Kardelen'i DergiKapinda.com sitesinden satın alabilirsiniz.        Ali Erdal'ın yeni kitabı TÜRK KİMLİĞİ çıktı        Kardelen Twitter'da...        Kardelen 32 Yaşında!..       
    Yorum Ekle     3151 kez okundu.     2 yorum bırakıldı.     Yazara Mesaj

"Bir Saat Y?inde"
Ali Sert

  Sayı: 59 - Ocak / Mart 2008

Ali Çakmak Ağabeyin Necip Fazıl hakkındaki hatırası
Röportaj: Ali SERT

İşim gereği bulunduğum Tavşanlı'dan, memleketim Bilecik'e gittiğimde Ali Erdal Hocamla zaman zaman sohbet ederiz. Bir seferinde Tavşanlı'dan Ali Çakmak'ı tanıyıp tanımadığımı sordu. Tanıdığımı, Bursa'da ikamet ettiğini, ara sıra Tavşanlıya geldiği zaman sohbetinde bulunduğumu söyledim. Hocam kendisini tanımıyordu ama onun Büyük Doğu Cemiyeti'nde faaliyette bulunduğunu ve Necip Fazıl ile bir hatırası olduğunu bildiğini söyledi ve bu konuda kendisi ile bir röportaj yapmamı istedi. Ben de kendisiyle görüştüm ve çok şey öğrendim. Onları sizlerle paylaşacağım.

Ali ÇAKMAK kimdir?

1923'de Kütahya'nın Tavşanlı ilçesinde doğdu. Ceddi Bursa Orhaneli tarafından gelmiş.

Kendisinin ifadesiyle  “Çok fakir bir babanın, 1923 senesinde dünyaya gelen oğluyum. Babam, (Allah ondan razı olsun) beni okula vermedi. Sebebini de şu anda izaha lüzum görmüyorum. Kendisi rahatsız, hasta ve benim yardımıma muhtaçtı… Beni küçük yaşımdan itibaren yanında çalıştırmakla beraber, bana Kur'ân-ı Kerîm'i okuttu, öğretti ve camiye gitmeye alıştırdı. 45 yaşlarındayken hatim indirdiğimi hayalen hatırlıyorum. O zamanlarda camide 50 yaşın altında kimse görmek mümkün değildi. Böyle olunca bütün Tavşanlı'nın ihtiyarları, her gördükleri yerde bana hürmet ederlerdi. Babam beni mektebe vermediği halde, ben kendi kendime okumayı öğrendim. Kitap okuyordum sürekli… Kitabın hastasıydım adeta.” (alicakmak.net)

Okumayı seven bir insan olarak Osmanlıca ve Türkçe eserleri okudu.

1952 yılına kadar Tavşanlı'da leblebi üreticiliği yaptı. 1952'den sonra Bursa'ya giderek kuruyemişçi olarak esnaflık yaptı.

O zor sıkı şartlarda bir taraftan esnaflık yaparken bir taraftan da İman ve Kur'ân hizmetinden geri kalmadı. İlim aşkı, hamiyeti ve fedakârlığı onu istikbalde mühim âlim ve üstatlarla tanışmasına vesile olacaktı. İki üstadın ikisini de çok defa görüp ziyaret edecekti. Onlardan birisi Risale-i Nur Külliyatının müellifi Bediüzzaman, diğeri ise Necip Fazıl'dır. İslâmî hizmetlere gönül vermiş olan Ali Çakmak, Necip Fazıl ile defalarca görüşecek, 1949 yılında İstanbul'da Necip Fazıl'ın kurduğu "Büyük Doğu Cemiyeti" ile bizzat alâkadar olacaktı. Ve hemen ardından Kayseri ve Malatya'dan sonra 3. şubesini Tavşanlı'da arkadaşlarıyla beraber 1950 Eylülünde açacak ve bir müddet Tavşanlı Şubesi başkanlığını yapacaktı.

Bediüzzaman'ı da 3 defa ziyaret etti ve elini öperek talebesi oldu. Bediüzzaman'ın, 'Kardaşım, sadıkane hizmet etmiş arkadaşlarımı kabul edemiyorum; seni kabul ettim. 25 sene hizmet etmiş gibi kabul ediyorum” duasına nail oldu. Bursa'da Kur'ân hizmetlerinin yayılmasında çok gayret sarfetti. 1979 yılında Bursa Kültür Vakfı'nı arkadaşlarıyla beraber kurdu.

Zamanın diğer büyük ilim ehli ve yazar kitlesiyle tanışmış, güngörmüş bir ihtiyar dede... Evli ve 2 çocuk sahibi... Eskide olduğu gibi güler yüzlülüğü, tatlılığıyla ve kibarlığıyla dop dolu bir iman abidesi. 85 yaşına rağmen genç delikanlı gibi dinamik ve zindedir. Senenin bazı zamanları Tavşanlı'da kalsa da çoğu zaman Bursa'da ikamet etmekte... Ders ve sohbetleri Bursa Kültür Vakfı'nda hâlâ devam ediyor.


SOHBET

2008 Haziranı okul dönemi sonuydu. Ali Çakmak Ağabeyle evlerimiz birbirine 40 adım var yok. Lise talebeleriyle bahçemizde akşam yemeği için sofra hazırlıkları yapıyorduk. Bir ihtiyaç için dışarı çıktığımda görünce bahçemize davet ettim. Yeni bir rahatsızlık geçirmesine rağmen bizi ve gençleri kırmak istemedi. Bahçemize kadar damadı Cemal Ağabeyle beraber geldiler. Allah razı olsun tek tek isimlerimizi sorup tanıştı. 85 yaşına rağmen dinç. Yaklaşık bir saat sohbetinde bulunduk. O sohbetinden bir kısmını aktarıyorum…

Ali SERT: Necip Fazıl Hocamızla Kütahya'da onun zekâ ve gayretine bizzat tanık olduğunuz bir hatıra duyduk anlatır mısınız?

Ali ÇAKMAK: 1950 öncesi, tam hatırlayamıyorum; Necip Fazıl Kütahya'ya gelmiş, Necip Fazıl'dan bana “Ben Kütahya'dayım görüşelim” diye bir telgraf geldi. Biz de davete icabet etmek için bir araba ile Kütahya'ya geçtik.

Kütahyalılar orada görüşmek ve sohbet etmek için bir lokanta ayarlamışlar. Lokantada bizi karşıladılar. Daha kapıdan girerken Necip Fazıl bizi durdurarak İsmail Şükrü Çelikalay'a ve oradaki topluluğa beni anlatarak o veciz, edebî ifadeleriyle sanatkârane iltifat ederek takdim etti. Sonra Şükrü Çelikalay'ı bize tanıtarak takdim etti.

Bu tanışmadan sonra orada yemek yenildi. Yemekten sonra hep beraber muayyen bir kahvehanenin önünde açık sohbet oldu.

Necip Fazıl Kütahya'ya gelmişti ama bir programı vardı. Kütahya'dan Afyon'a gidecek orada konferans ve sohbeti olacak ve oradan da cuma günü Büyük Doğu mecmuasının yazılarının yetişmesi için İstanbul'a geçecekti.

Kütahya'da sohbet biraz uzayınca “Eğer ben şimdi Afyon'a gidersem Cuma gününe mecmua yetişmez, İstanbul'da olmam lâzım” dedi. Afyon programını iptal etmek için postaneye gittik. Necip Fazıl, postaneden Afyon'daki Abdullah Saraçoğlu'na telefon ederek Kütahya'daki sohbetin uzadığını Afyon'a gelemeyeceğini ifade etti. Saraçoğlu kabul etmedi “Ben bütün Afyon'a siz gelecek diye anons yapmışım” dedi ve Afyon'a gelmesi için direnince Necip Fazıl “öyle ise buradan matbaaya icabeden vesikaları göndereyim geleyim” dedi.

O zaman Kütahya'da Ahmet Altınçekiç vardı. Onun dükkânına gittik. Dört kişiyiz Necip Fazıl, Ahmet Altınçekiç, ben ve benim Tavşanlı'dan arkadaşım Allah rahmet etsin Mehmet Akay. Necip Fazıl bir saat içersinde, oturduğu masada bir formalık yani 32 sayfalık mecmuanın bütün dökümanlarını hazırladı. Çantasından çıkardığı birkaç tanesi hazır onun dışında hepsini yeni yazarak ayarladı ve mevzuları da ayrı ayrı tasnif etti. Ben bizzat kendi elimle postaneye verdim. Cumayı bekledim, baktım; aynen çıktı. Şaşırdık kaldık.

Ali Çakmak Ağabey'in torunundan bizzat dinlediğimiz bir malûmat da şu: Büyük Doğu Cemiyeti 1994 yılında İstanbul'da kurulduğunda Necip Fazıl'a ilk tebrik telgrafı gönderen kişi olması. Necip Fazıl, o ilk telgrafı çerçeveleterek odasına asmış ve gelenlere göstererek davanın sahiplenildiğini ifade etmiştir.

Allah onlardan razı olsun, bizlere de hayırlı hizmetler yapmayı nasip etsin. (05.06 2008 TAVŞANLI)


Bu yazıya yorum ekleyin

Adınız
E-posta Adresiniz
Yorumunuz
 

CAPTCHA


Resimdeki rakamları bu alana yazınız


Eklenen Yorumlar


Ekleyen : mustafa çırak    29.07.2012
Yorum : selamün aleyküm Ali kardeş eline koluna sağlık güzel bir yazı olmuş. yazının sonunda herhalde bir yanlış yazım hatası var Büyükdoğunun kuruluşu tarihi 1994 değil 1949 düzeltilirse güzel olur selamlar torunu mustafa çırak tavşanlı




Ekleyen : SELAMY ULVY    13.02.2009
Yorum : "AHİRETTE SENİ KURTARACAK BİR ESERİN OLMADIĞI TAKTİRDE FANİ DÜNYADA BIRAKTIĞIN ESERLERE DE KIYMET VERME" O büyük insanlar eserlerini ve batılla mücadele ruhunu biz gençlere emanet edip ahirete iltihak ettiler. GÜZEL BİR RÖPORTAJ OLMUŞ.





 
"Bir Saat Y?inde"... - Sayı 59
Tüm Yazıları

ASKIDA ABONELİK: Siz de "askıda abonelik kampanyası"na destek olmak ister misiniz?

Gelecek sayının konusu (123):
"Mülteci" meselesine bakış...

Son Eklenen Yorumlardan
 Çok teşekkür ederim Amin hepimize🤲🤲... Ayşenur

 Çok beğendim.Buna benzer yazılar çokça işlenmeli.... mahir

 mükemmel anlatım; af etmiş olsan da gönül kırıklığı çok acı veriyor. buna öneriniz , makaleniz olur ... dr. Elvira

 Ne mutlu takva üzere yaşayabilene...Tebrik ederim, sade, anlaşılır ve sıkılmadan okunacak şekilde ka... Ömer Faruk Erkoyun

 Ne mutlu takva üzere yaşayabilene...Tebrik ederim, sade, anlaşılır ve sıkılmadan okunacak şekilde ka... Ömer Faruk Erkoyun


Türkçe’nin kırpıla kırpıla ne hale getirildiğine bakmadan kalkmışız, “eser vermeli, eser vermeli” diyoruz.
Halbuki “Güneş Dil Teorileri”nin temel yapılmak istendiği bir dili kullanarak karşımızdakilerle konuşup, anlaşabildiğimize şükretmeliyiz.
Kardelen: Sayı 3, Aralık 1993
Yalnız ve başıboş değiliz
İranın neye ihtiyacı var?
Tevhid yoksa huzur da yok
Kaleme yemin
Öz musikimizin piri: Mustafa Itrî Efendi


Ali Erdal - İranın neye ihtiyacı...
Kadir Bayrak - Fars irfanı var mıdı...
Necip Fazıl Kısakürek - Devletleşen şiilik
Ekrem Yılmaz - Bizden gibi görünen
Ekrem Yılmaz - Al beni
Dergi Editörü - Kaleme yemin
Site Editörü - Tevhid yoksa huzur d...
Necdet Uçak - Ömür
Kardelen Dergisi - Kardelenden Haberler
M. Nihat Malkoç - Öz musikimizin piri:...
M. Nihat Malkoç - Filistin için ne yap...
Hızır İrfan Önder - Dermansız dertlere s...
Nihat Kaçoğlu - Serçelerin sesi
Mehmet Balcı - Almanya
Ahmet Çelebi - Bilemem
İktibas - İşte Budur Humeynî D...
Muhsin Hamdi Alkış - Fars palavrası
Kubilay Ertekin - Eşek ve deve
Halis Arlıoğlu - Gülerek günah işleye...
Erdem Özçelik - Geçmişten Geleceğe
Remzi Kokargül - Çoban çeşmesi
Murat Yaramaz - Çapraz sorgu
Gözlemci - Olayların düşündürdü...
Mahmut Topbaşlı - Sırt döndüğüm şiirle...
Mevlüt Yavuz - Umutsuz
Cemal Karsavan - Aşk uyanır sabaha
Bekir Oğuzbaşaran - Âhir zaman ümmetiyiz
Yaşar Akyay - Yalnız ve başıboş de...
Yaşar Akyay - Hayatın Kaynağından ...
Yaşar Erim - Camiler boşaldı
Cahit Can - Türk farkı
İbrahim Durmaz - Yunusca
 
 
23 Mart 2005 tarihinden beri
 Ziyaretçi Sayısı Toplam : 14597672
 Bugün : 1895
 Tekil Ziyaretçi Sayısı Toplam : 631808
 Bugün : 609
 Tekil Ziyaretçi Sayısı (dün) Toplam : 845
 122. Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 0
 Önceki Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 5
Son Güncelleme: 13 Eylül 2024
Künye | Abonelik | İletişim