Kardelen'i DergiKapinda.com sitesinden satın alabilirsiniz.        Ali Erdal'ın yeni kitabı TÜRK KİMLİĞİ çıktı        Kardelen Twitter'da...        Kardelen 32 Yaşında!..       
    Yorum Ekle     4585 kez okundu.     1 yorum bırakıldı.     Yazara Mesaj

Ramazan kokulary
Fatma Pekşen

  Sayı: 46 - Ekim / Aralık 2005

Çarşıdan geçersiniz... O zamana kadar hiç sesi çıkmayan, siz geçtiğiniz zaman ardınızdan “Ben buradayım” diye haykırmayan kokular çıkar gün yüzüne...
İlk ses çoğunlukla fırınlardan yükselir... Nefis bir somun veya pide kokusudur seslenen...
“Bu kadar güzel kokuyordun da Ramazandan önce niye sesin soluğun çıkmıyordu?” diye sormaya kalkmayın... Alacağınız cevap şudur:
–Benim kokum her zaman aynı ama, ancak sen oruçlu olduğun zaman bu kokuyu duyabiliyorsun ve ancak bu zamanlarda, ramazan günlerinin ikindilerinden sonra ne kadar güzel koktuğumu farkedebiliyorsun?
İftar için lokantalara takılan dönerler usuldan usula kızarmaya, kesilerek tabaklar içinde müşterilere sunulurken, yanık et kokusunun dayanılmaz cazibesi size dönüp baktırır... Sanki ömrünüzde hiç döner yememişsiniz gibi özlersiniz... O size bakar, siz ona bakarsınız... Ama sizi evde sizinkilerin yaptığı yemekler bekler ve oyunbozanlık edip onlardan ayrı olarak lokantada iftar etme hakkınız yoktur... Aslında en güzel iftar, zeytin ekmekle de olsa evinizde, eşinizle dostunuzla yaptığınız iftardır... Bunu düşünürsünüz ve oruçlu olduğunuz için size öylesine hoş geldiğini anladığınız döner kokusunun “Lokantaya buyurun” davetini kibarca reddedersiniz... Ama aklınızın bir ucu da orada kalır hani...
Sahi, siz ramazanın dışında turşuların koktuğunu, böylesine davetkâr olduğunu hatırlıyor musunuz?.. Efendim tenekeleri yeni açılmış kornişonlar, biber turşuları geçit resmi yaparlar... Kurumuş dudaklara rağmen ağzınızın sulandığını hissedersiniz... Uzmanlar derler ki; “Aç karnınızla alışverişe çıkmayınız... Önünüze çıkan her yiyecekten bol bol alırsınız da evin yolunu unutursunuz.” diye... Aslında Ramazanda da, özellikle ikindiden sonra, hele hele açlığın zirvede olduğu topa yakın zamanlarda alışverişe asla çıkmamalı... O köftehor turşular albenili kaplarında “Benden kilolarca al” Hattâ “Tenekesiyle götür” naraları atıp durur... Neredeyse kanacak olursunuz da, bazan cebiniz, cüzdanınız izin vermez... Ama hiç değilse bir iftar sofrası için tadımlık olarak da olsa almadan geçemezsiniz...
O meşhur Türk kahvesinin satıldığı köşedeki dükkâna daha elli metre kala, nefis bir taze kahve kokusu gelir burnunuza... Tansiyonunuzu biraz yükseltmesine, uykunuzu biraz kaçırmasına rağmen, şöyle küçük bir kesekâğıdı kahve almadan geçemezsiniz... Anneniz de sever hani... Teravihten sonra yaşlılarla içilen bir Türk kahvesinin yerini ne tutar ki?

*

Biz bu çay ve kahve sohbetlerini bir kenara bırakarak Ramazan kokularımıza yine dönelim...
Evin dış kapısına geldiğinizde, pilavın üstüne yakılmış bir yağ kokusu buyur eder sizi içeri.
Sizin uzmanlılık alanınızdır hani... İçeri girip havayı şöyle bir kokladığınızda sizinkilerin ne pişirmiş olduklarını hemen anlarsınız... Bazan helva ile erişte kokusunu karıştırdığınız olur ama olsun... Genelde isabetli tesbitlerde bulunursunuz... Biber dolmaları, yeşil fasulye, kuru fasulye, mercimek çorbası hiç şaşırmadan bildiğiniz türlerdir... Bazan kadayıfı bile tahmin edersiniz ama onu kokusundan değil, yapılışında kullanılan aracı, gereci evde gördüğünüzde anlarsınız sofranızın tatlanacağını. Sizin evinizde, kadayıfın yapıldığını jurnalleyen baş araç yörenizde “dibek” diye de anılan havandır... Havan sizin evde, kadayıfa konulacak cevizlerin biraz ufaltılmasında kullanılır ninenizin gününden beri.
Evde bir iftar verecek olursanız, kokudan geçilmez... Birbirine karışa karışa yoğunlaşan ama bu karışıklığa rağmen yine de güzel olan kokteyl yemek kokusu sofralarınızın misafirle bereketleneceğinin en bariz işaretidir... Bu kokular topa beş dakika kala daha da cezbedici olur.
Haa benim için ramazan kokusu denildiğinde ilk aklıma gelen, annemin “Buhamber” babamın “Künnük” dediği, benim de asıl adını hâlâ bilemediğim ancak, buhurlamakla amber balığının barsaklarından ya da himene adlı ağaçtan elde edilen amber kokusu diye adlandırdığım kokudur...
Evi amberle buhurlamak annemin göreviydi... Elindeki küçük amber maddesini kışsa sobanın üstüne, yazsa bir kor parçasına koyarak tütütür, bu üç beş dakika içinde bütün evi sarardı... Bu, bizim diyarın camilerinde bayram sabahlarında uygulanırdı...
Ve bize ekmeğin ve her türlü yiyecek kokusunun güzelliğini hatırlatan, yediğimizden zevk almamızı sağlayan ramazanlar bütün güzelliğiyle on bir ay da bir evlerimizi ve gönüllerimizi şereflendirmeye devam ediyor...
Mahyalar kadar aydınlık gönüller, saf akan bu gür pınardan içmenin zevkini hiçbir şeye değişmiyorlar...

Bu yazıya yorum ekleyin

Adınız
E-posta Adresiniz
Yorumunuz
 

CAPTCHA


Resimdeki rakamları bu alana yazınız


Eklenen Yorumlar


Ekleyen : g?lizar    
Yorum : cok dogru





 
Pehlivan dayının elmaları... - Sayı 120
Armudun Son Çiçeği... - Sayı 115
Cılga... - Sayı 112
Gönül hanım... - Sayı 110
Tüm Yazıları

ASKIDA ABONELİK: Siz de "askıda abonelik kampanyası"na destek olmak ister misiniz?

Gelecek sayının konusu (123):
"Mülteci" meselesine bakış...

Son Eklenen Yorumlardan
 Çok teşekkür ederim Amin hepimize🤲🤲... Ayşenur

 Çok beğendim.Buna benzer yazılar çokça işlenmeli.... mahir

 mükemmel anlatım; af etmiş olsan da gönül kırıklığı çok acı veriyor. buna öneriniz , makaleniz olur ... dr. Elvira

 Ne mutlu takva üzere yaşayabilene...Tebrik ederim, sade, anlaşılır ve sıkılmadan okunacak şekilde ka... Ömer Faruk Erkoyun

 Ne mutlu takva üzere yaşayabilene...Tebrik ederim, sade, anlaşılır ve sıkılmadan okunacak şekilde ka... Ömer Faruk Erkoyun


Kalem, İlahi Kelam’ın yazılmasına ve yayılmasına, yani insanın iki dünyasının da saadetle olmasına vasıta oluyor.
Kalem, insanın iki dünyasını da mahveden bâtıl fikirlerin yazılmasına ve yayılmasına alet edilebiliyor…
Kalemle kazığın şekil olarak birbirine benzemesini bir inceliğe işaret olarak göremez misiniz?
Kardelen: Sayı 3, Aralık 1993
Yalnız ve başıboş değiliz
İranın neye ihtiyacı var?
Tevhid yoksa huzur da yok
Kaleme yemin
Kardelenden Haberler


Ali Erdal - İranın neye ihtiyacı...
Kadir Bayrak - Fars irfanı var mıdı...
Necip Fazıl Kısakürek - Devletleşen şiilik
Ekrem Yılmaz - Bizden gibi görünen
Ekrem Yılmaz - Al beni
Dergi Editörü - Kaleme yemin
Site Editörü - Tevhid yoksa huzur d...
Necdet Uçak - Ömür
Kardelen Dergisi - Kardelenden Haberler
M. Nihat Malkoç - Öz musikimizin piri:...
M. Nihat Malkoç - Filistin için ne yap...
Hızır İrfan Önder - Dermansız dertlere s...
Nihat Kaçoğlu - Serçelerin sesi
Mehmet Balcı - Almanya
Ahmet Çelebi - Bilemem
İktibas - İşte Budur Humeynî D...
Muhsin Hamdi Alkış - Fars palavrası
Kubilay Ertekin - Eşek ve deve
Halis Arlıoğlu - Gülerek günah işleye...
Erdem Özçelik - Geçmişten Geleceğe
Remzi Kokargül - Çoban çeşmesi
Murat Yaramaz - Çapraz sorgu
Gözlemci - Olayların düşündürdü...
Mahmut Topbaşlı - Sırt döndüğüm şiirle...
Mevlüt Yavuz - Umutsuz
Cemal Karsavan - Aşk uyanır sabaha
Bekir Oğuzbaşaran - Âhir zaman ümmetiyiz
Yaşar Akyay - Yalnız ve başıboş de...
Yaşar Akyay - Hayatın Kaynağından ...
Yaşar Erim - Camiler boşaldı
Cahit Can - Türk farkı
İbrahim Durmaz - Yunusca
 
 
23 Mart 2005 tarihinden beri
 Ziyaretçi Sayısı Toplam : 14591752
 Bugün : 2293
 Tekil Ziyaretçi Sayısı Toplam : 630855
 Bugün : 502
 Tekil Ziyaretçi Sayısı (dün) Toplam : 88
 122. Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 0
 Önceki Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 5
Son Güncelleme: 13 Eylül 2024
Künye | Abonelik | İletişim