Elindeyse SAKYN KAL Hüseyin Kete Sayı:
59 - Ocak / Mart 2008
Huy ve karakter olarak hırçın biri miyim bilmiyorum.
Olmadığımı zannediyorum.
Lâkin öyle olaylar ile karşılaşıyoruz ki, sakin kalmak, kalabilmek insanın kendini inkâr etmesi demek olacak âdeta Ne sözler, ne ithamlarla karşı karşıya kalıyoruz.
Bunlar şahsımıza değil belki direkt olarak, fakat inancımıza ve örfümüze bir saldırı… Hem de kimler tarafından… Özgürlük ve demokrasi savunucusu (!) solcu ve ateist köşe yazarlarının kaleminden… Çıkma yazılarla… Akademik kariyer sahibi olduklarını söylem ve yazı ile dile getirip de eylemleriyle dört ayaklılardan da aşağı olduklarını ispat edenleri zaten muhatap almıyoruz.
Buna rağmen üstümüze saldırıp hırlamalarına karşı, mecburen onlara “hoşt” deyip taş atmak zorunda kalıyoruz… Tabii ki taşlar da bağlanmamışsa!.. Ayrıca bir de Müslüman kisveli Müslüman karşıtları yok mu? İnsanı çileden çıkartıyor.
Bunları çözmek mümkün değil… Varlık hikmetleri sanki insanı çıldırtmak adeta!.. Bu ne perhiz bu ne lâhana turşusu türünden, ne renkleri ne safları belli…
Bunlar da deşifre edilmeli ve foyaları ortaya çıkartılmalı değil mi?
Elbette!.. Nice kepazelikler, hortumlar, ahlâksızlıklar sorgulanmıyor, mazur görülüyor, kılıf bulunuyor da, dinî vecibelerini yaşamak isteyenlere ithamlar hazır…
Gerici, yobaz, çağ dışılık…
Dinî hayat sürmem birilerine batarken, alanı daraltılıyor.
Oysa aksi hayatın olanca sınırsız hürriyetine ve sorgusuzluğuna rağmen...
Bütün bu hallerin nedeni, niçini ve nasılını sormak, sorgulamak huy ve karakteri hırçın olmayan birini çileden çıkarmaz da ne yapar bilmiyorum! Affedersiniz sakin kalmak, kendini inkâr etmekle eş değer gibi geliyor da!..
Sövmeyi, küfür edilmeyi bile hak etmeyen bu nesebi gayri sahihlere başka ne diyeyim…
|