Kardelen'i DergiKapinda.com sitesinden satın alabilirsiniz.        Ali Erdal'ın yeni kitabı TÜRK KİMLİĞİ çıktı        Kardelen Twitter'da...        Kardelen 34 Yaşında!..       
    Yorum Ekle     2903 kez okundu.     Henüz yorum bırakılmadı.     Yazara Mesaj

KIL?IK
Mustafa Bilg?c?

  Sayı: 63 - Ekim / Aralık 2008

Benimki sadece kendini aklama çabası."

"Anlıyorum."

"Anladığınızı sanmıyorum. Bu benim için bir ölüm kalım meselesi. Nasıl anlatayım, size güveniyorum ve... Şey yani, aslına bakarsanız içimi kemiren bu kurt, artık dayanılmaz huzursuzluğumdan medet umuyor. Yenilmek üzereyim."

"Durun bakayım, yanlış anlamış mıyım? Dergimizin bu sayısında sırf siz huzur bulasınız diye içinizi döktüğünüz beş para etmez birkaç satırlık aklanma ifadesine yer vereceğiz. Niçin? Sadece rahata kavuşasınız diye."

"Aynen öyle. Zorlamıyorum sizi, yalnızca fi tarihinde başımdan geçen bir gerçek olayı yayına vermenizi rica ediyorum. Olay yaklaşık kırk sene evvel sıradan bir arka mahallede yaşandı. Hayatımın en mesut dönemiydi. Neredeyse kanatlanıp havalanacağım zamandı. İlk resmî işime başlamıştım, âşıktım, sevgi dolu ve insancıl duygular denizinde yüzüyordum. Anlıyorsunuz beni, değil mi? Hayatın çiftesi genelde hep böyle gamsız ve mutlu dönemlerde suratına çarpar insanın. Kendi halimde yaşamın cömert tutumuna boyun eğiyordum. Lanet olsun, galiba aranıyordum. Kazara âşık olmak gibi bir deliliğe bulaştım."

"Şimdi de geçmiş zaman ayrılığı pişman olmanıza neden oldu."

"Asla! Doğru, sevme gafletini gösterdim. Fakat çoktan unuttum onu. Benim derdim daha başka bir konu. Nasıl anlatayım?"

"Dinlemeyi severim."

"O halde en başından başlayayım. Dedim ya, evvelce irademi büken bir sevdaya tutulmuştum. Yıllar ve yıllar önce gözüme uyku girmeyen gecelerde sayıklayıp durdum onu. Kâh kavga ettim onunla, kâh barıştım. Ateşli ve kudurmuş ruhlar, anlıyorsunuz değil mi? Bazan kırıp darılttım onu, bazan da affedilmez hatalarını bir kalemde siliverdim. Fakat en sonunda delirtti beni, çıldırttı. Bir çeşit aldanıştı benimki, farkında olmadan, gizliden gizliye içe sinen, yavaş yavaş alışılan bir aldanış! Ah, nasıl da kandım tatlı, cezbedici, arsız sözlerine! Erkek ruhunun kıskanç ve bencil tabiatını avucunun içi gibi bildiğinden ses çıkaramadım ona. Fakat patladım günün birinde, gümbür gümbür, sular seller gibi çağladım. Sözlerim yalan ya da hikâye gelmesin size, tastamam doğruları anlatıyorum. Ve günün birinde sadece bir kelime yaralanıp can vermesine yetti. Ona ne mi demiştim? Hah, aslında hak ettiği bir kelimeyi utanmaksızın çarptım suratına. Ona, 'Seni öldürürüm!' diye haykırdım. Ve oracıkta koptu film. Bir daha ne yüzünü gördüm, ne soluğunu hissettim dudaklarımda. Pişman olup olmadığımı sorabilirsiniz bana. Acele etmeyin, hikâyem burada bitmiş değil. Hikâye diyorum, hayat hikâyem, yani yaşamımın bir kesiti işte."

"Kuşkucu biri değilim. Devam edin anlatmaya lütfen."

"Delirmek işten bile değildi. Kara kara düşünüyor, bu kızıl saçlı, havaî yosmanın ardımdan çevirdiği dolapları öğrenmek için can atıyordum. Günün birinde kırıştırdığı dazlak kafalı andavallılardan biriyle gördüm onu. Düştüm peşine. Ah budala kafam, neden yaptım sanki bunu?"

"Niyetiniz onu öldürmek miydi?"

"Elbette! Ne sandın? Kızıp köpürüyordum. Gerçi işim gücüm olsa da kadınsı vericiliği ve şu sadece karşı cinse özgü umursamazlığı kanı beynime sıçratıyordu. Arka sokaklarda gözden yitiverdi bir ara. Nefes nefese kalmış, kan ter içindeydim. Hesap soracaktım ona."

"Hımm. Sanırım sizi anlıyorum, bana beş dakika izin verir misiniz?"

"Niçin? Koştura ede polise yetişesiniz diye mi? Yemezler kuzum, hem daha hikâyemi anlamadan dinlemeden bu aceleci yargıya varma ciddiyetsizliği de ne? Dediğim gibi, bir kere düşmüştüm peşine. İçimden, 'Sen ona ne demiştin? Tatlı canını almak istediğini haykırmıştın.' diye geçiriyordum. 'Hazırlıklı olmalı. Yine şu saçma kadınsı ezadan, benim kendi statü ve sınıfımda aranmam gerektiğinden bahsedecek. Belâ mı arıyor bu kız be?'"

"Fakat yayımlamamızı istediğiniz hikâye sanırım, şayet yanlış anlamadıysam onu öldürmediğinizi kanıtlayabilmeniz için kaleme alınmıştı."

"Aynen öyle!"

"Fakat bu, şu anda yaşamıyor olduğunu kanıtlamaz mı?"

"Evet. Ne var bunda?"

"............"

"Öfkemi dizginlediğimi sandığım bir gün ansızın çıkıverdi karşıma. İnce narin ellerini gözlerine siper etti, şaşkın ve temkinli bakışlarını kaçırmaya kalktı. İlkin umursamaz, aldırışsız tavırlarla boğmaya kalktı beni, ardından, yadsınamaz varlığımı kabullenip odaklandığı bakışlarımı okumaya çalıştı. Ne düşünüyor olduğumu seziyor gibiydi. Kadınları bilirsiniz, içinizi şıp diye okuyuverirler. Derken belli belirsiz açan bir tebessüm yerleşti dudaklarına. Galiba hani şu meçhulü bekleyiş içinde arada sırada karşınıza çıkıp köşe başlarından birinde amaçsız bekleyen kadınlardan sayılmak istemiyordu. Acıdım zavallıya, yufka yürekli olduğumu biliyordu. Teklifsiz konuşacağımı biliyor olması gereksiz suskunluğuma kafa tutuyordu. Öylece, suskun, çaresiz, hüzünlü ve tükenmiş halde anılar canlandı zihnimde. 'Neden yaptın bunu?' diye sordum ona. 'Gözyaşları mı dökmedim senin için, tanrıya mı kafa tutmadım? Dünyanın gözümde zerre kadar değeri kalmadı senden sonra. Fakat sen ne yaptın? Kaçmayı, kopmayı savaşmaya tercih edip kolayı seçtin. Hâlâ seninleyim! İçime doğman bile, rüyalarımda yaşaman bile yeter bana. Senden ne bekliyorum? Öylece geçip gitmeliydim ayakucundan. Seni tanıdığım güne lanetler yağdıran ben, istenmeyen sevdalara diş bilemek yerine teslimiyetle yutkunmalıydım. Ama yapamadım bunu. Affet beni! Affet! Affet! Affet! Utancından başını kaldıramaması gereken yalnızca benim. Affet!' O gün yeniden doğdum işte, o gün gerçekten seviyor olduğumu anladım. Çünkü onu mutlu mesut olacağı kaderiyle baş başa bırakabilmeyi başarmıştım."

"............"

"Affedin beni."

"Günahın büyüğünü üstlenemeyecek kadar düşüncesiz ve bencildim o dönemde."

"Kendinizi suçlamanıza izin veremem."

"Yanı başında vasiyet benzeri bir veda yazısı buldum kızımın. İlk göz ağrımdı benim, ilk aşkım. Günün birinde karşıma çıkıp kendisine olmayacak sözler söylemen halinde seni bağışlamam gerektiğini yalvarmıştı yazısında. 'Kılına zarar gelirse iki elim yakanızda olur her zaman!' diye haykırıyordu âdeta. Hak etmediği acıları kendisine yaşatan bu gizli kahramanın kim olduğunu düşündüm o ara. 'Günün birinde...' sözü çakıldı aklıma. Kızımın intiharından sorumlu alçak bir çapkın ancak ölümü hak ederdi gözümde. Aylar ve yıllar su gibi akıp geçiverdi. Tek dert ortağım olmuştu veda yazısı. Koynumda sakladığım, gözyaşlarımla suladığım kuru gül yaprağımdı benim. Güveniyordum ona. Günün birinde kendi ayaklarınla tıpış tıpış kapıma dayanacağına güvenim o kadar tamdı ki..."

"Hak etmediğim, lâyık olamadığım biriydi o."

"Kendini bu kadar küçümseme. Odasına kapandığında kulak kesilirdim içli, sessiz hıçkırışlarına. Eminim yorganı suratına çekip yalvarıyordu Tanrı'ya. Neden yaptı bunu? Anlayamadım, asla bilemedim. Alâkası olduğu insanlardan biri mi gücünü üzmüştü? Hayır! Vakti mi gelmişti? Asla! Gencecikti, hayat doluydu. Yaptı işte, olan oldu. Neden eğik boynun? Mezar taşına elini sürüp ağlamanı istermiş senin. Kendi el yazısından okumak ister misin vasiyetini?"

"Sadece gitmek... İstediğim sadece bu. Affedin beni. Mezarı çok ötelerde, çok derinlerde, çok uzaklarda olan biri artık benim için o. Kirli ellerini kanla temizleyen biri olmadığımı artık anladınız. Kendimi olduğum gibi ifade etmeye kalktım, bir tek sansür uygulamadan açtım yüreğimi size. Affettiniz beni, buna inancım o kadar tam ki... Ayaklarına kapanamadım, affettiremedim ona kendimi. Yutulmuş sözlerimin kederim olduğunu gördünüz. İsteklerime kulak verdiniz. İğrenç bir intikam plânına ortak olmadığımı anladınız. Oralarda bir yerde mutlaka... Koşturup yetişmeliyim ona. Bekliyordur beni, hesap bile sorabilir hattâ. Kızıp köpürür, huyunu bilirim, gecikmem hoşuna gitmez."


Bu yazıya yorum ekleyin

Adınız
E-posta Adresiniz
Yorumunuz
 

CAPTCHA


Resimdeki rakamları bu alana yazınız


Eklenen Yorumlar


Henız yorum bırakılmadı...
 
KIL?IK... - Sayı 63
Tüm Yazıları

ASKIDA ABONELİK: Siz de "askıda abonelik kampanyası"na destek olmak ister misiniz?

Gelecek sayının konusu (125):
Çocuk; insanlık zincirinin ebediyet halkası...

Son Eklenen Yorumlardan
 Amin.... Ömer Faruk Erkoyun

 Amin.... Ömer Faruk Erkoyun

 Merhaba. Mən n Azərbaycandan yazıçı Gülər Natiq İsaq ✍️ Bu şeiri çox b&#... Guler

 Altıntaş Hanımefendinin Ey Güzel şarkısının akorlarını çıkarmak üzere sözlerini aradım ve ne mutlu b... Zafer

 Altıntaş Hanımefendinin Ey Güzel şarkısının akorlarını çıkarmak üzere sözlerini aradım ve ne mutlu b... Zafer


ACIYORUM

Millet, Meclis’i seçiyor...

Meclis, millet namına kanun yapıyor...

Anayasa Mahkemesi de bu kanunları bozabiliyor...

 

Şimdi söyleyin:

Hâkimiyet kayıtsız şartsız milletin mi?

Hâkimiyet kayıt ve şartla mı milletin?

Hâkimiyet kayıtsız şartsız Anayasa Mahkemesi’nin mi?

Hâkimiyet kayıt ve şartla Anayasa Mahkemesi’nin mi?..

(Kardelen; 13; Mart 1997)

 

ACIYORUM

Bir takım kimselerin, yetkilerini aşarak, kanun dışı teşkilâtlar kurduğu ve kanun dışı faaliyetlerde bulunduğu artık kimsenin yok diyemeyeceği bir gerçek halinde ortaya çıktı.

Bunlar, başlangıçta en azından, kanunların kötülerle ve kötülükle mücadelede yetersiz kaldığını düşünüyor.

Böyle örgütlere karşı çıkanlar da, gizli ve kanun dışı teşkilât kurulacağına falan falan kanunlara ve filân filân mekanizmalara dayanarak şöyle şöyle mücadele mümkündür, demiyorlar...

 

Öyleyse...

Ya bu ülkede kanunlar ve işleyen mekanizma yetersizdir... Ya devleti idare edenler...

Bu işin (ya)sı, (ma)sı yok... Hem kanunlar ve işleyen mekanizma, hem idareciler yetersiz...

(Kardelen; 13; Mart 1997)
66
Ana baş tacı olmalıdır
Dervişan bohçası III
Annelerin zaferi
Hayatın merkezi anneler
İddiamıza arşivimiz delildir


Ali Erdal - Annelerin zaferi
Ali Erdal - Yolculuk
Ali Erdal - Kardelen’in 35. topl...
Kadir Bayrak - Anneme...
Bedran Yoldaş - Kelimelerin dansı aş...
Ekrem Yılmaz - Ana güç
Ekrem Yılmaz - Esip geçen ömürmüş
Ekrem Yılmaz - Aşk ile
Dergi Editörü - İddiamıza arşivimiz ...
Site Editörü - Hayatın merkezi anne...
Necip Fazıl - Şiirlerim ve şairliğ...
Necdet Uçak - Deme
Necdet Uçak - İster ağla istersen ...
Mustafa Büyükgüner - Heybemden
Mustafa Büyükgüner - Gazzeye ağıt
Kardelen Dergisi - Kardelenden haberler
M. Nihat Malkoç - Analar baş tacımızdı...
M. Nihat Malkoç - En sıcak sözcüktür a...
Hızır İrfan Önder - Bir anne arıyorum ac...
Ayhan Aslan - Toprak
Ayhan Aslan - Vuslat
Olgun Albayrak - Aşkın tarihi
Mehmet Balcı - Trabzon’dan üç portr...
Mehmet Balcı - Bizdedir
Mehmet Balcı - Ağıt
Hasan Tülüceoğlu - Göbeklitepe’de Hz. İ...
Ahmet Çelebi - Efendim
Kubilay Ertekin - Putlar ve putperestl...
Halis Arlıoğlu - Şaşırmadık
Murat Yaramaz - Anne duası
Gözlemci - Hadiselere bakış
Muammer Zeki Aygur - Hani nerede
İsmail Güçtaş - Demokrasi
İsmail Güçtaş - Örümcek ağı
Cemal Karsavan - Mutluluğumsun her za...
Heybet Akdoğan - Bu kaybedişler bizi ...
Ayşe Yaz - Sivil itaatsizlik
Servane DAĞTUMAS - Modern Azerbaycan ed...
Yaşar Akyay - Ana baş tacı olmalıd...
İbrahim Durmaz - Annem
İbrahim Durmaz - Anne
Turgut Yörükoğlu - Dervişan bohçası III
 
 
23 Mart 2005 tarihinden beri
 Ziyaretçi Sayısı Toplam : 15718305
 Bugün : 1435
 Tekil Ziyaretçi Sayısı Toplam : 656271
 Bugün : 184
 Tekil Ziyaretçi Sayısı (dün) Toplam : 1079
 124. Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 0
 Önceki Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 3
Son Güncelleme: 9 Mart 2025
Künye | Abonelik | İletişim