Nice 14 yyllara... Dergi Editörü Sayı:
49 - Temmuz / Eylül 2005
Anladım işi, sanat Allah’ı aramakmış;
Marifet bu, gerisi yalnız çelik-çomakmış…
14 yıl, 45 sayı boyunca bu beyitten tüten mânânın, O’nu aramanın tefekkürünü yapan, yapmaya çalışan dergilerle karşınıza gelmeye gayret ettik. Dergimizle birlikte, belki de ondan da çok kendimiz yetiştik. Her biri ayrı bir meslek dalında ve hepsi de işinde belli bir noktaya yükselmiş, emsallerinin çok farklı ilgi alanlarına rağmen, “zehirle pişmiş aş”ı yemeye gönül vermiş yazarlarımızla, geçmişe dönüp baktığımızda hiç de küçümsenmeyecek bir mesafe kattettiğimizi görüyor ve Allah’a hamdediyoruz, bugün…
Dile kolay 14 yıl. Elimizdeki en kıymetli ölçü insan ömrü için bile az bir süre değil.
Şarin;
Gördüm ki, ateşte cımbızda yokmuş,
Fikir çilesinden büyük işkence.
Mısralarında ifade edilen çilenin daha başlangıçta farkında olarak çıkarmaya başladığımız Kardelen, 45. sayısı ile karşınızda, bugün. 45 sayıdır okuma hassası gelişmemiş bir cemiyete, değeri ancak okunursa anlaşılacak dergiler sunduk ve Allah’a hamd olsun ki sesimiz yankı buldu, bugünlere gelebildik.
Yazı yazmak kolay değil, belki de dünyanın en zor işi. Hele bizim için, Türk milleti için eser kaleme almak şöyle dursun, yazı yazmanın zorluğu aksinin ispatı mümkün olmayan ilmî bir gerçeklik. Çoğumuz ya bizzat yaşamış, ya yakinen şahit olmuştur; yeri gelir insan evlâdının kendisine sunduğu hatıra defterine neler yazacağını bilemez. Günde saatlerce nasihat ettiğimiz evlâdımızın hatıra defterine yazılacak iki satır yazı dökülmez kalemimizden. Ikına sıkıla yazılanları okumak ise bir hayli güldürür insanı. İşlek olmayan, sevimli olmak gayretinde ama her halinden emir yüklü devrik cümleler... “Çok çalışmak lazım... hayatta başarılı olmak için.... insan istediklerini ancak çalışarak... ”
Gerektiği kadar okumuyoruz, vesselâm... Yanlış oldu aslında. Sadece okuyoruz. Yorum, tahlil, tespit bizim işimiz değil. Okumayınca da yazamıyoruz. Bir kısır döngü bu, sonunun nereye varacağı da belli değil.
Kardelen, bütün bu tehlikeleri bilmemenin verdiği cesaretle ortaya çıkan maceracıların dergisi olmadı. Çıkış Beyannamemizde de belirttiğimiz gibi “Kökü kazınmak istense de, “oku” ve “düşün” diyen bir kültürün içinde “düşünen adam”, nesli tükenmiş dinazor olamaz. Küsüp köşesine çekilmiş bu “yalnız gezen yıldızlar” bulunabilirse onlarla bir maya tutturulabilir. Buna da inanmazsak, ne olur sonra halimiz?”
Daha ilk sayısında içinden çıktığı cemiyetin fikirden ve her türlü fikir veriminden yana içler acısı halini “Taşlara kazıdığımız tarih tecrübelerimizi biz okuyup çözmedik... Tarihimize ışık bu eşsiz kitabelerimiz bize, tarih boyunca savaş halinde yaşadığımız milletlerin araştırmacıları tarafından kazandırıldı...” cümlesiyle tespit eden (Ali Erdal, Fikir Seviyemiz ve Kardelen, sayı 1), ama buna rağmen yine de yapılacak bir şey varsa bunun da ancak fikirle olacağını idrak edip “Gemileri Yaktık” başlıklı yazısıyla “... Özgün karakterize olmuş bir fikir sistemi oluşturma çilesi Kardelen’in varlık sebebi beyazlıkların ve daha korkuncu, onun fikirmiş gibi görünen yapaylıklarının çektirdiği çileler Kardelen’in ekol oluşturma çabasına ivme kazandırdı.” (Özgür Alkan Alkış, sayı 1) diyen bir dergi sunduk.
“İşte meydanlardayız!.. Geliyoruz!..
Sevgiyle, kardeşlikle ve güzellikle geliyoruz!..
Kalbimizde duyduğumuz hisleri aktarabilmek ve yek vücut olabilmek için geliyoruz!..” (İbrahim Kurt, sayı 2)
Ne kadar dizginlemeye çalışsa da içinde yanıp tutuşan enerji ve samimiyetin satırlarına yansımasına engel olamayan bir dergi.
İlk günden beri süregelen gelenekleri, istikrarlı ve sağlam yayın çizgisi ile, okuyucusunun ödediği bedel dışında güce dayanmayan bir fikir dergisinin de yaşayabileceğini gösterdi, Kardelen.
İbadetin az da olsa devamlı olanının makbullüğüne ve iki gününü birbirine eş geçiren aldanmıştır ölçüsüne inancımız, ilk zamanlarda bizi aşan sebeplerle mümkün olmayan üç aylık periyotları aksatmama gayretiyle birleşince aranan bir dergi çıkardı ortaya.
Çıkış beyannamemizdeki ifadeyle:
Önümüzde duramaz, gökle birleşse deniz;
Fikirsizlik kışında azimli Kardelen’iz!..
Diyen bir dergi sunuyoruz...
Kır şu prangaları; sana yakışmaz zincir!
Sen ki, bayrak bilmişsin: Habibi bir,
Allah bir!..
Diyen bir dergi...
Gerisi sana kalmış...
|