Ne Ekersen, Onu Bi?ersin Mustafa Kınıkoğlu Sayı:
59 - Ocak / Mart 2008
"ZAMAN" kadar tutarlı ikinci bir şey daha var mıdır? Sağına soluna bakmadan, olup bitene aldırmadan, kar çamur, sıcak soğuk, gece gündüz... Hiçbir şey onun "ilerlemesini" durduramıyor.
Ama durun bir dakika. Güneş de tutarlı değil mi? O da, ne olursa olsun, doğuyor batıyor, ısıtıyor, aydınlatıyor.
Ya yerküreye ne demeli? Yıllardır, hattâ asırlardır yörüngesinde bıkmadan usanmadan dönüyor. O da gayet tutarlı.
Yaratıcı'nın verdiği diğer nimetlerden örnekler verelim. Meselâ domates... Ne dediniz, hormon ve ilâçlardan dolayı tutarlılığından, doğallığından kayıp mı var?
Peki ya hava diye özetlediğimiz, oksijeni, karbonu, azotu ve diğer elementleri ele alırsak. Aklımıza hemen havanın kirliliği ve ona bağlı hastalıklar mı geliyor yoksa?
Aralarındaki fark açık değil mi? Elbette açık, insanoğlunun müdahalesi.
İnsanoğlu zamana müdahale edemiyor. Sağlık sektöründeki yaşlanmayı önleyici ilâçlar için yapılan milyarlarca lira bütçeli çalışmaları belki bir nevi gayret olarak görebiliriz. Ama değişen bir şey var mı? Hayır, insanoğlu zamana söz geçiremiyor.
Ya güneş... O da insanoğlunun hırslarından oldukça uzak. Henüz eli oraya uzanmıyor. Dünya için yörünge açısından bir tehlike gözükmese de, içindeki hayat şartlarına müdahalesi oldukça yoğun diyebiliriz.
Özetle insanoğlu Kur'ân'da "İnsan için yalnız çalıştığı vardır." (Necm 39) şeklinde belirtilen, büyüklerin "Ne ekersen onu biçersen" sözü ile belirttiği durumu yaşamış, yaşıyor, yaşayacak.
İnsanoğlunun hırsı, evrendeki sistemin fıtratına ters düştüğü zaman sonuçlar hep kötü oluyor, hem çevresi için hem kendisi için. Örneğin, son yılların en ciddi hastalığı olan kanserin sebeplerinden biri olarak, tüketilen yiyecekler, solunulan hava, sigara vs gösteriliyor.
İnsanın müdahalesinin sonuçlarını görmek için çok uzağa gitmeye gerek yok. Eğer kökleri Anadolu'da bir köyde olanlardan iseniz, ziyaretlerinizde yediğiniz sebzelerle, meyvelerle şehirdekileri bir karşılaştırın. Şekil olarak bakıldığında şehirdekiler gayet düzgün, köylerdekiler ise belki o kadar düzgün değil, belki biraz çamurludur. Ama tatlarını karşılaştırdığınızda aradaki büyük farkı anlıyorsunuz. Soruyorsunuz kendi kendinize, şehirde satılan bu ürünler kim bilir hangi suni ilâç takviyeleri ile yetiştirildiler. Muazzam görünümlü olabilmeleri için hangi müdahalelerde bulunuldu bunlara?
Bu sayımıza konu olan ekonomide de durum öyle değil mi? Örneğin, faizin yaşamın fıtratına ne kadar ters ve zararlı olduğu Kur'ân'da çok sert tanımlarla anlatılıyor. Ancak insanoğlu daha çok kazanmak için temeli faiz olan sistemler geliştiriyor. Bu tür sistemlerin zararları ise, şu an yaşanılan büyük krizler ile daha iyi anlaşılabiliyor.
İnsanoğlu, Allah'ın yarattığı bu sisteme (sünnetullah) ters işler yaptıkça hep kaybeden tarafta oluyor. Hem de her iki dünyada da...
|