Kardelen'i DergiKapinda.com sitesinden satın alabilirsiniz.        Ali Erdal'ın yeni kitabı TÜRK KİMLİĞİ çıktı        Kardelen Twitter'da...        Kardelen 35 Yaşında!..       
    Yorum Ekle     4498 kez okundu.     Henüz yorum bırakılmadı.     Yazara Mesaj

Kürsü
Kürsü Vecd

  Sayı: 70 - Ekim / Aralık 2011

HASTA

Hayretler içindeyim! Biri yolda düşüp bayılsa, koşarlar, kaldırırlar, eczaneye, hastaneye, bir yere, bir tarafa götürürler. Körün, sağırın, solağın, topalın, şunun, bunun, teker teker bir hastalık teşhisi ve devâ merkezi vardır… Böyleyken küfür hastalığının dispanseri yok… Çünkü kâfir iki ayağı üzerinde durabilmektedir; gözlerinin gördüğü, kulaklarının işittiği, aklının işlediği sanılmaktadır. Ah o göz ki, görmeye, o kulak ki, işitmeye, o akıl ki düşünmeye perdedir; ve bunların sahibi sıhhatte bilinmekte… Öbür hastalar da kim oluyor? Yok mu bu hastaları, bu öldükten sonra ölmeye gidecek çaresizleri kurtarmaya bir çare?.. Nerede bunlara mahsus sıhhî imdat otomobilleriyle garajları dolu büyük cemiyet (agora)sı?..

 

İMAN-İNKÂR

Allaha iki cins insan inanır. Ya en aptal, ya en akıllı!.. İkisi ortası dediğimiz hakikî akmak, inkâra memur…

Mikrobu keşfeden (Pastör) keşfinin açtığı harikalar ufku karşısında Allaha inanır, fakat o keşfi (Pastör)den öğrenen yarım adam, “Mikrobun keşfedildiği asırda hiç gizliye inanılır mı?” diye Allah'ı inkâra kalkar. Bakın, nereden gelen nereye gidiyor. Demek iş nasipte, düşünmede değil…

Allah'ı tel dolapta yemek ararcasına beş hassenin tamtakır sandığında arayıp bulamayanları ikna etmeye çalışmak, ne hazin faydasızlık!.. Rus (astronot) gibi “bütün fezayı gezdim, Allah'a rastlamadım” diyecektir.

 

İLİM

İlim sayısız meçhullerin tek malum tek malûm etrafında cebir muadelesi… Meçhulleri birbiriyle nispet muamelesine tabi tutarak hakikati arıyor ve bir şeyler bulduğumuzu sanıyoruz. Bu muadelenin mutlak malûmu, mutlak meçhul olarak Allah…

 

KEYFİYET

“Keyfiyetleri Allaha havale ediniz” diyen Şah-ı Nakşibend, Allahı mutlak tenzihin imkânsızlığını belirtirken de aklı son hududuna vardırmıştı. Mutlak tenzih, hiçbir şeyi bilmez, hiçbir şeyden anlamaz hale gelmek ve Allah'da kaybolmaktır.

 

FERT ve CEMİYET

Her fert, kendi içinde en büyük topluluğu taşır.

*

Fert sebep, cemiyet netice…

*

Cemiyet ferdin aynası… Büyük vâkıa fertte…

 *

Allah mutlak fert…

 

TESLİMİYET

Namazda teslimiyet vardır. Onun içindir ki, namaz nefse giran gelir. Yalnız bu kadarı İslâm'ın hak ve namazın mutlak ibadet olduğunu göstermeye yeter.

Nefslerini şahlandıranlar, namaza yaklaşamazken, Müslüman geçinenler de onun kabuğunda kalır ve gerçek namaz pek az kimseye nasip olur.

 

İTİKAT

Hiçbir itikadın içinde bir mevsimden fazla barınılamaz. İtikatlar mutlaka posalaşır, çürür ve teaffün eder. Bu kanun,  Allahhın, kendisine ve kıl şaşmaz yoldan itikattan gayrına olan tavrı… Sabit etrafında ebedi yeni, yalnız İslâm'da…

 

BEN

Büyük Velî Abdulhakîm Efendi Hazretlerinin en güzel sözlerinden birisi, ermişlerin benlik haline dair şu görüşü:

“Mevzuunu bulamaz ki ben diyebilsin…”

Bizse “ben” den başka mevzuu olmayan biçareleriz.

 

VARLIK

Nakşîlerin, o, garipler âlemi fâtihlerinin bir sözü var: “Bilhûdî iman, Bâhûdî küf est- kendinden geçmiş olmak iman, kendinde olmak küfür…”

Kelâmı, idrak fezasının bu noktasına  çıkarabilmek kime vergi?...

Mümin misin, yum gözünü, sil ruhundaki dış dünyadan bütün çizgileri; boşluğa, yokluğa, hiçliğe dal!.. O'ndan başka hiçbir şeyin var olmadığı mutlak varlığı bulmuş olursun!..

 

AŞK

Çocuğa ana karnında ruh üfleyen, tohumu hararet içinde çatlatan, ampulü nurla dolduran, Çin Seddini yükselten, Süleymaniye kubbesini dokuyan ve öksürüklü mantık hesaplarını paçavraya çeviren aşk, insan hilkatindeki “ol!” hamlesinin birinci sırrı… Her şubede her işi aşk yapacak, akıl hesaplayacaktır. Ve bunlar birbirleriyle hiç geçinemeyecekler…

 

ZUHUR

En küçük bir idrak çilesinin varacağı hakikat olarak bütün varlıkların yok göründüğü bu âlemde yok görünerek var olan Mutlak Vücudu anlamak için erenlerin şu sözü yeter:

Allah zuhurunun şiddetinden gaiptir.

 

DUA

Duayı kabul eden, dilekleri veren, vermeyi murad edince el açtıran, ancak sevdiği kuluna dua ettiren, sevmediklerinin elini ve dilini bağlayan ve kendisine yönelmekten alıkoyan Allahım!..

Bizi affet!..

Biz, Sevgilinin nuruna lâyık olmaktan düştüğümüz için bu hale geldik.

O'na lâyık olabilmek kimsenin haddi değil… Fakat lâyık olunamayacağını bilmenin liyakati herkesin vazifesi… İşte bu son inceliğe lâyık olamadığımız için bu hale geldik.

O nur öyle bir nur ki, ona lâyık olmakta, topyekûn zaman ve mekâna, bu dünyaya ve ötekilere malik olmak var… Bu liyakatten düşmekte de, her türlü mahrumluk ve mahkûmluk…

Her türlü mahrum ve mahkûm olduk.

Bizi affet!..

*

O Nur'un vecd ve aşkı üzerimizdeyken, denizlere, yelkenleri ipekten ve çıpaları altundan kalyonlar indirdik; karalara da, yolunu viraneye çevirmek yerine mâmureye döndüren ordular saldık. Padişahlara “Ayağa kalk, kanun huzurundasın” diye ihtar eden hâkimler yetiştirdik. Müspet bilgiler, medeni aletler, keşifler ve buluşlar, hep o Nur'un kendi fert ve cemiyet aynalarımızda tecellisinden… O Nur'u körleştirince de Şarkın son 5 asırlık macerası içinde bir zamanlar yaban domuzu hayatı süren Garplının sürü hayvanı olduk.

Son yüz yıl içinde bizi bu halden kurtarmak isteyen hiçbir davranış şifa getiremedi. Zira o Nur'a yeniden liyakat ve bu liyakati yeni zaman ve mekâna tatbik etmek şuurlaştırılmadı. Ters yollara sapıldı. Bu, ilerinin ilerisi şuurun sahiplerine “mürteci” dediler ve onları, asıl din gözünde suçlu, O Nur'a liyakati sıfıra indirici, vecd ve aşk mahrumu, din ve hikmet cahili kara yobazdan ayıramadılar.

Onları, bize böyle muamele ettikleri için değil, bizi, bu muamelenin altından kalkamadığımız için affet!..

Bizi, boynumuza geçirdikleri asırlık idam ipini kravat diye taktığımız için affet!.. Tek kelimeyle, “Müslüman” yaftası altında Müslüman olamadığımız için bizi affet!..

Ve bize; kendi öz yurdumuzda asırlardır lütfen iskâna tâbi muhacirlere benzeyen gerçek Müslümanlara, O Nur'a liyakatin en ileri derecesini bahşet; ve ebediyet bestesinden şarkımızı ateşten ahenk helezonlariyle gönüllere nakşet!..

Duamıza öyle bir tesir ver ki, kezzabın mermeri yediği gibi nefsimizin bütün oyuncak mâbutlarını yakıp erittiğini, senin mücerret ve münezzeh birliğin etrafında hiçbir inanış pürüzü bırakmadığını görelim; sunî teneffüsle açılan bir baygın şeklinde bu milletin yavaş yavaş doğrulduğuna şahit olalım!..

Allahım!.. bizi hem af, hem adam et!.

Bu yazıya yorum ekleyin

Adınız
E-posta Adresiniz
Yorumunuz
 

CAPTCHA


Resimdeki rakamları bu alana yazınız


Eklenen Yorumlar


Henız yorum bırakılmadı...
 
Vecd... - Sayı 72
Kürsü... - Sayı 71
Kürsü... - Sayı 70
Vecd... - Sayı 69
Tüm Yazıları

ASKIDA ABONELİK: Siz de "askıda abonelik kampanyası"na destek olmak ister misiniz?

Gelecek sayının konusu (127):
Sünnete uygun beslenme...

Son Eklenen Yorumlardan
 Bugün 18.11.2025Konu nedir? ...

 Deprem kuşağında yer alan ülkemizde: çok katlı yapılar yerine, tek katlı bahçeli evlerde yaşamak asl... yusuf

 Muazzam bir çalışma olmuş,tebrik ediyorum.... Ahmet Durmuş

 yukarıdaki hikayeyi ve eklemeleri yazan kişi biraz zorlamayla günün modasına uymuş işi dış güçlere a... HALİL KÖSE

 test"... test


Tüm gazetelerimizin toplam tirajı, 70milyon nüfusa karşılık, 3,5 milyon…
Elâlemin memleketinde tek gazete bile çift rakamlı tiraja sahip. Mesela Japonya’da günde 13 milyon satan gazete var.
Bizde nüfus artıyor, gazete tirajları yerinde sayıyor, hattâ azalıyor. Demek ki “basın” diye piyasaya sürülen kâğıt parçalarına millet güvenmiyor. Bu güvensizliğe rağmen basından ödleri kopanlara yazıklar olsun!
Kardelen: Sayı 1, Temmuz 1993
Büyük camgözlerle yüzen karahindiba
Hakkın hâdimleri ve bâtılın vekâlet sava
Ehl-i gönül
Nesl-i muazzez
Nereye kadar?
Gelecek sayı (127) konusu


Ali Erdal - Nereye kadar?
Kadir Bayrak - Mukaddes beldelere-2
Ekrem Yılmaz - Korkaklar
Ekrem Yılmaz - Nerdeyiz
Fatma Pekşen - Dağlara çen düşende
Dergi Editörü - Ben kazandım, biz ka...
Site Editörü - Vekâlet savaşları
Necip Fazıl - Yahudi (Terkip ve Te...
Necdet Uçak - Annem var güzel anne...
Necdet Uçak - Bu vatan bizim
Kardelen Dergisi - Gelecek sayı (127) k...
Kardelen Dergisi - Kardelenden haberler
Kardelen Dergisi - Gazze ateşkes görüşm...
M. Nihat Malkoç - Gördüm seni, gördüm ...
M. Nihat Malkoç - Gazze, ümmetin imtih...
Zaimoğlu - Gündüz, geceye muhta...
Zaimoğlu - Sağlam kulp
Halis Arlıoğlu - Hâramiler
Halis Arlıoğlu - Meçhule hitap
Ahmet Değirmenci - Geri verin
Ahmet Değirmenci - Kurban
Ahmet Değirmenci - İki ara bir dere
Büşra Duru - İslâmın meşalesi ile...
Remzi Kokargül - Malatya suskun, durg...
Murat Yaramaz - Şüphe
Murat Yaramaz - Amnezi
Gözlemci - Hadiselere bakış
Mahmut Topbaşlı - Duruldum
Mahmut Topbaşlı - Cemre sancıları
Cahit Ay - Kimdendir
Cahit Ay - Ondördünde
Cahit Ay - Sana geliyor
Rıdvan Yıldız - Kaş ve bulut
Vahid Aslan - Adam olmaq derdi
Vahid Aslan - Günəbaxanlar
Emine Öztürk - Yolun sonu
Osman Akçay - Büyük camgözlerle yü...
Mustafa Makas - Vesâyet savaşları
Yaşar Akyay - Hakkın hâdimleri ve ...
İbrahim Durmaz - Kızılelma
Mehmet Emin Armağan - Nesl-i muazzez
Mehmet Emin Armağan - Ehl-i gönül
Mustafa Kozlu - Mutluluk
Uğur Utkan - Hz. Ebubekir Sıddık
Kemal Çerçibaşı - Bir yıldırım çarptı ...
 
 
23 Mart 2005 tarihinden beri
 Ziyaretçi Sayısı Toplam : 16383221
 Bugün : 1253
 Tekil Ziyaretçi Sayısı Toplam : 703485
 Bugün : 103
 Tekil Ziyaretçi Sayısı (dün) Toplam : 258
 126. Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 1
 Önceki Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 6
Son Güncelleme: 9 Mart 2025
Künye | Abonelik | İletişim