Hicrete dair İbrahim Şaşma Sayı:
79 - Ocak / Mart 2014
Bu muydu sevda sende, böyle mi hakla akit
Söyle ey âdemoğlu, sende hicret ne vakit?
Kızgın kum çıplak topuk, iman öyle bir iman.
İslam kalesine harç, karıldığı gün Hicret.
Ayların efendisi, Muharrem-i bir zaman;
Küffara kalemlerin, kırıldığı gün Hicret.
Sevr Dağına nur taşır güvercinin kanadı.
Süfyanâ tokat olur örümceğin inadı.
Yaradan kudretini mührü ile onadı.
Mağaraya ağların sarıldığı gün Hicret.
Sevr Sağı onu bekler, onun için sızılar.
Silinmez duvarından o ilahi yazılar.
Amir Bin Füheyren’in süt sağdığı kuzular
Bir katreden ummana varıldığı gün Hicret.
Yer göğün ayağına, aşk ile serilişi.
O en soylu seferin emrinin verilişi.
İnkılâbı İslam’ın, imanın dirilişi
Zamanın iki baştan yarıldığı gün Hicret.
İki cihan nurunun dokunduğu noktadan.
Yaslandığı taş kadar, o huzuru yok tadan.
Uzak dursun kem gözler diye Dürri Yektadan;
Gecenin sabahlara, darıldığı gün Hicret.
Azık imandan hâsıl, ne bir ekmek aş vardı.
Kusvâ’nın gözlerinde eliften bir yaş vardı.
Her adımda kızgın kum, kaya vardı taş vardı
Kubâ yollarında gül derildiği gün Hicret.
Hicret meyil etmemek müşrikin karasına.
Gün gün çekilen çizgi; hak, batıl arasına.
Merhem oldu sürüldü Mümin’in yarasına.
Umudun yeni baştan dirildiği gün Hicret.
Diken dalı gül olur sabır denen çözümle.
Yorgun dizle yol aldı, hem aşk ile azimle
Dedi Ebu Bekir’e; “Allah elbet bizimle”
O ilahi huzura, erildiği gün Hicret.
Kızgın kuma yazılan o kutlu elemlerin
Kurumaz mürekkebi aşk olan kalemlerin.
Bekler iken Medine nurunu âlemlerin;
Yesrib’e ay şavkının verildiği gün Hicret.
Dudaklarım çatlıyor adını andığımda
Bir avuç kum taşırım o gönül sandığımda.
Meğerse yanmamışım, yanarken yandığımda
Tenlere kor ateşin sürüldüğü gün Hicret.
Bu yol zulmün zalimin karşısında duruştur.
Batılın kalesine son darbeyi vuruştur.
Çekip arzu hevadan nefse hesap soruştur.
Vicdan terazisinin kurulduğu gün Hicret.
|