Kardelen'i DergiKapinda.com sitesinden satın alabilirsiniz.        Ali Erdal'ın yeni kitabı TÜRK KİMLİĞİ çıktı        Kardelen Twitter'da...        Kardelen 32 Yaşında!..       
    Yorum Ekle     2922 kez okundu.     Henüz yorum bırakılmadı.     Yazara Mesaj

ZAMANI GELİNCE
Fatma Pekşen

  Sayı: 39 - Ocak / Mart 2003

–Sen ne yaptığını sanıyorsun Cem?

–Ne yaptım ki hocam?

–Sen daha iyisini bilirsin.

–Valla bir şey anlamadım hocam.

Allah Allah, nereden çatmıştı ki sabah sabah? Her pazartesi sabahı, bayrak töreni öncesi bir öğrencinin kalbini kırmazsa rahat etmezdi bu hoca. Onun için adı Çekiç Rauf’a çıkmıştı.

–Burayı babanın holdingi mi sandın ki elini kolunu sallaya sallaya gire çıkasın?

–Ne holdingi, ne parası? Ceketinin önü düğmeli, eli de dışarıdaydı işte. Diğer elinde bond çantası vardı zaten. Bildiği kadarıyla da saygılıydı her zaman.

–Hiç kılık kıyafet yönetmeliği diye bir şey duymadın mı?

–??!!

–Bu okulda lacivert ceket ve kravat, mavi gömlek, gri pantolon giyilip...

–Ben de aynen öyle giyiyorum hocam.

–Sözümü kesme ukâlâ şey!.. Kıyafet tamam. Ya bu ne?

İri, kıllı eliyle başını gösteriyordu. Bere, kasket filan takmazdı zaten. Kepek filan mı vardı acaba? Utanırdı o zaman. Tam da azalttığını düşündüğü sıralarda yeniden hortladıysa? Üstelik de o kadar dikkat ediyordu... Gün aşırı yıkıyor, iyice kurutuyor, gözü gibi bakıyordu işte.

–Bu ne bu? Diye sorusunu tekrarladı öğretmen.

–Bilmiyorum hocam. Özeniyordum üstelik.

–Özenirsin, özenirsin... Kim için acaba?

–??!!

–Hangi kıza hava atmak için böyle gümrahlaştırdın?

Demek kepekler o kadar çoğalmıştı ha! Namussuzlar. Sıcak su, sıkıca tarama, iyice kurutma da fayda etmemişti. Yazın, karneyi aldığı gün sıfıra verdirip de yüz mumluk ampûl gibi parlatmazsa... O zaman nasıl ürerlerse üresinler bakalım?

–Şimdiii... Bayrak törenini beklemeden gidiyorsuuun, bunları yokedip, öğretmen derse girmeden geri geliyorsun.

Yok devenin nalı. Ev nere, okul nere... Kırkbeş dakikada ancak varılırdı. O da hızlı adımlarla. Bir de geri gel. İmkânı yok yetişemezdi.

–Hocam yarına bıraksak?

–Bak bak baaak... akıl da öğretiyor.

–Ama yetişemem ki. Yıka, kurut, geri gel. Üçüncü derse ancak gelirim.

–Yıkama sende.

–Ama hocam yıkamadan nasıl yok ederim?

“O da yok olursa” diye iç geçirdi öğrenci. Keşke Fazıl’ın sözüne gidip kükürtlü sabun kullanmasaydı. Baksana, azalacağına, öğretmenin dikkatini çekecek kadar çoğalmıştı.

Ama... Ama bu sabah okula gelirken taradığında hiç kepek dökülmemişti lacivert ceketinin omuzlarına? Kırkbeş dakikada bu kadar artmış da olamazdı. Ya arttıysa? Dehşet bir şey olurdu o zaman!

–Akşam yıkasan asaletin mi sarsılır?

Tepesinde hiç saçı kalmamış adamın gözlerinde, “kız arkadaşına çirkin mi görünürsün?” sorusu parlıyordu.

Tövbe tövbeee. Nerden çıkmıştı bu aksi öğretmen karşısına? Solundan mı kalkmıştı yoksa? Ya da yolda gelirken Ayet-el Kürsî’yi mi unutmuştu? Okuduğundan kesin emindi... hem, kendisi unutsa, annesi mutlaka arkasından okuyup üflerdi.

–Ama hocam kuru kuruya nasıl kepek halledilir?

–Ne kepeği?

–Siz dediniz ya!

–Ben kepek mi dedim?

–Dediniz.

Öğretmen, olanca şirinliğiyle (!), deminden beri konuşulanları dinleyen, Cem’in samimi arkadaşına döndü.

–Benim ağzımdan kepek lafı çıktı mı Ömer?

–Hayır hocam.

–??!!

–Bak Cem Bey! Arkadaşın da şahit.

Mağdurun rengi kıpkırmızı oldu. Kepek değilse neydi ya?

Aman Allah’ım! Yoksa bit miydi!!!

Yemen, Çanakkale askerleri gibi bit ha! Bu su bolluğunda!

İmkânsız bir şeydi bu! Çıldırırdı.

Yoksa, bit değil de saçkıran filan mıydı? Asıl o zaman naneyi yerdi. Bu yaşta kellik başlarsa, lise bitmeden, üniversite başlamadan akbabalara dönerse? İmkânı yok Nida onu beğenmezdi. Bakmazdı yüzüne.

Ne demişler? “Tarlanın taşlısı, erkeğin saçlısı makbuldür”

Yok be. O söz “kadının saçlısı” olarak söyleniyordu

Peki, Nida kimlere yâr olacaktı üniversite bitiminde? Ya, kıza çaktırmadan kurduğu hayâller nereye hapsolacaktı?

Aval aval, allana morlana kendisine bakan öğrenciye, okkalı bir söz daha söyledi Çekiç Rauf:

–İstersen örüp, ucuna kırmızı bir kurdele bağlasın annen.

Bitlerin kuyruğu mu vardı? Ya da saçları... Saçları örülecek kadar uzun muydu?

Saçlar!

UZUN SAÇLAR!

–Oğlum, saç-la-rın u-za-mış. Git kestir gel diyorum sabahtan beri. Açık ve net bir Türkçe’yle. Anlamıyor musun?

–Anlıyorum, anlıyorum da...

–Kıza hava atmaktan mahrum kalırsın öyle değil mi?

–Ne mahrumu? Haa, evet. Dediğiniz gibi.

–Bir de itiraf öyle mi? Yani hemen gidip kestirmeyeceksin. Böyle Einstein’ın saçları gibi gezmeye devam edeceksin öyle mi?

–Evet hocam.

–Ben de kanaat notuna sıfır veririm o zaman.

–Canınız sağolsun. Zamanı gelince kestiririm.

Bir dakika sonra öğretmen, o haftaki ‘öğrenci haşlama görevi’ni lâyıkıyla (!) yerine getirmiş olmanın verdiği rahatlıkla, topluca söylenen marşa iştirak etmeye başlamıştı.

Cem, tıraş için, bir haftadan fazla bir zaman annesinin “dul maaşı”nı almasını bekleyeceği için acı, haşin Karadeniz ormanları gibi duran sık tellerin arasında, canlı cansız bir madde olmamasının verdiği huzurla da tatlı duygular içinde bakıyordu al bayrağa...

Nida ona kalmıştı... Saçları da.


Bu yazıya yorum ekleyin

Adınız
E-posta Adresiniz
Yorumunuz
 

CAPTCHA


Resimdeki rakamları bu alana yazınız


Eklenen Yorumlar


Henız yorum bırakılmadı...
 
Armudun Son Çiçeği... - Sayı 115
Cılga... - Sayı 112
Gönül hanım... - Sayı 110
Hastalığın adı ne?... - Sayı 108
Tüm Yazıları

ASKIDA ABONELİK: Siz de "askıda abonelik kampanyası"na destek olmak ister misiniz?

Gelecek sayının konusu (120):
Doğumunun 120. yılında Üstat Necip Fazıl Kısakürek...

Son Eklenen Yorumlardan
 bosch professional gop 185-liBeylikler dönemini hatırlayalım, birbirlerine karşı üstünlük mücadelesi... Feyzi

 "Yürü kardeşim,Ayaklarına bir Kudüs gücü gelsin."Sen ve senin gibi şuurlu insanların sayıları bereke... Nilüfer Mihailoğlu

 Yüreğinize kaleminize sağlık kıymetli hocam. Allah hayırlı sağlıklı uzun ömürler versin.... Faruk AKTI

 kantarın topu olacak efendim ... Esra

  Gönlü klabi temiz abim kalemine sağlık başarılarının devamını diliyorum sevgiler saygılar ... Serkan yakar


Devekuşunun kafasını kuma gömmesi misali kafasını toprağa gömen Avrupa bilmez mi ki, nefesi kesilince kafasını (soktuğu yerden) çıkarmak zorunda kalacak ve pişman olacaktır(pişmanlık duyacaktır).
Kardelen: Sayı 1, Temmuz 1992
Kasem olsun!
Bir tufanın ardından: Filistin
Soykırım, Antisemitizm ve Filistin Üçgen
Deniz kabarıyor
Gazze günlüğü
Deniz kabarıyor
Kudüs... Ey Kudüs
Zeytin dalları altından meydan okuyuş
Fatih Sultan Mehmet (4)


Yavuz Sert - Bir tufanın ardından...
Yavuz Sert - Gazze biz ne öğretti...
Ali Erdal - Deniz kabarıyor
Kadir Bayrak - Vah benim halime!
Necip Fazıl Kısakürek - İç ve dış düşman – Y...
Bedran Yoldaş - Elinde taş küçük çoc...
Bedran Yoldaş - Zevâli yakındır zulm...
Ekrem Yılmaz - Kazandım vallahi!
Ekrem Yılmaz - Bitti kelimelerim
Ekrem Yılmaz - Mektup
Dergi Editörü - Üstün fikir
Site Editörü - Sosyal medyanın gücü
Necdet Uçak - Dünya malı
Necdet Uçak - Geldi geçti ömrüm be...
Kardelen Dergisi - Kardelenden haberler
M. Nihat Malkoç - Soykırım, Antisemiti...
M. Nihat Malkoç - Gazze günlüğü
Hızır İrfan Önder - Kasem olsun!
Zaimoğlu - Batı muradına erebil...
Mehmet Balcı - Köyüme gömün
Mehmet Balcı - Sevdam
Muhsin Hamdi Alkış - İsrail-SAMİRİ-oğulla...
İbrahim Şaşma - Kudüs Mektubu
Halis Arlıoğlu - Merhum Mehmet Akif i...
Murat Yaramaz - Hiç
İlkay Coşkun - Filistin
Zafer Nefer - Tas tarak
Özkan Aydoğan - Çocuk
İlknur Eskioğlu - Şehitlik oyunu
Yusuf Çelikler - Bu gidiş nereye?
Ayşe Yaz - Yağmur (Gazzenin çoc...
Bedir Acar - ‘İsrail bizi yenemez...
Hüma Sunguroğlu - Çınarın gölgesinde o...
Hüma Sunguroğlu - Zeytin dalları altın...
Abdullah Doğulu - Filistinde anne-çocu...
 
 
23 Mart 2005 tarihinden beri
 Ziyaretçi Sayısı Toplam : 13168973
 Bugün : 2981
 Tekil Ziyaretçi Sayısı Toplam : 605201
 Bugün : 243
 Tekil Ziyaretçi Sayısı (dün) Toplam : 398
 119. Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 4
 Önceki Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 6
Son Güncelleme: 21 Şubat 2024
Künye | Abonelik | İletişim