Hiç bir şey ESKİSİ GİBİ olmayacak Mustafa Kınıkoğlu Sayı:
64 - Nisan / Haziran 2010
Binlerce yıldır devam etmekte olan insanlık tarihi, son birkaç asır içinde çok keskin kırılmalar, değişiklikler yaşadı. Sanayi devrimi, büyük imparatorlukların yıkılması, milliyetçiliğin ön plâna çıkması, teknolojik gelişmeler, bilek gücünün yerini aklın alması vs...
Bir Allah dostunun, Maide suresinin 54. ayetinde belirtilen topluluklardan biri olarak gördüğü, yıllar boyunca İslâm'ın bayraktarlığını yapmış Devlet-i Aliyye-i Osmaniyye de bu değişmelerden payını almıştı.
En büyük etki tabiî ki milliyetçilik akımları ile birlikte farklı milletlerden olanların başlattıkları organize isyanlar ve devletin birçok noktadan zayıflatılması ve sonunda... Yıkılması diyemiyorum, çünkü genç Türkiye Cumhuriyet'i gökten zembille inmedi, Osmanlı'nın yaralı çınarından filizlendi.
87 yıllık Cumhuriyet'in, yüz küsur yaşını kutlayan kurumlarının sayısı az değildir. Yeni kurulan devletin Osmanlı'dan kalan borçları ödemesi de bu fikri pekiştiren ayrı bir örnektir.
Dünyada son bir iki asırda yaşananlar gibi, genç cumhuriyetimizde de son bir kaç yıl içinde büyük değişimler yaşandı. Sebepler bakımından ne sanayi devrimine, ne milliyetçiğin artmasına benziyor ama sonuçlarına baktığımızda en az onlar kadar önemli sonuçlar doğuracak gibi ülkemiz açısından...
Neler olduğuna kısaca bakarsak: İlk olarak darbe günlükleri gündeme gelmişti. Nokta dergisi tarafından gündeme getirilen darbe günlükleri haberi sonrasında, Nokta, sermayedarı tarafından kapatıldı. Şimdilerde Taraf gazetesinin cesaretine ve devamlılığına bakınca, kısa sürede değişen güç dengesini çok açık görebiliyoruz. (Askerliğim sırasında, darbe günlüklerini yazdığı iddia edilen emekli komutanın makamının bulunduğu binada subay olarak nöbet tutardım. O sırada o günlükler yazılıyor muydu acaba?)
Nokta'nın kapatılması ile yine her şey eskisi gibi olacak derken malûm dava başladı. Deliller, tutuklamalar, gizli tanıklar... Bir anda ortalık toz duman oldu.
Davanın uzaması, eleştiriler, tutukluluk süreleri, hastalıklar gibi konular yüzünden davanın ciddiyeti düşürülmeye çalışılsa da, ıslak imza ve balyoz plânı ile ilgili gelişmeler artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını gösterdi herkese.
Artık muhalefet bile, her ne kadar siyasî bir yaklaşım olsa da, 80 ihtilâlinin müsebbiplerinin yargılanması gerektiğini söylüyor.
Bir yandan askerî açıdan normalleşme sürerken, diğer tarafta hükümetin güneydoğu sorunu ile ilgili çözüm çabaları gündeme geldi: “Açılım”.
İki konu keskin çizgilerle birbirinden ayrılmıyor, hattâ dava dosyalarındaki iddialara bakılırsa kesiştikleri çok yer var.
Güneydoğu sorununun memleketimize maddî manevî ne kadar zarar verdiğini tekrar belirtmeye gerek yok.. Bu nedenle bu “açılımdan” ümitliyim, ümitli olmak istiyorum. Yıllardır sonu gelmez biçimde yapılan mücadele ile -belki de bilinçli olarak- bir yerlere varılamıyor. O yüzden bu niyeti önemsiyorum. Siyasetin bu düşüncemle ilgisi yok, Allah bilir, iktidarda CHP olsa (olmaz ya) o bu şekilde samimî bir gayrete girse, onları da desteklerdim.
Bu konu gerçekten çok hassas... Hayatların söz konusu olduğu bir yerde, üçüncü kişilerin söz söylemesi hiç kolay değil. Acılı bir annenin gözlerindeki bir bakış sizi allak bullak etmeye yeter, ama bu tür sorunlar duygusallıkla çözülemiyor.
Osmanlı'nın nüfusunun yüz milyonu aştığı zamanlarda bu nüfusun yaklaşık yüzde onunun Türk olduğunu duyduğumda şaşırmıştım. Herkes huzur içinde yaşıyordu, Osmanlı'nın çıktığı topraklarda şimdi onlarca devlet var ve her birisi sorunlarla boğuşuyor. Her şeyde olduğu gibi burada da dengenin tutturulması çok önemli... Herkesin vatandaşı olduğu devlete karşı bazı hakları vardır, bunlarda sorun varsa iyileştirilmelidir ancak devletin de vatandaşın üzerindeki hakları unutulmamalıdır. Osmanlı, vatandaşlarına gerekli olan hakları verirken devletin hakkını da gözetmiş, bu hakların gözardı edildiği yerlerde gerekli önlemleri kesin olarak almıştı.
Şu anki durumda bunu sağlamak keşke bu cümleleri yazmak kadar kolay olsa... Olmadığı çok açık, iki ucu keskin bıçak adeta... Başarıldığı takdirde ülkenin geleceği noktayı hayal ederseniz, neden yıllardır bu belânın memleketin başına sarıldığını daha iyi anlarsınız.
|