Kardelen'i DergiKapinda.com sitesinden satın alabilirsiniz.        Ali Erdal'ın yeni kitabı TÜRK KİMLİĞİ çıktı        Kardelen Twitter'da...        Kardelen 32 Yaşında!..       
    Yorum Ekle     3659 kez okundu.     1 yorum bırakıldı.     Yazara Mesaj

Ramazan Ayynyn D???nd?rd?kleri
Mustafa Kınıkoğlu

  Sayı: 63 - Ekim / Aralık 2008

Onbir ayın sultanı" ifadesini ilk kim dile getirdi acaba? Ne kadar yerinde, ne kadar güzel bir tespit...

Ramazan ayı, Kur'ân'ın ifadesi ile mübarek bir vakittir. Herkes, bir şekilde üzerinde bu mübarekliğin etkilerini görür. Zaten, bir hadisten hareketle görmemem mümkün değil bile diyebiliriz. Elbette değerlendirenler için...

Benim için 1429'un Ramazan ayı diğerlerine göre biraz farklı geçti... Yoğun, koşturmacalı ve her zamanki gibi düşündürücü. Yine kafama takılanlar, cevap aramalar, vs...

Özellikle iki konu vardı kafamı kurcalayan. İlkinden başlayalım...

Ramazan ayı, Kur'ân'ın Rasulullah'a ve O'nun aracılığı ile insanlığa inzal olmaya başladığı bir ay. O yüzden "Kur'ân ayı" diye de isimlendirilir. Bu dönemde hemen hemen herkeste cüz okuma telâşesi vardır. Kimisi camilerden veya televizyonlardan mukabele takip eder, kimisi kendi okur. Devletin dinle ilgili resmî kuruluşu Diyanet de bu hareketliliğe destek olur. Camilerde günde birkaç kere mukabele okunur, bazı camilerde hatim ile teravihler kılınır.

Kur'ân'ın anlamı bilinsin bilinmesin harflerinin okunmasının sevabı ve insan üzerindeki manevi etkisi kesinlikle hissedilir derecededir. Bir "kul" birkaç haftalık dönemde Kur'ân okumasını artırsın, üzerine yoğunlaşsın hemen etkisini görecektir.

Ancak, daha önceki bir yazımda da belirttiğim gibi bu güzel ilgilinin "anlama bakan yönü" eksiktir. Dili Arapça olmayan diğer müslüman ülkelerde nasıldır acaba? Ama ülkemizdeki Kur'ân'a samimi bağlı insanların anlam üzerinde aynı ilgiyi göstermediği çok rahat gözlenebilir.

Nedenini bilemiyorum, sadece camilerde anlatılanlar mı yetiyor bize, yoksa düsturumuz "kıl beşini bil işini" mi oldu? Yoksa Kur'ân bizim için o kadar kutsal ki sadece lâfzen okuyup, öpüp işlemeli kılıfına geri koymak mı en üstün ibadet?

Ülke çapında bir kampanyaya ihtiyaç var bu konuda. Başlarımızı ellerimizin arasına almalı ve "Bizden ne istiyor, bize ne diyor?" diye sormalıyız bence.

Geçtiğimiz günlerde bir web sitesi hakkında e-posta almıştım. "Kur'ân'ın Anlamıyla Buluşma Platformu" isminde bir çalışmadan bahsediyordu. Çok sevindim bu çalışmayı görünce. Demek ki bu derdi çekenler var. İnşallah muvaffak olurlar. (www.kuranimiz.net) Sitenin çarpıcı reklamını mutlaka izlemenizi tavsiye ederim. (www.animaturk.com/films/oku.htm).

Ayrıca Kadir gecesi münasebeti ile Diyanet İşleri Başkanı Sayın Bardakoğlu'nun dile getirdiği şu cümleler de umut verici: "Kadir Gecesini gereği gibi anlayıp hakkıyla değerlendirmenin yolu, Kur'ân'ı lâfzıyla okumanın ve dinlemenin yanında, yaptığı çağrıyı anlamaktan, üzerinde derin bir şekilde düşünmekten ve mânâ ikliminde yol alarak hayatımızda onu rehber edinmekten geçer."

Bir kul için, Rabbi'nin ondan neyi istediğini ve nasıl olması gerektiğini öğrenmemenin zararı çok büyük. En başta kulluk sınavımız tehlikeye giriyor, ayrıca örnek bir müslüman birey, toplum olamıyoruz. Bazen düşünmeden edemiyorum, Avrupalılar müslüman olsaydı nasıl bir yaşamları olurdu acaba? Bizler bırakın "müslüman nasıl olura" örnek olmaya, âdeta "nasıl olmaza" örnek oluyoruz.

Evet, bu da ikinci mesele... Ramazan ayında açlıktan veya nikotinsizlikten insanlar daha bir sinirli oluyor. Özellikle büyük şehirlerde trafikte bu çok hissediliyor. Ama bir insanın karşısındakinin hakkını gasbetmesine, binlercesinin hakkına girmesine neden olacak kadar mı etkili? O zaman tutma demek geliyor insanın içinden. Hoş, Hoca'nın dediği gibi "ben sizin gençliğinizi de bilirim" durumu da yok değil.

Servis aracı ile eve doğru gidiyoruz. İftara yaklaşık yarım saat var. Yol iki şerit, bir gidiş bir geliş... Tek şeritte iki araç yan yana duramıyor ama bizim milletimiz engel tanır mı? Ne ikisi, üçüncü araç bile var şeritte... Haliyle karşı yönden gelenin "yol hakkını" gaspediyor bu üçüncü şerit kahramanı... Tabiî kendisi ile aynı yönde giden ve kurallara, haklara saygı gösterip bekleyen binlerce kişinin "hakkını" da...

İçimden böyle bir haksızlıkla karşı karşıya kaldığımda şu senaryoyu uygulasam mı diye geçiriyorum: Peynir ekmek gibi "kul hakkı" yiyen kişiye hiç sinirlenmeden diyeceğim ki "beyefendi, bu günler müslümanlar için çok değerli günler, bu güzellikleri sizin de yaşamanız için sizi müslüman olmaya davet ediyorum". Şaşkın şaşkın "ne diyorsun kardeşim, ben zaten müslümanım" derse, "Aa, çok şaşırdım, ben bir müslümanın bu kadar kişinin "yol hakkını" gasp edip kul hakkı yiyeceğine ihtimal vermemiştim. Kusura bakmayın..." Artık mesajı alırsa ne alâ!!

Kimi muhabbetlerde Aziz Nesin'in Türk halkının zekâ düzeyi ile ilgili bir sözüne atfen şöyle derler: "Arkadaş, Aziz Nesin ne kadar haklıymış, hattâ az bile söylemiş." Benim de aklıma Abdülhakîm Arvasî Hz.'nin bir sözü geliyor ama ekleme yapacak cesaretim yok. Hazrete demişler, "dua buyurun, ümmet-i Muhammed kurtulsun!" Cevap üzerinde ne kadar düşünsek az: "Ümmet-i Muhammed'i gösterin dua, edeyim".

Rabbim, Seni hakkıyla bilip, Sana hakkıyla kul olmayı bizlere kolaylaştır.


Bu yazıya yorum ekleyin

Adınız
E-posta Adresiniz
Yorumunuz
 

CAPTCHA


Resimdeki rakamları bu alana yazınız


Eklenen Yorumlar


Ekleyen : hayriye toprak    07.11.2008
Yorum : sevgili kardeşim senin gibi düşünen kac insan var bilmiyorum ama azınlıkda oldunu biliyorum temenligine yürekden amin diyorumve yazıların davamının gelmesi dilegiyle başarılar





 
"O"... - Sayı 99
Necip Fazıl hakkında iki ... - Sayı 92
Bir Derviş Sultan Ulu Hak... - Sayı 91
Dua, kulun acizliğini gös... - Sayı 89
Tüm Yazıları

ASKIDA ABONELİK: Siz de "askıda abonelik kampanyası"na destek olmak ister misiniz?

Gelecek sayının konusu (123):
"Mülteci" meselesine bakış...

Son Eklenen Yorumlardan
 Çok teşekkür ederim Amin hepimize🤲🤲... Ayşenur

 Çok beğendim.Buna benzer yazılar çokça işlenmeli.... mahir

 mükemmel anlatım; af etmiş olsan da gönül kırıklığı çok acı veriyor. buna öneriniz , makaleniz olur ... dr. Elvira

 Ne mutlu takva üzere yaşayabilene...Tebrik ederim, sade, anlaşılır ve sıkılmadan okunacak şekilde ka... Ömer Faruk Erkoyun

 Ne mutlu takva üzere yaşayabilene...Tebrik ederim, sade, anlaşılır ve sıkılmadan okunacak şekilde ka... Ömer Faruk Erkoyun


Devekuşunun kafasını kuma gömmesi misali kafasını toprağa gömen Avrupa bilmez mi ki, nefesi kesilince kafasını (soktuğu yerden) çıkarmak zorunda kalacak ve pişman olacaktır(pişmanlık duyacaktır).
Kardelen: Sayı 1, Temmuz 1992
Yalnız ve başıboş değiliz
İranın neye ihtiyacı var?
Tevhid yoksa huzur da yok
Kaleme yemin
Kardelenden Haberler


Ali Erdal - İranın neye ihtiyacı...
Kadir Bayrak - Fars irfanı var mıdı...
Necip Fazıl Kısakürek - Devletleşen şiilik
Ekrem Yılmaz - Bizden gibi görünen
Ekrem Yılmaz - Al beni
Dergi Editörü - Kaleme yemin
Site Editörü - Tevhid yoksa huzur d...
Necdet Uçak - Ömür
Kardelen Dergisi - Kardelenden Haberler
M. Nihat Malkoç - Öz musikimizin piri:...
M. Nihat Malkoç - Filistin için ne yap...
Hızır İrfan Önder - Dermansız dertlere s...
Nihat Kaçoğlu - Serçelerin sesi
Mehmet Balcı - Almanya
Ahmet Çelebi - Bilemem
İktibas - İşte Budur Humeynî D...
Muhsin Hamdi Alkış - Fars palavrası
Kubilay Ertekin - Eşek ve deve
Halis Arlıoğlu - Gülerek günah işleye...
Erdem Özçelik - Geçmişten Geleceğe
Remzi Kokargül - Çoban çeşmesi
Murat Yaramaz - Çapraz sorgu
Gözlemci - Olayların düşündürdü...
Mahmut Topbaşlı - Sırt döndüğüm şiirle...
Mevlüt Yavuz - Umutsuz
Cemal Karsavan - Aşk uyanır sabaha
Bekir Oğuzbaşaran - Âhir zaman ümmetiyiz
Yaşar Akyay - Yalnız ve başıboş de...
Yaşar Akyay - Hayatın Kaynağından ...
Yaşar Erim - Camiler boşaldı
Cahit Can - Türk farkı
İbrahim Durmaz - Yunusca
 
 
23 Mart 2005 tarihinden beri
 Ziyaretçi Sayısı Toplam : 14591284
 Bugün : 1825
 Tekil Ziyaretçi Sayısı Toplam : 630672
 Bugün : 318
 Tekil Ziyaretçi Sayısı (dün) Toplam : 88
 122. Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 0
 Önceki Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 5
Son Güncelleme: 13 Eylül 2024
Künye | Abonelik | İletişim