Yazylmaya Devam edilen Al?aklyk Tarihinin K?kenleri ?zerine Mehmet Hasret Sayı:
59 - Ocak / Mart 2008
 Basit gerçeklikte sağlanamayan doğruluk, derin gerçeklikte hiç sağlanamaz. Önce hırsız; sonra işadamı; önce zalim, sonra rüyalar ülkesi Amerika, demokrasi beşiği İngiltere ihtilaller yatağı Fransa veya demir şansölye Almanya olunamaz. Bu baştan ayağı bir yalanın içi doldurulamaz içeriği, yeni bir çağın kirletilmiş levhasıdır… Arzkürenin tarihi dönemeç noktalarında fikir adamları tarafından doğru cümleler kurulamadı ve o dönemeçler gereği kilit noktalarda bulunanların ağzından doğru sözler söylenemedi; insanlık, bilinçaltına yerleştirilen bu soysuzluk yazıtları yüzünden has insanlık yolundan edildi ve geri dönüşün mümkün olmadığı noktasında da, "bundan başka bir sistem yürütülemez" teranesiyle hep kandırıldı. Böylece insanlık onuruna küfredenlerin ve alçaklığın tarihini yazanların çığırı açılmış oldu. En nihayet, dünya tarihinde iki kavram üzerine gelişen mesele, insanı hırsız ve zalim yaptı; bizce birinin müsebbibi leviathan dilli Hobbes, öbürününki görünmez elli Smith'tir. Birinci kavram, güvensizlik ve onun peydahladığı açgözlülük kanalı oldu ve insanlık, karakterindeki yıkımı da büyük oldu. Hobbes, insan insanın kurdudur, diyerek insanda insanlık namına ne varsa aldı, aldığının yerine bir şey de koymadı ve insanları güvensizlik labirentleri içinde birbirini yiyen bir güruh yapıp bıraktı; dolayısıyla insanlık zamanı, bu sınırı aştıktan sonra, ağzında şehvet köpükleriyle birbirinin üstüne basıp ilerleyenlerin önü alınamaz, vahşi defilesine dönüşüverdi. Bencillik veya egoizma ise, meselenin bir bakıma ikinci perdesi gibi oldu… Smith, Hobbes soyundan bir cümle kurdu ve insanların çıkarları(bu pis kelime) doğrultusunda hareket ettiğini iddia etti. Bunun etkisi de insanları kendisinden başkasını düşünmemeye sevk etti. Daha sonra devletleri de sadece kendi yararını düşünmeye, o yarar doğrultusunda başka devletlerin zararına olabilecek olsa bile her türlü çözümü kabul etmeye ve o çözümün gereklerini uygulatmak üzere diğer devletlere baskı yaparak yıldırma zalimliğine kadar vardı… Bunların ikisi de filozof ve bilim adamı bilindi; ikisinin de bir şeyler kurduğu sanıldı; oysa ikisinin kurduğu da dünyanın, has insanlık değerlerinin yıkımı oldu; bugün o ağız soyundan bir sürü cüruf çağın her levhasında, emaresinde görülüyor. Global Kriz diye ballandırdıkları hadise, işte ta bu adıgeçen talihsiz kökenlere kadar dayanıyor.
Kriz, lafıyla bile dünyayı kendi kuduz isteklerine göre şekillendirmek isteyenlere söyleyecek sözümüz var: Biz, insan insanın kardeşidir; sözünü biliyoruz; diğer bütün sözler bunun yanında güneşe düşen karanlık cüruflar, balçıklar… Biz çıkar(pis kelime), yarar, ona göre hareket etme, vesaire gibi galatların ne anlama geldiğini ve onlara karşı kendimizi savunmamız gerekirse o savunma usullerini biliyor; ama onları hayatlarımıza almıyoruz; hepsini bir tamam ve ebediyen nefes alanlarımızdan kovuyoruz. Her şey nasıl bir anda yıkıldıysa, her şey bir anda düzelebilir. İktisat ilmindeki, kıt kaynakların sonsuz ihtiyaçlara rağmen, eşit dağıtılabileceği çıkarımına bağlı iyi niyetli bütün çözümleri kabul ediyor; sadece Amerika'ya, İngiltere'ye, Fransa, Almanya ve Rusya'ya kadar olan çözümleri kabul etmiyoruz. Bir pislikten arınmanın yolu, sorumlu bir şekilde bedel ödemektir; toplu şekilde ödenen bedellerin ileriye doğru bir tekâmül adına anlamı da ancak buradan çıkar. Dünya üzerinde yönetici ve yönlendirici güçseniz; açgözlü ve bencil olamazsınız, hele zalim hiç olamazsınız; sorumluluğun gereği, denklemin içine Zimbabwe'yi; Tanzanya'yı; Ruanda ve Liberya'yı; Afganistan'ı, Irak'ı ve Filistin'i, üzerine merhametle titrenmesi gereken bütün coğrafyaları bir kefaret hükmünde dahil etmektir.
Bizim lügatimizde hiza ülkelere göre değil, hakikate göre alınır; hakikat İslam'dır ve bütün cisimlenişler, şekillenişler ve dahi hizalar yalnız o hakikatten, o hakikatin kati terbiyesinden çıkacaktır.
|