Kürsü Kürsü Vecd Sayı:
71 - Ocak / Mart 2012
“VECDİMİN PENCERESİNDEN” devam ediyor.
HAYRET
Velilik derecesinde bir kadına kâfirlerden bahsediyorlar. Allah'ı inkâr edenlerden…
Kadın öyle bir hayrete düşüyor ki; kendinden geçmişçesine başını tutuyor ve göğü, güneşi inkâr eden bir deliden bahsedilmiş gibi, saatlerce dehşet tavrını muhafaza ediyor:
–Nasıl olur, nasıl olur?.. Demek böyleleri de var!..
İşte bu noktaya kadar ermiş büyük saffet, hayret ve dünyadan gaflettir ki, Allah Resulünün:
“Size kocakarıların imanı lâzım!..”
Buyurdukları halin ta kendisi…
YA “BEN” NEREDE?
Benim elim, benim ayağım, başım, gözüm, kalbim vesaire… Vücudumuzu terkip eden her şeyi “benim” diye sayıp tüketebileceğimize göre ya “ben” nerede?.. O kimin?
VAR YOK
Allah'a “var - yok” diyenlere şaşıyorum!
Sanki - hâşâ - Allah olmasa “var” ile “yok” olabilecek… Allah'ı, onun birer mahlûku olan “var” ile “yok” tan birine tasdik, öbürüne tekzip ettirenlere beraberce şaşıyorum! Allah o kadar var ki, “yok” şüphesine aynı zamanda yer verircesine ona “var” demek bile gerçek tevhid ehline giran gelir.
PATLAMA
Maddeci şöyle konuşur:
–Artık felsefe devri geçmiştir. Bir şeyi anlamak, onun künhüne nüfuz etmek, fikirle mücerretleri kuşatmak diye (metafizik)bir sıkıntıya yer kalmamıştır. Pratikte, eşya ve hadiseleri tasarruf, onlara tahakküm, onları verimlendirme devri açılmıştır. En iyi anlayış ve tam kavrayış, elektriğin ne olduğunu bilmek değil, onu bir nâkil üzerinde ve bir ampul içinde zaptetmektir. Hiçbir kafa humması, mide gurultusundan daha aziz değildir. Mutlaka mefkûreleştirilmesi gerekli bir şey aranıyorsa o da makinedir.
Ruhçu da şöyle cevap verir:
–İnsan başını fare kafasından ayıran tek haslet ve haysiyet, fikir, mücerret fikir, arayıcı, tarayıcı, çırpınıcı, çatlayıcı fikirdir. İşte bu türlü arayışın yolda bulduklarıdır ki, bugünkü teknolojiyi doğurdu. Fakat durak ve gaye onlar değil, öteler, ötelerin ötesi ve sonsuzluk… Eğer mücerret fikir olmasa ve herşey hayvanî bir insiyaka bırakılsaydı, arz cazibesi kanunu bulunur muydu? Siz, Yirmibirinci Asra doğru sarkan teknik küfür, insan saadetini, ruhu hadım etmekte arar ve onu bağırsak yoluna doğru iterken, atom bombanızın bile eşiti olamayacağı patlamaya belki Yirbirinci Asırda şahit olacaksınız!..
NEREDE
Tekrarlıyoruz: Eli çolak, dili tutuk, edası mahkûm, işi korkak, ahlâkı boyun eğme, üslûbu yüze gülme , bilgisi tekerleme, vecdi ezberleme, gözleri kuru, yüreği katı, ibadeti kabuk, hassasiyeti kopuk, biçareler biçaresi!..
Sen neredesin, Müslümanlık nerede?..
İmanını, alnına yapışmış kar topu bir nur güneşi gibi değil de, ilericiler görmesinler diye, burnunda bir cüzzam karhası gibi, sargılar altında taşıyan yoksunlar yoksunu!..
Sen neredesin, Müslümanlık nerede?..
Evi, elbisesi, ekmeği ve yurdu, elinde hırsızlık malı gibi duran, bir türlü bunların sahipliğine varamayan, her haliyle “bütün bunlar benim değil, sizin!” diye bağıran ödü patlamış ve beyni kamaşmış, asırlık hastalar hastası!..
Sen neredesin, Müslümanlık nerede!..
NİSBÎ
Maddeyi görüyor, kokluyor, tadıyor, sesini işitiyor ve temasını duyuyoruz. Madde mi gözümüze, burnumuza, dilimize, kulağımıza, derimize göre, bu hasseler mi maddeye göre… Madde içimizde mi, dışımızda mı?.. Daha nice “olan” var ki, onlara mahsus aletimiz olmadığı için farkında değiliz. Ama o alet kalbimizde var… Onun da farkında değiliz…
ANLAMAK
İçimizde öyle bir doyma ve kanma duygusu ki, onu doyuran ve kandıran şeye hakikat diyoruz. Halbuki hakikat bizim duyduğumuzdan mücerret ve müstakil olmak gerek… İşte bu mücerret ve müstakil ana yol, yine içimizde, fakat saklanmış olması lâzım…
Onun içindir ki, hakikati önce his, sonra fikrederiz.
*
His sultan, akıl vezir… Haddini bilmek şartıyla…
METODOLOJİ
Allah Resulünün “devemi bağlayayım mı, tevekkül mü edeyim?” diye soran bedevîye verdiği “bağla ve tevekkül et!” cevabı, tedbir ve takdir arası iş ölçüsünde tek… Hazret-i Ebu Bekr'inMîraç mucizesine karşı çıkanlara “O söylediyse doğrudur!” mukabelesi, Peygambere bağlanmakta biricik… Hazret-i Ömer'in “Allahın takdirinden mi kaçıyorsun?” diye haykıranlara “Allahın takdirinden kazasına sığınmaya gidiyorum!” sözü, kaderi anlatmakta en üstün… Hazret-i Osman'ın Ebu Zer Hazretlerine “Ben Allahın Resulünden görmediğimi yapmam!” karşılığı, sadakatte usul temeli!..
Esasların esası İslâmda, usullerin usulüne kadar ne noksan ki?..
DOYMAK
Gençliğine doymadan gitti, derler… Doymak mümkün mü ki, doyup da gitsin… Doymak burada değil… Burası acıkmanın yeri…
Ve:
Tezatlar arasındaki ahengin şekilde en güzel ve kâmil ifadesi daire… O, giderken gelir, gelirken gider.
SECDE
Aman Yârabbi, aman Yârabbi; biz seni lâfta, yalnız lâfta ve kelimede anıyoruz. Üstelik hikmetin karşısında ve hayrete düştüğümüzü sanıyoruz. Senin, hikmetten bahsedici aklı yaratan hikmet sahibi olduğunu düşünüyorum da, patlayacak kadar şişen kafatasımı secdeye mıhlamak ve öylece kalmaktan başka yol göremiyorum. Zira secde, kendimde sandığım, kendimin diye vehmettiğim şeylerin sana iadesidir.
Aman Yârabbi; ne büyük sır var secdede!.. Anlar gibi oluyorum ama yine anladığımı iddia edemiyorum.
SEVMEK
Bazıları “Ben Allah'ı severim; ondan korkmam!” der. Bilmez ki, korku, sevginin ta merkezine yerleştirilmiştir. Sevgi korkunçtur. Dağın tepesini seven, uçurumdan nasıl korkmaz!..
*
Bütün eczahane, pastahane, muayenehane, dershanelerin duvarlarına yazmalı: “Ölüme çare Allah’ı sevmek ve Resulünün izinden gitmektir!..”
*
Piyanoda tokmakların teller üzerine vuruşunu hesap ve ona kuru bir nispetle bağlanan akıl, nameyi nasıl anlasın?
*
Bir tabloda mevcut renklerin (gramaj)ını ölçen tahlilci akıl şu kadar gram, şu kadar renkten doğan terkibi nasıl kavrasın?..
GÖZ KULAK
Bana öyle geliyor ki, münkirin gözünü çıkarsalar, kulağını sağır etseler, burnunu tıkasalar, dilini sökseler ve temas hissini dondursalar, o zaman görür, işitir, koklar, tadar ve temastan anlar…
Eyvah, görmemek için göz, işitmemek için kulak taşıyanlara!..
İZAH
Bu âlemde hiçbir şeyin tam ve mutlak izahı yoktur. Bir şeyi izah etmek için kullandığımız kelimenin izahı bile ayrıca izaha muhtaç, başka bir kelimeyle… Bütün izah edilemezler yine izah edilemezlerle izaha çalışırken, farkındamıyız ki, bu izahı izah edilemeyenlerin en büyüğü, yine Allah?.. Kâinatın tek ve mutlak izahı, Allah…
|