Dedeme Levent Alkan Sayı:
80 - Nisan / Haziran 2014
Sen de mi andın yarınının düşmanını
Aradım biçimsiz ellerin içindeki şefkati
Tarihmiş gibi topraktan çıkmış,
Hiçbir icada dokunmamış elleri
Biçimsiz saban saplarında nasırlaşmış elleri
Yoğurmuş tırnaklar arasında kirli gözüken toprağı
Fakat kirletmemiş doğayı
Aldanma pamuk gibi ellerin bakımına
Tokadında bile hile yok aslında doğa gibi öfkesi
Tüketmez aslında bizim gibi her şeyi
Birkaç parça elbise ile yaşar dünyayı
Yağlı yavan yemeğe alışmış midesi
Doğa gibi, tan vakti sert soğuk su ile uyanır teni
Aynı, kışları çiçekte oluşan kırağı gibi
Ölüm bile ona gelirken ciddi
Toprak çizgi çizgi açmış ellerini
Yaraları bile irinsiz kabuk bağlar ağaç sanki
O kadar alçakgönüllü,
Veysel’in sadeliği gibi görüntüsü, onun kadar sözleri
Görmemiş dedem hiç babasını
Daha anne karnındayken ölmüş babası
Ayak tırnaklarını küçükken taşlara vura vura adımlamış yolları
Annesi ekmek ocağından geçen ateşte ısıtmış ayaklarını
Çilesi büyük de susar söylemez
Otururken uyuklamaları, rüya görür üste başta olmayan çocukluğunun
Geçmişin izinden gelen hırıltılı sesiyle bir bardak su ister
Canına istemez, toprak için ister suyu sanki
Rüzgârın ekinleri titrettiği gibi elleri ve sarı
Çilesini doldurmuş dedem.
|