Kütahya'da Ramazan 2011 Turgay Ertem Sayı:
70 - Ekim / Aralık 2011
Bir ramazanı daha sağlıkla oruç, dua ve ibadetle geçirdik. Bu ramazanda da Kütahya'da idik... Kütahya'nın çok canlı, sevimli, neşeli bir ramazan geleneği vardır. İftardan sonra teravihe koşan müslümanlar, teravih namazı çıkışında sohbet edecekleri, çay içecekleri mekânlar arar. Esnaf, dükkânlarını bayrama yaklaştıkça neredeyse sahura kadar açık tutar. Eski Cumhuriyet Caddesi; şimdiki “Sevgi Yolu” yukarı aşağı yürüyen, gezen, alışveriş eden insanlarla dolar. Sadece orası değil elbette: “aşağı çarşı” dediğimiz Sevgi Yolu'ndan Analcı mescidine ve oradan da tahıl pazarına doğru giden yol da aynı şekilde yoğundur. Ulucami önü ise çaylı sohbetin en koyu olduğu mekânlardandır. Orası da araba trafiğinden âzâde artık…
Eskiden ramazan günlerinde Kütahya'da açıkça orucunu yiyen neredeyse hiç kimseye rastlanmazken maalesef o hassasiyet ve saygı kalmamış görünüyor. Kellifelli adamlar herkesin önünde sigara, çay içmekten hiçbir eziklik duymuyor. Onların bu halini içim burkularak izledim. Bir de Kütahyalı bir kısım erkeklerin ramazanda büyük bir görev aşkıyla yaptıkları bir uygulama var ki çocukluğumdan beri sevmedim: Sahura kadar bir kahvede oturup oyun oynamak... Teravih namazına giderler mi? Bazıları gidiyordur, ama bu kıymetli vakti, oyunla hatta kumarla katledenler kendilerine yazık ettiklerinin maalesef farkında değiller. Sonra bu insanlar eve sahur vakti gider, evdekiler kalkmadıysa onları kaldırırlar sahur yemeklerini yerler ve yatarlar. Birçoğu ertesi gün işe gider, oruçlarını tutmayı da ihmal etmezler.
Buna karşılık camiler ve evler; Kur'ân okuyan, ibadet eden, mukabele adını vermekle birlikte aslında okunan Kur'ân'ı takib edenlerle doluydu. İstenilen her vakitte Kur'ân takip etme imkânı vardı. Biz de annemle bilgisayarımdan takip ettik. Allah, Kâbe imamlarından razı olsun. Ne de güzel okuyorlar. Ankebut.net sitesinden indirmiştim. Aynı zamanda mealinden anlamını da öğrenmeye çalıştık okuduklarımızın...
Televizyonlarda iftar ve sahur programları, camilerde vaazlar ramazanın güzellikleri idi. Her televizyon kanalı diğerlerinden daha iyi programlar yapmaya çalıştı. Hele ramazan dolayısıyla kıyafetlerini daha kapalı giyen sanatçıların, ramazana hürmeten Allah'ın emrine yönelmeleri, ne kadar manidardı. Allah hidayet etsin.
Kütahya'da bizim çocukluğumuzda yaşadığımız bir başka iftar sonrası güzellik "küpecik" adını verdiğimiz tekerlemelerdir;
"Hey küpecik küpecik,
Yağdan baldan küpecik,
Yağ olmazsa bal olsun
Ev sahibi sağ olsun.
Ev sahibi evde misin,
Evde değil damda mısın?
Damda yılanlar kışlasın,
Allah çocuklarınızı bağışlasın...
Diye başlar. "Al yanaklı yenge (teğze), şu bizim parayı al da ge." diye biter, para gelmezse bir daha söylenirdi. Bu tekerlemelerin bir kısmını öğrenmiş olan çocuklar guruplar halinde evimize geldiler ve "hey küpecik" söylediler. Bana da onların söylemedikleri tekerlemeleri öğretmeğe çalışmak düştü!
Kütahya'da belli mekânlarda iftar öncesi ve iftar sırasında tasavvuf müziği, ilâhîler, ezanlar okundu ve dualar edildi. Teravih sonrasında da türküler, şarkılar söylendi (Tarihî Konaklarda). Maltepe Parkında ise Kütahya Belediyesinin de katkılarıyla oldukça usta bir ekip tarafından orta oyunları, karagöz- hacivat, ilâhiler, türküler, şarkılar, mehter müziği izleme imkânı sağlandı. Eski otobüs terminalinin olduğu yerde ise lunapark ve iftar çadırı ayrıca görülmeğe değer mekânlardı.
Ramazanın son günlerinde kaybettiğimiz Yeşil Camii imamı, hocalarımızdan Mehmet Dumlu, Kütahya' nın gerçek değerlerindendi. Her ortamda İslâm’ı ve Allah'ı hatırlatan bir müslümandı. Cenaze namazı da kendisine verilen değeri gösterdi. Allah rahmet eylesin, mekânı cennet olsun… Her zaman ve mekân ramazanın ayrı bir güzelliğini soludu. Rabbim, sevabını kendinden umarak salih ve samimi ibadet edenlerden eylesin. Rızasına, âfiyetine, rahmetine kavuştursun…
|
Eklenen Yorumlar
Ekleyen : oğuz yurdakul 01.08.2013 Yorum : Turgay bey, çok güzel yazmışsınız. Okuken çocukluğumu hatırladım. 1940'lı yılların sonu ve 1950-51-52 yıllarında hey küpecik'i biz de her ramazan söylerdik. Benim hatırladığım tam metni şuydu:
Hey küpecik, küüüpecik,
Yağdan baldan küüüpecik.
Yağ olmazsa bal olsun,
Ev sahibi sağ olsun.
Ev sahibi evde misin,
Evde değil dağda mısın,
Dağda yılan kışlasın,
Allah bir tanecik kızınızı (oğlunuzu) bağışlasın,
Dişi dişi yılan dişi,
Vermezseniz çalarım taşı.
Ambar altında kuzuyum,
Molla beyin kızıyım,
Çağırın gelin Ahmet paşayı,
Gelin edelim Ayşe’yi
Al dudaklı yenge, mor dudaklı yenge
Bizim nasibimiz al da ge.
Saygılar.
Ekleyen : Faide Kaymaz 24.12.2011 Yorum : Turgay bey kaleminize sağlık. Beş yıl kaldığmız Kütahya'da bu güzellikleri biz de yaşadık hamdolsun. Zamanımızın büyük değerlerinden Mehmet Dumlu Hocamızın sohbetinde bulunmak da nasip oldu. Kütahya'nın maddi ve manevi gelişmesinde ve bugünkü duruma gelmesinde öncülük etmiş büyük bir değerdir.
Kütahya, hocamızın değerini zamanla daha iyi anlayacaktır Kendisine Allah'tan rahmet diliyoruz.
|