Mutlak eşitlik, eşitsizliktir Muhsin Hamdi Alkış Sayı:
76 - Nisan / Haziran 2013
En evvel, Terör ve Kürt meselelerinin çözümünde sihirli bir değnek gibi “Türkler Kürtlerle eşit olmak istemiyor eşitlik sağlanırsa sorun çözülür” diyen sözde aydın yaygarasına cevaben :
Eşitlik hukukî bir kavram ve yanlış anlıyorsunuz. Mutlak eşitlik, eşitsizliktir. Hukuk normatif eşitliği esas alır. “Eşit olmak istiyorum oturduğun evden bana hisse ver” veya “ÖYS’de herkes sınavsız ODTÜ’ye girsin” diyemezsiniz. Kürt olmak normatif bir eşitsizlik yaratıyorsa yani kanun önünde devlet dairesinde, fırsat eşitliğinde bir eşitsizlik meydana getiriyorsa bu ülkede eşitsizlik var hükmünü verebilirsiniz.
Mühim olan zahirî eşitsizliğin adil olup olmadığıdır. Eşit olmamaya örnek verilen “anadilde eğitim, anayasada Türk lâfzının çokça geçmesi, vatandaşlık tanımında Türk milleti denmesi” gibi örneklerin dünya ölçeğinde hukukî değeri yoktur.
Anadolu, Türkler’in ülkesi olan Türkiye demek ise –ki 1000 yıldan beri böyledir- Türk milleti lâfzına itiraz etmekle çoğunluğun haklarını gasp etmiş olursunuz. Tersine bir eşitsizlik yaratırsınız.
Mesele egemenlik sorunudur. Anayasa bu ülkenin tapusudur ve tapuda mülkiyet hakkımızı başka bir milletle paylaşmak istemiyoruz!
Tıpkı geçmişte en güç zamanda Mondros mütarekesi şartlarında bile İngilizle, Fransızla, Yunanla, Ermeniyle, Arapla paylaşmadığımız gibi.
Bize göre Kürt de tüm diğer etnik unsurlar gibi Türk milletinin bir parçasıdır; kardeşimizdir ama “parçası değilim” diyene de teröre başvurmadığı silâh tehdidiyle hakkımızı gasp etmediği sürece saygımız var.
“Kürt kökenli Türküm” diyen de “ben ayrı bir millettenim ve Kürdüm” diyen de şahsî haklarını sonuna kadar kullanabilir. Ancak hiçbir şart altında, etno-sosyolojik haklar Türk vatanında kollektiflik kazanamaz. Self determinasyondan bahsedilemez.
Tapumuza ortak çıkmaya tevessül etmeyen her birey hakkını tanırız. Hakkımıza göz dikenin de haddini bildiririz; çünkü burası son vatanımız ve başka vatan yok!
Kur’ân-ı Kerîm’de Hücurat süresi 13. ayette kavim gerçeği şu şekilde ifade edilmektedir:
“Ey insanlar! Şüphe yok ki, biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizi tanımanız için sizi boylara ve kabilelere ayırdık. Allah katında en değerli olanınız, O’na karşı gelmekten en çok sakınanınızdır. Şüphesiz Allah hakkıyla bilendir, hakkıyla haberdar olandır.”
Kavimler haktır ve Allah’ın ayetidir. Haram olan, yasak edilen ise kavimcilik taassubu ve idareniz altında veya müstakil yaşayan kavimlere ayrımcılık ve haksızlık yapmamaktır.
Yüce ve Âlim Allah dileseydi tüm insanlar tek ümmet olurdu. Farklı ümmetler ve kavimlerden müteşekkil olduğumuza göre barış içerisinde yaşamak insanın vazifesidir.
“Allah dileseydi, sizi tek bir ümmet yapardı. fakat o, dilediğini saptırır, dilediğini de doğru yola iletir. Yapmakta olduğunuz şeylerden mutlaka sorguya çekileceksiniz.” (Nahl suresi 93. ayet)
Fert ve Toplum misalindeki her ferdin cemiyet içerisinde kendi hakkını müdafaaya haklı olması gibi, her kavim kavimler cemiyetinde müstakilen kendi hak ve hukukunu müdafaa hakkına sahiptir. Üzerinde yaşayacağı toprak parçası olan vatan ve tabi olacağı dünyevî hukuk sisteminin en üst normu olan Anayasa da bu hakkın bir parçasıdır.
Kürt kavminin hakkını savunmak için Türk kavminin hakkını gasp etmek Allah’ın ve Peygamberinin ölçülerine riayetsizlik olduğu gibi Kürt kavminin Türk kavminin haklarını gasp etmeyen ferdi haklarını inkâr da aynı ölçülere aykırıdır.
Herkesin hakkına razı olduğu bu istikamet doğrultusunda kaldığı takdirde “Çözüm süreci” denen içerisinde hazmetmesi çok zor fiiller de içeren çabalar bile müspet, aksi takdirde yıkıcı olacaktır.
|