KUTSAL DAMACANA filminde Tevfik Fikret ve “ASIM” motifi Onur Akba? Sayı:
64 - Nisan / Haziran 2009
I. Giriş
Bilindiği gibi dünyada ve Türkiye'de korku filmi sektörü, kemiyet itibariyle azımsanmayacak izleyici kitlesine sahiptir. Türk sineması yapımcıları, yönetmenleri ve senaristleri de son yıllarda bu sektöre rağbetten olsa gerek yöneldiler. Bu yöneliş komedi türündeki “korku filmi eleştirisini” de beraberinde getirdi. Bu tarz filmlerin en iyi bilineni “Korkunç Bir Film”di. Her iki alanda da sinema eleştirmenlerimizin ortaya koyduğu eleştiriler ise maalesef kendilerinden beklenilenin ötesinde değildi. Bu alanlarda senaristlerin şahsiyetinden ve onların iç dünyasından bağımsız bir şekilde sinema metinlerine yönelmek ise edebiyat eleştirmenlerimizin işiydi... Yani siz Gülse Birsel'in senaryosunu yazdığı bir dizide “Burhan Altıntop” karakterinde Ömer Seyfettin'in “Efruz Bey”ine ait bir özelliği yakalamışsanız bunu Gülse Birsel'in düşünmesi iktiza etmez... Önemli olan sizin metne yaklaşımınız ve metinde bulduklarınızıdır...
Çalışmamın esasını teşkil eden bölüme geçmeden önce şunu da belirtmek isterim: Bir sinema eleştirmeni yalnızca gündemdeki filmleri eleştirebilir ama meseleye bir edebiyatçı gözüyle yaklaşan ve akademik değerlendirmek isteyen ortaya konulan çalışmanın yıllanmışlığına bakmaz... Durum öyle olsaydı hâlâ Namık Kemal ve tiyatro eserleri hakkında çalışmalar, ilim ve fikir dünyasına sunulmazdı...
Ben de önce affınıza sonra da yukarıdaki açıklamalarıma istinaden bu çalışmamın yayımlanacağı süreyi de dikkate alacak olursak, çok önceden vizyona girmiş bir filmde dikkatimden kaçmayan iki motif üzerinde duracağım. Birinci bölümde roman, hikâye, tiyatro gibi edebî türlerden yola çıkarak sanat eserlerindeki isim zihniyet ilişkisi üzerinde duracağım. Daha sonra bahsi geçen filmdeki iki motiften bahsedeceğim.
II. Edebi Eserlerde Karakter/ Tip İsimleri ve Zihniyet İlişkisi
Tanzimat Edebiyatı birinci dönemi halkı yeni bir medeniyetin eşiğinde aydınlatmak maksadıyla ortaya konulan eserleri şamil olduğu için, bu dönemde sanatçıların zihniyeti toplumsal düşünce etrafındaki fikirleri- eserlerine hâkimdi. Roman ve tiyatro türü eserlerdeki karakterler/tipler isim bakımından eserin zihniyetini sembolize etmekteydi.
Namık Kemal “Vatan Yahut Silistre” isimli tiyatro eserinde Vatan, millet ve din uğruna mücadelenin kutsallığı mesajını verirken baş kahramanını adını da buna uygun bir şekilde İslâm Bey koyar. Onun ve yenilikçi pek çok aydının özlemi olan, bilgili, kültürlü bir insan olarak cemiyette yerini alacak olan kadın tipini temsil eden kahramana ise “zeki” kelimesinin müennesi olan Zekiye ismini verir.
Bahsi geçen örneğe benzer Ahmet Mithat Efendi'nin “Felâtun Bey ve Rakım Efendi”sinde görülür. Felatun Batı felsefesini temsil eden Eflatun'un ismi iken Rakım ise kelime anlamı olarak tahrir eden yazan manasına gelmekle beraber romanın verdiği mesajdan yola çıkacak olursak “mürekkep yalamış, gerçek mânâda aydınlanmış, ölçülü insan” anlamlarını çağrıştırmaktadır. Romandaki Rakım Efendi de zaten Doğu ve Batı kültürünü şahsiyetinde dengelemiş bir tip.
Örnekleri çoğaltmak mümkün... Ancak bu iki örnek yeterli olur kanaatindeyim...
III. Filmde Asım ve Fikret İsimleri Etrafında Tevfik Fikret ve “Asım” motifi:
Kutsal Damacana Ahmet Yılmaz'ın senaryosunu kaleme aldığı bir filmidir. 21-12-2007 yılında vizyona giren ve baş rolünü başarılı oyuncu Şafak Sezer'in oynadığı filmin konusu özetle şöyledir:
Uzun bir süre aileden gelen meslek olan tayfalık yapan eden Fikret, bir süreliğine İstanbul'a yerleşir. Aklında yıllardır hayalini kurduğu bir muz tarlası sahibi olmak vardır. En yakın arkadaşı Asım ise biraz saf bir karaktere ve temiz bir kalbe sahiptir. Yaşadıkları yerdeki kilisenin rahibi Artin'in İtalya'ya gitmesini fırsat bilen Fikret, orada kendi tezgâhını kurarak hayata tutunmaya çalışır. Bu arada hayatından memnundur. Tek endişesi kilisenin çancısına zamansız yakalanmaktır. Bu durum kardeşinin içine şeytan giren Deniz ve hizmetçisi Aydagül ile Fikret'in yolları kesinceye kadar devam eder. Ardından esrarengiz olaylar birbirini kovalamaya başlar. Kızın içindeki şeytanı açık çek karşılığında çıkarma işi Fikret'e düşer...
Bahsettiğimiz gibi Fikret'in dünyası yalanlardan oluşmaktadır. Ancak kastımız onun yalancı ve “üç kâğıtçı” kişiliği değil kurduğu hayaller karşısındaki aldanmışlığı. Kahramanımız canından çok sevdiği Mari'yi bir başkasıyla aynı yatakta yakalayınca yıkılır.
Şimdi bu karakterin Servet-i Fünun aydınının genel özelliği olan Tevfik Fikret ile ilişkisine değinelim. Bilindiği gibi Servet-i Fünun aydını da hayattan memnun olmaması cihetiyle Bovarist bir kişiliğe sahipti. Hep hayallini kurdukları şeylerin zıddıyla karşılaşmanın şokunu yaşamışlardı. Hattâ devrin romancısı Halit Ziya, Ahmet Celâl'le onların hayalin maviliğinden hakikatin siyah zeminine düşüşünü anlatmıştı; “Mai ve Siyah” isimli romanında. Filmdeki Fikret'in Mari karşısındaki düşüşü de bize aynı durumu çağrıştırmıyor mu? Tevfik Fikret “Hürriyet”te aradığını bulamayınca hayal kırıklığını “Han-ı Yağma”sında anlatacaktır. Aynı şekilde hayal ettiği insan tipini oğlu Haluk'ta idealize eden şairimiz oğlunun Avrupa'da rahip olduğu haberiyle hakikatin siyah zeminine bir kere daha düşecektir.
Mehmet Akif de özlediği ideal ve iradî insan tipini “Asım”ında idealize eder. Filmdeki Asım ise temiz karakterli, saf ama sessiz ve sabırlı olmakla beraber “uysal koyun” da değildir. Yeri gelecek peşine düştüğü Fikret'in yüzüne acı hakikatleri “Şu halimize bak...” diyerek tek tek haykıracaktır. Filmdeki Fikret de hakikatin siyah zeminine böyle düşecektir.
IV. Sonuç:
Ahmet Haşim'in anlayışını şiire değil de bütün sanat eserlerine genellersek, bazen eseri yazanın hangi mesajı verdiği değil onu anlayanın ne anladığı önemlidir. Fikret, Asım, Rahip karakterlerini bir araya getirince kim ne anlar onu bilemiyorum ama biz ne anladığımızı sanat aleminin takdirine sunuyoruz.
*Afyon Kocatepe Ün, Fen Ed. Fk., Türk Dili ve Ed. Bö., Yük. Lisans Öğrencisi
|