
 Çok teşekkür ederim Amin hepimize🤲🤲... Ayşenur

 Çok beğendim.Buna benzer yazılar çokça işlenmeli.... mahir

 mükemmel anlatım; af etmiş olsan da gönül kırıklığı çok acı veriyor. buna öneriniz , makaleniz olur ... dr. Elvira

 Ne mutlu takva üzere yaşayabilene...Tebrik ederim, sade, anlaşılır ve sıkılmadan okunacak şekilde ka... Ömer Faruk Erkoyun

 Ne mutlu takva üzere yaşayabilene...Tebrik ederim, sade, anlaşılır ve sıkılmadan okunacak şekilde ka... Ömer Faruk Erkoyun


Hislerin hissizleştiği noktada, onlarda kalan aklın varlığını sürdürebilmek için o noktaya varışın yaratıcısını bile inkâr edebilecek kadar “bencil”leşmesine kılıflar uydurarak (bunu) üstünlükmüş gibi gösterenleri iyi tanımak gerekir.
Kardelen: Sayı 1, Temmuz 1992
Yalnız ve başıboş değiliz
İranın neye ihtiyacı var?
Tevhid yoksa huzur da yok
Kaleme yemin
Kardelenden Haberler


Ali Erdal - İranın neye ihtiyacı...
Kadir Bayrak - Fars irfanı var mıdı...
Necip Fazıl Kısakürek - Devletleşen şiilik
Ekrem Yılmaz - Bizden gibi görünen
Ekrem Yılmaz - Al beni
Dergi Editörü - Kaleme yemin
Site Editörü - Tevhid yoksa huzur d...
Necdet Uçak - Ömür
Kardelen Dergisi - Kardelenden Haberler
M. Nihat Malkoç - Öz musikimizin piri:...
M. Nihat Malkoç - Filistin için ne yap...
Hızır İrfan Önder - Dermansız dertlere s...
Nihat Kaçoğlu - Serçelerin sesi
Mehmet Balcı - Almanya
Ahmet Çelebi - Bilemem
İktibas - İşte Budur Humeynî D...
Muhsin Hamdi Alkış - Fars palavrası
Kubilay Ertekin - Eşek ve deve
Halis Arlıoğlu - Gülerek günah işleye...
Erdem Özçelik - Geçmişten Geleceğe
Remzi Kokargül - Çoban çeşmesi
Murat Yaramaz - Çapraz sorgu
Gözlemci - Olayların düşündürdü...
Mahmut Topbaşlı - Sırt döndüğüm şiirle...
Mevlüt Yavuz - Umutsuz
Cemal Karsavan - Aşk uyanır sabaha
Bekir Oğuzbaşaran - Âhir zaman ümmetiyiz
Yaşar Akyay - Yalnız ve başıboş de...
Yaşar Akyay - Hayatın Kaynağından ...
Yaşar Erim - Camiler boşaldı
Cahit Can - Türk farkı
İbrahim Durmaz - Yunusca
 
 
23 Mart 2005 tarihinden beri
 Ziyaretçi Sayısı Toplam : 14591123
 Bugün : 1664
 Tekil Ziyaretçi Sayısı Toplam : 630567
 Bugün : 214
 Tekil Ziyaretçi Sayısı (dün) Toplam : 88
 122. Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 0
 Önceki Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 5
Son Güncelleme: 13 Eylül 2024
Künye | Abonelik | İletişim