Sonbahar Ne?e Tekin Sayı:
61 - Temmuz / Eylül 2008
Hayata umutla bakardı;
Ne yaşarsa yaşasın küsmez kimseye,
Kimsenin canını yakmazdı.
İncinen hep o olmuştu
Her defasında canı yanan, sızlayan oydu.
Hayatı hiç sorgulamaz
Olur olmaz sorularla gününü bulandırmazdı.
Başını yastığa koyduğunda hep
Yarın'ın hayalini kurardı.
Dün'ler hep biter, yarın'lar hiç geçmezdi.
Gelenler gider, ama o hep beklerdi...
Günleri takvimden sökmeye kıyamazdı
Takvim yapraklarını bir kenarda saklar
Aklınca o günleri hep yaşatırdı.
Evi; bir denizin kıyısında
Yemyeşil ağaç ve rengarenk çiçeklerin arasındaydı.
'Kendi halinde'liğe bürünürdü bu evde
Her gidenin ardından gözyaşı dökerdi
Ama yine de vedaların kaçınılmazlığını öğrenemedi.
Son bahar geldi
Ağaçlar çiçek açtı, kuşlar öttü
Doğa uyandı ölümsüzlük adına...
O yine hayata umutla baktı
Yitirmedi; ne umudunu ne de takvim yapraklarını
Bilmiyordu işte ayrılığın kaçınılmazlığı
Ne kadar veda sahnesi yaşarsa yaşasın
Kabul edemedi umudun ölümle dansını.
Zaman ilerledikçe daha çok çay içti
Baharı ve yaprakları daha çok hissetti
Küçük bebekleri, onların gülüşlerini izledi
İlkbaharı daha bir aşkla yaşadı
Çünkü bu; onun son baharıydı...
Umudunu, hayatını yitirdiğinde mevsim
İlkbahardı.
Ve yine de sevemedi; ayrılığın umutla,
Siyahın maviyle olan dansını...
Her şey bittiğinde
Yok olmaya inat;
Her yer yemyeşil, masmavi bahardı...
|