Kardelen'i DergiKapinda.com sitesinden satın alabilirsiniz.        Ali Erdal'ın yeni kitabı TÜRK KİMLİĞİ çıktı        Kardelen Twitter'da...        Kardelen 32 Yaşında!..       
    Yorum Ekle     4176 kez okundu.     Henüz yorum bırakılmadı.     Yazara Mesaj

Bu Ruh: Kyrba?lar, Tufanlar, Syratlar ve Gemiler
Mehmet Hasret

  Sayı: 61 - Temmuz / Eylül 2008

Gün olur, en dar zamanda bir fısıltı, bir dokunuş, bir duruş, bir haslet, bir yazı, bir söz, bir eda icat olur ve onu icat eden aklın üzerinde bir millet yükseliverir, öte zamanlara kalmayı çatan, tarihin sırata benzer çok sahnesi olur çünkü, hiç yoksa dünya bir katliam ve katliama karşı bir hüzün yeridir… Bırakın, bir “Babil Kulesi” palavrası daha, petrol kulelerini kan gölleri üzerinde yükselten lego-kollu, lego-bacaklı canavarlara kalsın ve havada zulmü simgeleyen birkaç Roma kırbacı daha şaklayıversin; biz, asıl yaşatılacak olanın gövdemizdeki, hareketlerimizdeki lisanını keşfedelim; hele bu lisanın yüklendiği şifayı; bize bahşedilmiş pençenin idrak merkezini bulalım, sonra bu pençeyi getirip, tüm dünya adına bir sağlık belirtisi olarak kuduz canavarın gırtlağına yapıştıralım…

Türk Milleti bugüne, tarihi sıratlardan aşıp gelmiştir; ondaki rol ve bu rolü kabullenme iştiyakı insanlığa örnektir ve bu örneklik durumu, “dört-başı mamur”, içinde olgun, makul bir yaşama biçimi, üstün bir yaşam ahlakı, cisimlendirilebilen ve sınanmış bir ortak yaşam keyfiyeti de ihtiva eder… Dolayısıyla iradi olarak seçtiği bu hasleti diri tutmakta boğuşarak gelmiştir o ve bu esnada sıratlardan onu aşıransa cismi yakalanamayan, her an şekil ve içerik değiştiren bir ruhtur, yani dünyaya aksi isimsiz bir cisim olan bir ruh…

Bu ruh Ergenekon'da vardır, Dedekorkut'da vardır; bütün Oğuz illerinde ve adımlarında vardır; Alparslan'ın hitabında, Kılıçarslan'ın kılıcında, Keykubat'ın fikrinde ve basiretinde vardır; Şeyh Edebali'nin nasihatinde, Ertuğrul Gazi'nin vasiyetinde vardır; Osman Bey'in rüyasında, Orhan Bey'in muradında vardır, Selçuklu'nun Anadolu'sunda, Osmanlı'nın Rumeli'sinde vardır; bütün Türk coğrafyasının buğdayında-arpasında, ekmeğinde-lokmasında ve dahi kerevetinde, harmanında, “zümrüd-ü anka” gibi; alın terinde, tabiatında, terbiyesinde, soluğunda Lokman ve Hızır gibi vardır; bu ruh, üzere konmuş bir talih kuşuna benzer her Türk'ün alnında ve kalbinde Allah'ın bir lûtfu olarak vardır…

Kavgasında, edasında, lisanında hep bu ruh:

“Ey gaziler, yol göründü yine garip serime”…

Derviş'inin yazısında, yazgısında hep bu ruh:

“Ah nice bir uyursun uyanmaz mısın

Göçtü kervan kaldık dağlar başında”…

Plevne'sinde, “Kut'ül Amara”sında, Sarıkamış'ında, Sakarya'sında hep bu ruh; tebessümünde, çatık kaşında yine bu ruh; taşarken bu ruh, durulurken bu ruh; bozgununda onu ayakta tutan, hükümranlığında ona eşyaya hem yapı, hem işlev olarak tesir ettiren yine bu ruh, ne varsa bu ruh, hep bu ruh… Bu ruh, gelir Çanakkale'de bir gül gibi Bedir Şehitleri'nin isimlerden bir künye olur ve Mehmetçik'in koynuna girer; adı ya Bekir oğlu Ömer olur, ya Osman oğlu Ali olur; bu ruh bugün de bir eda, bir iklim olmayı ve dahi ete, kemiğe bürünmeyi bekler…

Zaman ilerledikçe, bu ruhun gövdesini bulmak zorlaşır, bu ruhun lisanına dair sesler seyrelir… Ne göz görür olur onu, ne kulak işitir; ama kalp bulmakta direnir… Abdülhamit, kalp hükmünde meydan yerine dökülmüş o nadir rastlanan ses gövdelerindedir işte; zaten bir daha bu millet, Ulu Hakan'dan sonra o ruhun edasını dolduracak başka bir icat cüssesi de görmemiştir… Abdülhamit'in doldurduğu cüsse bizce, tahttan vazgeçerken söylediği sözde saklıdır : “Ben nefsim için tek damla müslüman kanının akmasına razı değilim…” Bu söz, bu bozgun anı gibi görünen bir anda söylenmiş, ancak mütevazi bir yazgıyı taşıyan bu söz ve ondaki altın hikmet dalgaları ve o dalgalardaki ölçü, harf harf bir milleti tarihi bir sırattan atlatmıştır… Fakat işin iç-sırrı odur ki, yer yer Selçuklu'da ve çoğunlukla Osmanlı'da billurlaşmış o basiretli devlet adamı silsilesi Abdülhamit'e yapılan zulümle birlikte kırılmıştır… Bu devirden itibaren de millet sahipsizdir; yalnız kalbiyle baş başadır ve tarihi rolüne karşı, ıssız bir dağ başında, o ses gövdesine benzer bir lider gövdesi çıksın diye beklemektedir…

Hâlâ beklemektedir, sabırla ve bünyesinden beklenmeyecek bir basiretle onu beklemektedir…

İnancımız, irfanımız, imanımız odur ki; Allah tarihteki sıratlarla örülü rolü yüklenen ve onun gereklerini yapmakta inandığına sadık kalan bir milleti, ortada mahzun bırakmamış ve bırakmayacaktır; o halde bu Millet, kalbine işleyen o lideri, kadrosu ve lisanıyla doğurana, yetiştirene ve bulana kadar beklemeye yazgılıdır… Bütün o hasis, hain, melun istihbarat ağızlarına, o küfrün leş kokusuyla beslenen ayak oyunlarına, bütün o dans figürü gibi şehveti havaya işlenen Bizans entrikalarına rağmen; Allah'ın rızası ve takdiriyle; bir milleti öte zamanlara taşıyacak “yelkenler biçilecek, yelkenler dikilecek”, bütün olmaz denilenler olacak, gemiler dağlardan aşırılacak, bu keyfiyet çatılacak, bu keyfiyetin sözleri bulunacak, bu sözlerin metinleri yazılacak, fikir, sanat ve estetik mayası tutturulacak, bu metinlerin sistemleri örülecek, sistemlerin tarzları çatılacak, sonuçta hepsi birden altından bir nefes gibi fiiliyata dökülecek ve bu hiç çözülemezmiş gibi görünen denklem bir kez daha çözülecektir…

Bütün dağlar yürür ve durur, bütün tufanlar durulur, bütün oyunlar biter, bütün sıratlar gerisin geri döner de; kalpleri halden hale koyan, âlemlerin Rabbi olan “Allah, vaadinden dönmez”…


Bu yazıya yorum ekleyin

Adınız
E-posta Adresiniz
Yorumunuz
 

CAPTCHA


Resimdeki rakamları bu alana yazınız


Eklenen Yorumlar


Henız yorum bırakılmadı...
 
Yaşayan Yemek... - Sayı 114
Yazmakla Görülen…... - Sayı 113
Hayatı Dram Yapan Cevher... - Sayı 112
Bozkırın Ensar ve Muhacir... - Sayı 111
Tüm Yazıları

ASKIDA ABONELİK: Siz de "askıda abonelik kampanyası"na destek olmak ister misiniz?

Gelecek sayının konusu (123):
"Mülteci" meselesine bakış...

Son Eklenen Yorumlardan
 Çok teşekkür ederim Amin hepimize🤲🤲... Ayşenur

 Çok beğendim.Buna benzer yazılar çokça işlenmeli.... mahir

 mükemmel anlatım; af etmiş olsan da gönül kırıklığı çok acı veriyor. buna öneriniz , makaleniz olur ... dr. Elvira

 Ne mutlu takva üzere yaşayabilene...Tebrik ederim, sade, anlaşılır ve sıkılmadan okunacak şekilde ka... Ömer Faruk Erkoyun

 Ne mutlu takva üzere yaşayabilene...Tebrik ederim, sade, anlaşılır ve sıkılmadan okunacak şekilde ka... Ömer Faruk Erkoyun


Öğretmen ve öğrenciye “okul sigortası” hakkı verilmiş. Pek yerinde, artık disiplinsizlik yüzünden okutmak da, okumak da “risk unsuru” taşır oldu. 
Kardelen: Sayı 3, Aralık 1993
Yalnız ve başıboş değiliz
İranın neye ihtiyacı var?
Tevhid yoksa huzur da yok
Kaleme yemin
Kardelenden Haberler


Ali Erdal - İranın neye ihtiyacı...
Kadir Bayrak - Fars irfanı var mıdı...
Necip Fazıl Kısakürek - Devletleşen şiilik
Ekrem Yılmaz - Bizden gibi görünen
Ekrem Yılmaz - Al beni
Dergi Editörü - Kaleme yemin
Site Editörü - Tevhid yoksa huzur d...
Necdet Uçak - Ömür
Kardelen Dergisi - Kardelenden Haberler
M. Nihat Malkoç - Öz musikimizin piri:...
M. Nihat Malkoç - Filistin için ne yap...
Hızır İrfan Önder - Dermansız dertlere s...
Nihat Kaçoğlu - Serçelerin sesi
Mehmet Balcı - Almanya
Ahmet Çelebi - Bilemem
İktibas - İşte Budur Humeynî D...
Muhsin Hamdi Alkış - Fars palavrası
Kubilay Ertekin - Eşek ve deve
Halis Arlıoğlu - Gülerek günah işleye...
Erdem Özçelik - Geçmişten Geleceğe
Remzi Kokargül - Çoban çeşmesi
Murat Yaramaz - Çapraz sorgu
Gözlemci - Olayların düşündürdü...
Mahmut Topbaşlı - Sırt döndüğüm şiirle...
Mevlüt Yavuz - Umutsuz
Cemal Karsavan - Aşk uyanır sabaha
Bekir Oğuzbaşaran - Âhir zaman ümmetiyiz
Yaşar Akyay - Yalnız ve başıboş de...
Yaşar Akyay - Hayatın Kaynağından ...
Yaşar Erim - Camiler boşaldı
Cahit Can - Türk farkı
İbrahim Durmaz - Yunusca
 
 
23 Mart 2005 tarihinden beri
 Ziyaretçi Sayısı Toplam : 14591108
 Bugün : 1649
 Tekil Ziyaretçi Sayısı Toplam : 630557
 Bugün : 203
 Tekil Ziyaretçi Sayısı (dün) Toplam : 88
 122. Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 0
 Önceki Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 5
Son Güncelleme: 13 Eylül 2024
Künye | Abonelik | İletişim