ŞİİRDE HAZ Nihat Kaçoğlu Sayı:
64 - Nisan / Haziran 2010
Her zaman “şiirde anlam olmalı mı, olmamalı mı; şiir ölçülü mü yazılmalı, ölçüsüz mü yazılmalı; şiir öz Türkçe ile mi, yaşayan Türkçe ile mi yazılmalı” sorularını sorduk kendimize. Bu poetik soruların yanıtlarını uzun uzun tartıştık. Elbette bu sorular sorulacak, yanıtları verilecektir. Edebiyat adına, şiir adına bu konular gereklidir; ama hemen hemen hiç tartışılmamış bir konu, şiirde haz konusudur. Ben okuduğum şiirden haz alıyor muyum, almıyor muyum? Bu soruyu kendimize hiç sorduk mu? Şiirde haz konusu, üzerinde asıl düşünülmesi gereken ve tartışmasız çok önemli bir konudur. Falan şair serbestle yazmış, falan şair heceyle yazmış, falan şair anlamsız bir şiir yazmış” diyeceğimize, “falan şairin şiiri gerçekten kendini okutuyor, o şiirden gerçekten haz aldım” diyebiliyorsak işte gerçek, halis şiir o şiirdir.
Biz, Sefa Koyuncu ile birlikte Birinci Yeni, İkinci Yeni şiirine tepki olarak Üçüncü Yeni diye bir şiir akımına yelken açtık. Sefa Bey'in dediğine göre kendisi yakında Türkiye Gazetesi'nde Üçüncü Yeni ile ilgili bir yazı dizisine başlayacakmış. Umarım bizi ciddiye alırlar. Değerli şair Abdülkadir Budak, bana “daha önce de Üçüncü Yeni diye birileri akım başlatmıştı, sizinki de silinir gider onlar gibi” demişti. Zaman her şeyi gösterecek. Üçüncü Yeni'ye göre şiir hece ve aruzla, nesir kurallı yazılmalıdır. Eski olan, yeni olanın içinde verilmelidir. Sefa Bey “serbest vezinle yazılanlara şiir değil, şairane nesir yani şiirce diyelim” görüşünü savunur. Ben de hececiyim, şimdiye kadar şiirlerimi hep hece vezni ile yazdım, hece ve aruzu sonuna kadar savunurum; ama şiir-şiirce konusunda kendisinden farklı düşünüyorum. Üçüncü Yenici olmam, serbest vezinle yazılmış iyi şiirleri beğenmediğim anlamına gelmez. Orhan Veli'nin “İstanbul'u Dinliyorum”una, Cemal Süreya'nın “Üvercinka”sına, Ece Ayhan'ın “Mor Külhani”sine, Kemal Burkay'ın “Gülümse”sine nasıl “şiir değildir” derim? Ben şuna bakarım: Okuduğum şiirden haz alıyor muyum? Eğer haz alıyorsam o şiir Divan şiiri de olsa, Halk şiiri de olsa, Tanzimat şiiri de olsa, Servet-i Fünun şiiri de olsa, Fecr-i Ati şiiri de olsa, Milli Edebiyat şiiri de olsa, Beş Hececiler, Yedi Meşaleciler, Birinci Yeniciler, İkinci Yeniciler, Üçüncü Yeniciler şiiri de olsa o şiir benim için değerlidir ve daima halis şiirdir... Şiirin akımı, anlamsız veya anlamlı oluşu, imgelerinin seçimi, eski veya yeni tarz oluşu benim için o kadar önemli değildir. Eğer ben o şiirden haz alıyorsam o şiir iyi şiirdir. Önemli olan da iyi yazmaktır. Nedim üstadın,
“Bir söz dedi cânân ki kerâmet var içinde
Dün geceye dâir bir işâret var içinde
Eyvah o üç çifte kayık aldı karârım
Şarkı okuyup geçdi bir âfet var içinde”
Beyitlerinin ihtişamına bakar mısınız? Yine Aşık Veysel'in,
“Bahçede dut iken bilmezdin sazı.
Bülbül konar mıydı dalına bazı?
Hangi kuştan aldın sen bu avazı?
Söyle doğrusunu, gel inkâr etme.”
Dörtlüğündeki güzelliği görmemek için kör olmak lazım değil mi? Tevfik Fikret'in,
“Sarmış yine âfâkını bir dûd-ı muannid,
Bir zulmet-i beyzâ ki peyâpey mütezâyid.
Örtün, evet, ey hâile... Örtün, evet, ey şehr;
Örtün ve müebbed uyu, ey fâcire-i dehr!..”
Mısralarının bulunduğu muhteşem “Sis” şiirine hangi çağımız şairi “eski dilde yazılmış, kötü bir şiir” deme cesaretini gösterebilir? Cemal Süreya'nın,
“Böylece bir kere daha boynunlayız sayılı yerlerinden
En uzun boynun bu senin dayanmaya ya da umudu kesmemeye
Laleli'den dünyaya doğru giden bir tramvaydayız”
Mısralarıyla başlayan muhteşem “Üvercinka” şiirine hangi kör şair kötü şiir diyebilir? Ece Ayhan'ın,
“1. Şiirimiz karadır ağabeyler
Kendi kendine çalan bir davul zurna
Sesini duyunca kendi kendine güreşmeye başlayan
Taşınır mal helâlarında kara kamunun
Şeye dar pantolonlu kostak delikanlıların şiiridir
Aşk örgütlenmektir bir düşünün ağabeyler”
Diye başlayan mükemmel “Mor Külhani” adlı şiirine hangimiz “kötü şiirdir” diyebiliriz? Hangimiz bu cüreti kendimizde görebiliriz?
Burada örneklediğim şiirler birbirinden farklı tarzda, farklı poetik yaklaşımlara sahip şiirlerdir; ama hepsinin ortak bir yönü vardır: Güzel şiirlerdir, iyi şiirlerdir. Bu şiirleri okuyunca ben haz alıyorum Eminim şiirden anlayanların hemen hepsi de haz almışlardır. O zaman bir mesele kalmıyor. Sonuç olarak “önemli olan iyi yazmaktır, güzel yazmaktır, okuyucuda haz bırakmaktır” diyerek yazımı noktalıyorum.
|