Sorumluluk duygusu Turgay Ertem Sayı:
74 - Ekim / Aralık 2012
 İslâm dini, müslümana, ömrü boyunca sorumluluk duygusuna sahip olarak yaşamasını öğretir. İnsanın asıl sorumluluğu Yaradan'ını bilmektir. Ondan sonra da ömrü boyunca bulunduğu yerin, yaptığı ve meşgul olduğu işlerin sorumluluklarını taşır. Kulluk sorumluluğumuzun gereğini yerine getirmek, dünyada var oluşumuzun asıl sebebidir. Buna inanan insanlar kendileri için en sağlam ölçülere kavuşmuş demektir. Her anını kulluk şuuruyla yaşayabilenler ne güzel insanlardır. Onların dünyaları da huzurludur.
Yaptığımız her işi kulluk şuuruyla ve imtihan anlayışıyla başarmaya çalışmalıyız. Aldığımız her görevi, yaptığımız her işi en iyi ve en güzel şekilde yapmalıyız. Eğer istenildiği gibi olmamışsa, elden gelen yapıldığı için müsterih oluruz. Meselâ okulda alabileceği en yüksek notu hedeflemeyen öğrenci, zekâsının ve kabiliyetinin hakkını vermiyor demektir.
Baba, ailesine eşine çocuklarına karşı sorumluluklar taşır. Onlara cennet yolunda yardımcı ve yol gösterici olmak zorundadır. Yine onları, Rabbinin rızasına uymayan her şeyden korumak ve uzaklaştırmak zorundadır. Bu konuda Efendimiz'in (sav) “Hepiniz çobansınız, güttüklerinizden mesulsünüz” diye başlayan hadisi sorumluluk sahamızı da belirler. Günümüzde pek çok ana baba, evlâdına bu manada yol gösterici olamıyor maalesef…
Öğretmen, öğrencisine öğretmesi gerekenleri en iyi şekilde öğretmek zorundadır. Dersine yeterince hazırlanmıyorsa, lüzumsuz ve boş şeylerle dersini dolduruyorsa görevini yapmıyor, sorumluluğunu yerine getirmiyor demektir.
Komutan, savaşta görevini, emrindeki askerle en az zayiatla tamamlamakla sorumludur. Bunun için barışta askere gerekli eğitimi vermek, gereken tedbirleri almakla sorumludur.
Anne, eşinin ve çocuklarının ihtiyaçlarının, evdeki huzurun sağlanmasından sorumludur. Evin muhafazası da hanıma aittir. Annesinin sözünü dinlemeyen evlât da kendi sorumluluğunu yerine getirmiyor demektir.
Devlet adamı, hele bir başbakan, milletinin her şeyinden sorumludur. Milletine faydalı olacak her şeyi yapmak, zarar verecek her şeyi de tespit edip, inceleyip zararını ortadan kaldıracak tedbirleri almak zorundadır. Devlet adamları, kazandığı salahiyete güvenerek belki kimse ondan hesap soramaz zannedebilir. Ama unutmamalıdır ki hesap günü var. Herkes yaptıklarının hesabını verecek. Bu şuurdaki devlet adamlarına sahip olan millet ne kadar bahtiyardır. İstişareye önem veren, aklı başında danışmanlar edinen devlet yöneticileri, çok daha başarılıdır ve sorumluluğunun gereğini yerine getiriyor demektir. Yanlış bilgiden de kendilerini korumalıdırlar. Hata yaptığında da diklenmek ve üstünü örtmeye çalışmak yerine samimiyetle özür dilemesini bilmelidirler. Milletimiz, hata yapanı değil hatasını örtmeye çalışanı ve kendisini yok sayanı affetmez…
|