Yer ve gök yasaları: Bizim fiil; "isim-şehir" çekimlerimiz Sinan Ayhan Sayı:
71 - Ocak / Mart 2012
· “Kimse”
Beni kimse bulmadı, bütün kimseleri ben buldum… Her “kimse” önemlidir… Her ayrıntı önemlidir… Her şey ve herkes biriciktir; yerler biricik bizimdir, gökler biricik bizimdir…
Bizi kimse bulmadı, bütün “bizleri” biz bulduk… Biz hakkımıza “kimse” olduk, “kimse”mize hak sözle şekil verdik…
…
· “Biz”
…burada biz varız; göğe kanat veren kelebek sözü…
…burada varız biz; kınında kılıç sözü…
…varız burada biz; çölü bir ten giymiş Leyla sözü, Mecnun sözü…
…varız biz burada; daha cesetle ruh arasındayken “kimse” ilahi nefes sözü, “kimse”nin şahitlik sözü…
…biz burada varız; göğü taşıyan “yazı-mekân”lar sözü…
…biz varız burada; Allah'a sığınanlar sözü…
…“biz buradayız, buradayız biz, biz burada biziz…”
· “Fiil”
Herkesin harcı olmayan şeylerden uzak, burada olup da aslında hayata uzak olan hayat, o harca kimler bulaştı, ney… “ney perdesi, perdelerin yırtılması”ymış… sazlıkta koşmasız bir ıslıktım, kimsem yoktu, bir notam yoktu, bir ses elbisem; iç koridorlarımın, iç odalarımın taşlarını dinliyordum, ıssızlık tuğlalarını yığmıştı köşeye, henüz ortada bir şekil yoktu, bir mey kabımız vardı veya yoktu, terk edilip bulunmuş değildik henüz, bir yara izimiz, bir gerçekliğimiz yoktu…
Yer yüzleri ve Gök yüzleri olmasa yalnızlığa ait olurdu kimimiz…
· “İsim”
Tırnaklarımızdan bin parça, dökülüp; yollara soy izler bıraktık, tırnaklarımızda bir yol hükmümüz olmasa bir kayıplığa mı ait olurduk, sızı…
Ben harfler hazinesi bir “mevc” idim, saklı bir kitaptım, hançeremde binlerce çentik; bir plan etrafında güzel cümle hallere kuruldum… Güzel cümlelere kuruldum, sarhoş, bir has zamana kuruldum, okyanus…
Mazlumdan yanaydım, bende tohum olmayan hiçbir şey yaşamazdı…
· “Şehir”
Yolun ayakları getirdi bizi; buraya bizi, bizim ayaklarımız değil, bir şehir getirdi… Şehrimiz yalnız bize iz, eşya, yalnız bize can; artık ortada “başkası” diye bir kelime yoktu…
Henüz baktığımız yer değildik belki, sığdığımız bir yer, kabuk veya herhangi bir kovuk yoktu… Biz avdık, göklerin avladığı, usuller bir bir üzerimizden geçiyordu, güneşin ve ayın ve yıldızların alışınca diline biraz, bir mekâna dönüştük av ve avcı… Bize işleyen nefes bir şehir yaptı bizi, bize işleyen nefes bir yazı yaptı bizi…
Halatın çamuruyuz biz daha, bizi çekecekler var eşya nefesine, sınanmaya; biz çamur mayasıyız, güneş terzisiyiz, terbiyemiz som ışıktan bir gölge ancak, içe çekilen bir halatız daha, biz daha “testi-ilmi”ne muhatabız… Bizlik testisinde-mey-sonsuza kadar avız… Biz şehiriz, uzağı yakınlıkta eriteniz, uzakta kalmayanız… Perdesizliğini özleyen bin perde yırtılmayız…
Bizi kimse bulmadı, bütün “bizleri” biz bulduk… yerler biricik bizim, gökler biricik bizim…
|