Gezmekle Bitmiyor Bu ?ehir Mehlika Beyza Sayı:
59 - Ocak / Mart 2008
Vakitlerden bir seher alacakaranlığı... İstanbul uykuda. Kız Kulesi'nden kopup gelen ve sahile vuran dalgalar önce İstanbul'u, sonra İstanbulluyu bir ramazan davulcusunun telaşıyla uyandırmanın ilk mısralarında. Çantası sırtında denilenlerdenim. Aslında siz beni seneler önce görecektiniz; şimdilerde tempomuz düşmeye başladı lakin gün yaman yerde çatıyor efendim.
Beni Harem'den Üsküdar'a taşıyan sahil yolunda, göz ucuyla Topkapı'yı süzerken bıyık altından da bir hatıranın ahşap ev kokulu nostaljisini yaşıyorum. (Fi tarihinde birkaç civanmert Konya'dan kıyam edip soluğu burada, Kız Kulesi'nin karşısında henüz Polat Alemdar'ın Elif'le esamisinin okunmadığı zamanlarda almış, yere bağdaş kurup çaylarımızı yeşil ve mavi tadıyla yudumlamış ve akabinde hemencecik Konya'ya döndüğümüz iklimlere taşıdı)
“Üsküdar, bir ulu rüyayı görenler şehri Seni gıptayla hatırlar vatanın her şehri”
Nihayet sokak durur ve yolcu gidermiş. Beni Üsküdar'dan def ne mümkün? Sokak bir çalı oluveriyor; yüreğimden binlerce parça kalıyor eteklerinde. Üsküdar'a, Fatih'e, Eyüp'e muhabbetim neden? Kendimden bir şeyler bulmam mı, tarih mi, dirençleri mi, Anadolu izleri mi?.. Kim bilir hepsi birden belki.
İstanbul'da, Boğaziçi'nde bir garip Orhan Veli henüz olmuştum ki iskeleye yanaşıverdi vapur. Vakit hâlâ tenha idi…
Besmeleyle atladım Avrupa'ya.
Bu, ahenkli adımlarla "Aziz İstanbul"u kaçıncı okuyuşumdu? Her okuyuşta ayrı lezzet, ayrı tad… Ol mahiler ki derya içredir deryayı bilmezler dememiş mi üstad? Bir taşralı olarak o deryanın kıymetini pekâlâ bilebilirdim, bilmeliydim.
Fotojenik hatıralarla Karaköy, Galata Köprüsü, Yeni Camii… Yeni Camiin her tarafına sirayet etmiş güvercinler kulağıma eğilip "hemşerim bu ne acele, hele biraz soluklan" deyiverince ki benim kuş dilinden anladığım beyanı hasıl olmuştur. Bu mevzuda bir yazı mecburiyeti konmuştur omuzlarıma ruhu sarıveren huşu ve ürpertiye benzer bir hayranlık revakı altında kaldım. M.Ö. 2737 yılında İmparator Shen Nung saray bahçesinde sıcak su içerken fincanın içerisine düşen bir yaprak suyun rengini değiştirmiş, etrafa hoş bir koku yaymış. Bunu üzerine yüce imparator yaprakların ait olduğu bitkinin bulunup her tarafa ekilmesini emretmiş; böylece Mısır çarşısında yudumlamakta olduğum çay yaygınlaşmış.
"Bakmayın tozduğuma meşhur Babıâli’de"
İmparatordan aldığım kuvvetle hızlı bir şekilde, peşime edebiyatçıların Babıali anekdotlarını takarak çıkıverdim.
|