VAROLMAK KAVGASI Mücahit Koca Sayı:
47 - Ocak / Mart 2005
Akıl, insanı yönlendirir diyebiliyorsak; aklımızı ve irademizi kullanarak ne yapmamız gerektiğini de bilmemiz gerekmez mi? Eğer günümüz insanı gibi işimizi tutkularımıza ve iletişim araçlarının yönlendirmelerine göre değil de İslâmî hukuka teslim olarak yaparsak hem biz hem de çevremiz kazanacak değil midir?
İnsanımız, standartlarını kaybetti. Bu sebeple insanımız, derin bir bunalım yaşıyor.
İnsanımız, acısına acı eklendiğini bilemeyecek kadar sarhoş…
İnsanımız, bu durumdan gerçek anlamda ne kendi kurtulmaya çabalıyor; ne de kendisini kurtarmaya çabalayanlardan haberli değil…
Bence, insanımız, bütün olumsuzluklara rağmen sıkıştırıldığı mahzenden kendini kurtaracaktır. Kurtarmakla kalmayacak; kardeşlerini de kurtarmanın yollarını arayacaktır.
Daha şimdiden onun varolmanın çetin mücadelesinde birçokları için bugün tatil havasına dönen hayatı, ummalı bir çalışma hayatına döndürdüğünü görüyorum. Varolmanın bu çetin mücadelesinde onu gayretli görüyorum. Dahası varolmanın çetin mücadelesinde onu kardeşleriyle birlikte görüyorum. Kazanması için varolmanın çetin mücadelesinde onun için dua ediyorum. Duamın kabulü için temizin temizi üstatlarımı da duama; “Amin” demeye çağırıyorum.
Başlarda varolmanın çetin mücadelesi özellikle bilim, sanat ve edebiyat alanında veriliyordu. XX. yüzyılın başlarında ise aydınlarımız iç ve dış düşmanların kötü niyetlerini engellemek için ya düşünce ve siyasetine sahip oldukları konularda da devletin ve milletin derdine acil çözüm olacak konulara girdiler. Olanca yetenekleri ile kafa yormaya başladılar. Onlar insanımızın gıdasını maneviyattan aldığına inanıyorlar ve bu gıdayı vermek için çalışıyorlardı.
Bu alanlarda yapılan çalışmalar elli yıldır gele gele belli bir yere ulaştı diyorum. Ulaştığı nokta belki geçmişimdeki ihtişam düşünülecek olursa; devede kulak sayılırdı. Ama bu nereden başlayıp nereye gelindiği söz konusu olunca; tabiî olarak İslâm medeniyeti için sevinilecek bir durum olacaktı.
Oturup düşünelim.
Kur’an ve sünneti bilerek ne yaptığımızı; yapacağımızı ve yapılanların doğru yanlış cetvelini oluşturalım. Varolmanın çetin kavgasında yıllanmış şarap misali kendimizi değerli kılmanın sırrına bildik kılalım.
Hayatımızı anlamlandırmanın müslümanca bir düzenden geçtiğini biliyorum.
Aklım ve gönlüm beni bu düzeni bütün şubeleri ile yeniden inşa etmem konusunda teşvik ediyor.
Ben de çevremi bir yolunu bulup; “Cennetim” dediğim bu düzenle buluşturmak için bir şeyler yapmalı değil miyim?
|