Kardelen'i DergiKapinda.com sitesinden satın alabilirsiniz.        Ali Erdal'ın yeni kitabı TÜRK KİMLİĞİ çıktı        Kardelen Twitter'da...        Kardelen 34 Yaşında!..       
    Yorum Ekle     4374 kez okundu.     Henüz yorum bırakılmadı.     Yazara Mesaj

Vecd
Kürsü Vecd

  Sayı: 69 - Temmuz / Eylül 2011

(İman ve İslâm Atlası’ndan)

BÜTÜN MESELE

İslâmı uydurmak ve dışından payandalamak değil, içinden bulmak ve olduğu gibi yaşamak… İşte bütün mesele!..

İslâm ebedî bina, dıştan istemez destek;

Onu içinden keşfet, erdiren yol budur tek!

 

KEMENT

Hiçbir içtimaî sistem gösterilemez ki, hararetli ömrü bir mevsimden fazla sürsün… Solmak, pörsümek, paslanmak, çürümek, her mevcuda mukadder… Halbuki dâva, ebedîyi, fesat bulmazı, tegayyür kabul etmezi bulmakta… Yani her ân yeni olanı…

Süreklilikle süreksizlik arası bu ukde, Allah’ın ruhumuza attığı kement… Korkunç imtihan!.. Alıştınız mı, otomatlaştınız mı, makineleştiniz mi yandınız! Vecd ve aşk başını alıp gidiyor.

İslâm ile başka inanışlar arasındaki farkı belirtmek, yahut belirtilmesi vazifesini müslümana yüklemek için boynumuza atılan bu kement, onu boynunda hissetmeyeni boğar.

Boğulmadık mı?

 

VECDİMİN PENCERESİNDEN

BEDAHET

Allah Resulünün saadet devrinde her şey bedahet halindeydi ve bedahet ölçüsüne bağlı… O devirde herkes bir nur huzmesi içinde kendinden geçmiş ve teslim olmuştu. O devirde hiç kimsede “kıyl ü kaal  fikir dedikodusu” ve akıl telâşı yoktu. Bütün bunlar sonradan geldi; nur gölgelendi ve aklın zulmet arabası yağız atlarını sürmeye başladı. Aklı akılla yenecek ve ilerisine geçecek akıl Gazalî'ye kadar gelemedi. Peşinden aklı büsbütün iflâs ettirecek kadar donduran Şeyh-i Ekber'e karşılık, her şeyin hak ve keyfiyetini kıvamlayan ve bütün gerçekleri yerli yerine oturtan, ikinci binin yenileyicisi İmam-ı Rabbânî ve yolundakiler… Derken, bu dâvanın ne büsbütün akılla, ne de büsbütün akılsız olabileceğinden gafil, günümüze kadar sızmış sağlı ve sollu mankafalar, kuru akılcı sözde Müslümanlar, sahte mütefekkirler, ahmak reformcular ve başlarında Vahhabîlik kuluçkası İbn-Teymiye… İlle de akıl, ille de akıl!..

Gören şeyin göz olmadığını, gözde Allah'ın nuru yuvalandığını ve her şeyin Batı felsefesinin bile bugün yaklaştığı bedahet duygusuna bağlı bulunduğunu anlamayanlara yazıklar olsun!..

Bedahet anlaşılmadıkça hiçbir şey anlaşılamaz.

 

ÇİLE

Mevlâna der ki :

 Sarayda gece… Sultanlar uykuda… Zindanda gece… Mahkûmlar uykuda…

Yani saadette ve felâkette, kimsenin hiçbir şeyden haberi yok… Hepsi gaflette birlik…

*

 

Hızlı hızlı tespih çeken bir velî'ye sordular :

 Tespihte ne arıyorsun?

 Gafleti arıyorum!..

 Gaflet… Sırasına göre belki en büyük nimet… Fakat esasta zehirlerin zehiri…

*

 

Ey Müslüman, sana düşen nimetse sadece çile… Uyumamak ve düşünmeye memur olmak… Bu çile kapısından erişilecek dünyayı bilseydin, yatağını ve yorganını satardın!

 

SIR

Aklın kuşattığı hiçbir yerde sır yok, kuşatıldığı her yerde sır var… Allah’ın kuşatılması muhal, kuşatması da mutlak olduğuna göre, ona giden yol sır idrakinden başka ne olabilir?..

Sır olmasaydı, “meçhul” olur muydu hiç?.. Meçhul olmayınca da, ne fikir, ne ilim, ne sanat…

Sanat, Allah'a sır caddesinden giden fener alayı… Sanatkâr, ayda, güneşte, çizgide, renkte, seste kimi aradığını bilseydi onun isminden başkasını ağzına alamazdı.

CÜCE

Akıl, cüceler içinde belki en becerikli cüce; fakat muhakkak ki bir cüce… Mesafeleri karış karış ölçmeyi, zamanı tık tık saymayı, develere çelme takmayı, cücelere ökçeli iskarpin giydirmeyi, denize dalmayı; havada uçmayı daha bir çok şeyi; birçok şeyi, bilir fakat bir şeyi bilmez : Eğer kırk bir mîzan ve tecrübe işaretiyle defterinde kayıtlı değilse, bir kere birin kaç ettiğini…

Fakat bir büyüğün dediği gibi, ne sadece akılla olur ne de büsbütün akılsız… Ona da vazife vermiş sahibi…

*

 

Gerçek akılsız, dolayısıyla nasipsiz kimdir bilir misin? Ne aklın altında kalıp da onu hiç kullanmadan inanan, ne de aklın üstüne çıkıp onu akıl aleyhinde kullanarak inanmaya bakan… Akılsız, aklın içinde kalandır; akıl fıçısı içinde, “nârıbeyzâ”dan aşk parmaklarıyla cidar pencereleri açamadan ve bu işte aklı kullanmadan ermeye de yol kapalı…

Akılla aşk nasıl geçinebilir?.. Akıl, kemiyetin uşağı; ve aşk, keyfiyetin meczubu… Keyfiyet ise şu kadar kırat pırlanta gibi kemiyetin şahitliğine muhtaç…

 

NE GÜN?

Eli inmeli, dili düğümlü, kalbi buruk, edası pısırık, sermayesi korkak, işi ürkek, ahlâkı katlanmak, ibadeti saklanmak…

Bu mu Müslüman?..

Velînin sahabîler üzerindeki hükmü malûm :

 Siz onları görseydiniz deli derdiniz; onlar da sizi görselerdi “bunlar Müslüman değil!” derlerdi.

Müslümanlık iddiacıları! Ne gün divaneleşeceksiniz?..

 

MUHAL FARZ

Şeraitte “muhal farz” demek ve bilmek şartıyla akla, hakikati tersinden muhakemeye nefyi yolundan tespit hakkı verilmiştir. Hendesedeki “aks-i dâva”larda olduğu gibi…

Muhal farz :

 Allah olmasa, oluş ne olur?

Şeklinde… Bu noktada beyin çatlar ve hüküm şöyle gelir :

 Muhal farz, Allah olmasa insan için tek gaye, atomu çatlatırcasına dünyayı berhava etmek ve bir elden hayata son vermek olur.

Muhal farz :

Şeriat, boynu, elleri ve ayakları insanın çarmıha gerilip tek noktaya baka baka çıldırması ve ölüm nimetinden de mahrum, öylece kalması demek olsa tek saadet bu olur.

Muhal farz :

O'nun yolu ebedî cehennem olsa sonsuz devlet bu olur.

“ Kuzum sen çıldırıyor musun, bu dipsiz fikirler de ne oluyor?” diye çıkışmayın!

Bu dipsiz fikirler, her şeyin Kâinatın Efendisinden geldiğini, O'nu Allahtan sonra “1” diye kabul edip bütün sayıların işte bu “1” etrafında halkalanmakla hayat bulacağını, O olmasaydı, eflâkin yaratılmamış olacağını anlamaya yaklaşmaktan geliyor.

Siz yer çekimi sayesinde topuklarınızın dibine basan ve dengenizi bulurken, ben, bu soydan bütün dengelere boş vermiş, başımın topuklarıyla yedinci kat gökte çekimlerin çekimi noktasına, dipsizliğe tutulmuş bulunuyorum.

 

İHLÂS

Dua, dua, dua… Boyuna dua edelim… Hiçbir dua çevrilmez. Elverir ki, edebilelim… Boyuna isteyelim… Hiçbir istek döndürülmez… Elverir ki, isteyebilelim… Mâlik, mahruma vermez olur mu?.. Bunun için yaratıldık. İsteyelim!.. Elverir ki, istemeyi bilelim… Ümmetin, sahabîlerden sonra en büyük ferdi İmam-ı Rabbânî hazretleri, “Allah, vermeyeceğini istetmez” buyuruyor. Bu ölçüdeki hikmeti sezenler, bir şeye malik olmak için o şeyi istemenin yeter olduğunu anlarlar. Ama istemenin istemek olması için dudakların yetmeyeceğini anlasalar…

Ey İhlâs!.. Senin olduğun yerde hiçbir şey eksik değildir!

 

YOK

 Yok!

Diyenlere bir sözüm var : 

Siz bana gerçekten yok olan bir şeyi gösterebilir misiniz ki, yok'u bana ispat edebilesiniz?.. Gösterebilecek olsanız zaten o şey yok değil, var olur. Gösteremeyince de yok demeye imkânınız kalmaz! Allah'a yok diyebilmeniz ayrıca ispat ediyor ki, o “var”ın ta kendisi, “yok”un da yaratıcısı…

 

DELİ

Kapıları yıkarcasına tekmeleyeceğim, limandaki bütün vapurların ve şehirdeki bütün fabrika bacalarının canavar düdüklerini öttüreceğim, trafiği durduracağım, insanları oldukları yerde mıhlayacağım ve gök tavanını yıkan bir sesle haykıracağım geliyor :

 İnsanlar! Allah var! Onu düşünmekten başka her işe paydos!..

Bana “deli” mi diyecekler?

Canım kurban, aklın son durağı olan böyle deliliğe!..

 

BİR

1 var, 1… Ne 2, ne 3, ne 5… Git gidebildiğin kadar… Olan yalnız bir… Öbürleri 1'in kendi üzerinde katlanışından ibaret… 2, 3, 5 ki, mahiyetini 1'in 2, 3, 5 kere üzerine katlanışından alıyor, demek kendisiyle yok… Ve 1 ki, 1 elma, 1 yıldız, 1 insan gibi, 2, 3, 5 olabiliyor, o da kendisiyle yok… Ve her şey ideal 1'den, nişane…

 

 *

Evet, dâva 1'de, 2, 3, 5 olması muhal olan mutlak 1'de…

 *

 

Allahım!

Sayılar bile senin azamet ve saltanat marşını söylüyor da kimse farkında olmuyor. Yüksek matematikçiler bile…

ŞÜKÜR

Allahım, sana ettiğim şükürlerin başında şu var : Beni, yeniler ve ileriler içinde gözün göremeyeceği kadar yeni ve ileri olan İslâma bağladıktan sonra, onu, birçok göze, eskiler ve geriler içinde en eski ve en geri bir dâva diye gösterdin; ve böylece bana, herkesin kolayca hükmettiği bir mevzuda izahı en çetin ve kaba gözlere karşı dış görünüşün aksine en mahrem meselenin müdafaasını yükledin, böylece koşu dairesi üzerinde, sırf, aradaki kim bilir kaç devirlik mesafe yüzünden kaplumbağaların arkasından geliyor gibi görünen tazıya karşı kaplumbağaları kahkahalarla güldürdün!.. Allahım, sana şükrederim!..

AĞAÇ VE BÖCEK

Varlık hudutsuz girift bir ağaç… Ve sen ey Kâinatın Efendisi; onun, hudutsuz girift köküsün! Bu köke bağlı gövde… Bu gövdeye bağlı ince dal… İnce dala bağlı yaprak… Yaprağın üstünde el ayası gibi lif lif bir ağaç haritası… Onun üstünde de küçücük bir böcek…

Ben de buyum!.. Bütün insanlık budur!.. Ve senin getirdiğin nizam ağacının en küçük yaprağında bir böcek olmaktan üstün paye yoktur!


Bu yazıya yorum ekleyin

Adınız
E-posta Adresiniz
Yorumunuz
 

CAPTCHA


Resimdeki rakamları bu alana yazınız


Eklenen Yorumlar


Henız yorum bırakılmadı...
 
Vecd... - Sayı 72
Kürsü... - Sayı 71
Kürsü... - Sayı 70
Vecd... - Sayı 69
Tüm Yazıları

ASKIDA ABONELİK: Siz de "askıda abonelik kampanyası"na destek olmak ister misiniz?

Gelecek sayının konusu (124):
Diyarbakır anneleri...

Son Eklenen Yorumlardan
 Merhaba. Mən n Azərbaycandan yazıçı Gülər Natiq İsaq ✍️ Bu şeiri çox b&#... Guler

 Altıntaş Hanımefendinin Ey Güzel şarkısının akorlarını çıkarmak üzere sözlerini aradım ve ne mutlu b... Zafer

 Altıntaş Hanımefendinin Ey Güzel şarkısının akorlarını çıkarmak üzere sözlerini aradım ve ne mutlu b... Zafer

 Süleyman Abdulla. Müasir Azərbaycan poeziyasinin ən görkəmli nümayəndəl... Hikmet

 yüreğine kalemine sağlık hayırlı ve bol okurları olsun.🤍✒️...


Günümüzde kitaba nazaran paraya rağbeti; mide gurultusunu beyin sancısı zannederek, Tanzimat’tan bu yana, hiçbir şeyin çilesini çekmeden, her şeyi, Avrupa’dan monte eden(alan) yazarlarımıza borçluyuz.
Borcumuzu ödemesek de olur.
Kardelen: Sayı 1, Temmuz 1993
Kudret-i ilahi
Ürəyimin Əsdiyi
Yaşanan pişmanlık
Her şey apaçık
Suriye Türkmenlerinin dilinden
Oğulcan


Ali Erdal - Her şey apaçık
Kadir Bayrak - Nerelisin
Necip Fazıl Kısakürek - Doğuda buhran
Ekrem Yılmaz - Göç mü hicret mi
Ekrem Yılmaz - Zerre
Fatma Pekşen - Mustafa
Dergi Editörü - Hicret şuuru
Site Editörü - Zor sınavımız mültec...
Necdet Uçak - Yüreğim benim
Kardelen Dergisi - Gelecek sayı (124) k...
Kardelen Dergisi - Kalem erbabına...
Kardelen Dergisi - Kardelenden haberler
M. Nihat Malkoç - Gittikçe azalıyoruz
M. Nihat Malkoç - Suriye Türkmenlerini...
Hızır İrfan Önder - İstemem
Berna Pak - Gelecek(siz) çocuk
Ayhan Aslan - Dilenci
Mehmet Balcı - Sevda
Mehmet Balcı - Tükür
Ahmet Çelebi - Kaçıncı bahar
Av. Mustafa Büyükgüner - Heybemden
Halis Arlıoğlu - Gaflet, dalalet ve h...
Murat Yaramaz - Pusula
Murat Yaramaz - Soğuk
Gözlemci - Olayların düşündürdü...
Mahmut Topbaşlı - Asırlık mertebe
Suleyman Abdulla - Ürəyimin Ə...
Cemal Karsavan - Hasrete zincir mi da...
Emine Öztürk - Bismillah
Osman Akçay - Gibi
Bekir Oğuzbaşaran - Türküleri seviyorum
Yaşar Akyay - Yaşanan pişmanlık
Yaşar Erim - Firavun düzeni devam...
Cahit Can - Bu insanlar
İbrahim Durmaz - Kar
Sevdagül Aykar Yıldız - Oğulcan
Mehmet Emin Armağan - Kudret-i ilahi
Saltuk Buğra Bıçak - Sarı yapraklar dökül...
 
 
23 Mart 2005 tarihinden beri
 Ziyaretçi Sayısı Toplam : 15276585
 Bugün : 6672
 Tekil Ziyaretçi Sayısı Toplam : 647431
 Bugün : 868
 Tekil Ziyaretçi Sayısı (dün) Toplam : 129
 123. Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 1
 Önceki Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 7
Son Güncelleme: 9 Mart 2025
Künye | Abonelik | İletişim