Bu mu? Gönüldaş Sayı:
81 - Temmuz / Eylül 2014
Yazılarıma bir süre ara vereceğimi belirttiğim “ASIL GÜNDEM” başlıklı yazımda şöyle demiştim (26 Haziran 2012):
“Komplo teorilerine inanmayanlara, başımıza belâlar tebelleş edildiğine inanmayanlara sorun!.. Gündemi dünyada kim belirliyor? Her devlet ve millet kendi gündemini kendisi tespit ediyor diyebilir misiniz? Kasetler, gizli dinlemeler, patlamalar, şantajlar, ifşalar vesaire toplumdan tabiî olarak mı tezahür ediyor, bir merkezden mi yayılıyor? Afganistan’ı, Pakistan’ı, Irak’ı kana bulamak, Amerika kamuoyunun arzusu mu; ahmak devi uzaktan kumandayla yöneten mi var… İcat yapan mühendislerimizi, insansız gözlem uçağı yapan şirket sahibinin oğlunu öldürenler kim? Yıkmak kolay, yapmak zor. Kolay yolla dünyayı bir güden yok mu sizce?
Bugün herkes görüyor ki, gündemi, kendisi asla ortada görünmeyen, kuvvet mihraklarını kullanmayı beceren bir merkez belirliyor. Bu güç merkezi; ABD’yi jandarması gibi kullanıyor; nükleer enerji masalı ile İran’la Batı dünyasını didiştiriyor; ihanet çetesini kullanarak Türklerle Kürtleri birbirine düşürmeye ve Türk devletinin, dünya çapında güç olmasına engel olmaya çalışıyor. Araplar’ın, hâlâ tepelerinde bulabildikleri hainleri vasıtasıyla, kıyamlarını etkisizleştirmeye ve kontrol altına almaya çalışıyor.”
“TERÖRİST DEVLET”, beni haklı çıkardı maalesef... Hem de insanlığa sığmayacak zulümlerine yenilerini ekleyerek… En mübarek ayımızda, en hassas anımızda iftar ve sahur vakitlerimizde canevimizden vurdu… Zurnanın deliğinden dedi ki: ‘En mübarek ayınızda, en rahat ve huzur içinde olacağınız vakitlerinizde, çoluk çocuk demeden, işte böyle (her yerde) sizleri katledebilirim; sesinizi çıkaramazsınız! Çıkan seslerin de bir tesiri olmaz!’ Filistin’e saldırıların bu mânâya geldiğini anlamadan yapılacak her faaliyet, havanda su dövmek ve kendini kandırmaktır. Bu idrakle atılacak ufacık bir taş, harcanacak bir kuruş ve söylenecek bir kelime ise, –bugün değilse yarın– bomba tesiri yapacaktır. İsrail bunu iyi bilir. Çünkü Filistin, onun nazarında bir deneme tahtası, bir ilân panosu, bir meydan okuma mekânı… Filistinliler’in şahsında; bilerek, şuurla, plânlıyarak ve ilerdeki toplu katliamların tasarılarını yaparak “Müslüman”a vuruyor; İslâm’a vuruyor! Yani sizin anlayacağınız, “hepimiz Filistinli’yiz”!.. İşte Filistinde’ki zulmü, daha fazla canevimizde hissetmemiz için en mühim sebep… Bunu dikkate almayan, –bilerek veya bilmeyerek– zalime yardımcıdır.
Dünya, zalimin yanında yer aldı deniyor… Zalimin yanında yer alan, halklar değil, politikacılar!.. Başta ABD Başkanı, Almanya Başbakanı, İngiltere Dış İşleri Bakanı olmak üzere pek çok devlet adamı ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde konuşan bir yığın temsilci, “Savunma hakkını kullanan İsrail’in, yanındayız” dedi… En gelişmiş silâhların ve her türlü imkânın karşısında, mantar tabancası ile masum İsraillileri öldüren terörist Hamas’a haddi bildirilmeliydi… Bile bile hakikate kıymak… Bile bile kendilerinin ve milletlerinin haysiyetlerini ayaklar altına almak… ‘Bu mevkileri verdiğini zannettiğiniz kamuoylarınızdan değil, benden korkun!’
İslâm âleminin; öfkeli dev gösterilerle İsrail’i lânetlemelerine mukabil, birkaçı dışında devletlileri ve politikacıları, gık demedi, diyemedi… ‘Ey kendisine devletli rolü verilenler; bu sahnede (dünya) benim arzularımı seslendirmekle mükellefsiniz! Saltanatınızı devam ettirecek ve saltanatınıza son verecek şartları harekete geçirecek düğmeler benim elimin altında...’
Böyle bir günde ve bu hengâmede, başımızda bulunanların ve başımıza geçmek için bizden oy isteyenlerin; tarihin kaydettiği bu en büyük zalime karşı –ramazan topu gibi de olsa– gürlemelerini, milletimin her ferdi hararetle istemektedir.
Dikkatinizi çekerim… İsrail, sınırlarını belirtmiyor… Uluslararası kurallara, anlaşmalara ve hukuka uymuyor… Hatırlayın, Mavi Marmara’yı uluslararası sularda vurmuştu… Yani diyor ki: ‘Bu çöplüğün (dünya) tamamı benim! Sınırlar, siz “goyimler”in avuntusu! Kuralları da ben koyarım!’… İsrail’in kadın milletvekiline, “Bütün Filistinli kadınlar ve çocuklar öldürülmelidir” deme cüretini, işte bu Siyonist zihniyet ve onun emrindeki terör devleti veriyor. “Dilsiz şeytan”, işte bu zihniyet karşısında susan!.. Kekeme bir şekilde İsrail’e karşı çıkıyor görünen de!..
Bu sebeple ramazan topu gibi de olsa, zalime karşı gürleyeni… Biliyorsunuz ramazan topu hiçbir zarar veremez… Öyleyken zalim karşısında, bize şirin görünmek için, ramazan topu gibi gürleyeni; “İsrail kahrolsun demek çözüm değil” diyen gafile, tercih ederim…
Dünyanın en netameli en zorlu ve en sorumlu mevkiine aday olarak “Ekmek için Ekmeleddin” basitliğiyle önümüze sürülüveren ve “tıpış tıpış gidip” oy vermemiz emredilen kişinin; “İsrail kahrolsun demek çözüm değil” demesi betime gidiyor… Yadırgamaktan, kerih görmekten, basit, yanlış ve saçma bulmaktan öte… Sıradan politikacıların, hele gençse, bu gerçeği ifade etmeleri anlaşılabilir, hattâ bir gün ondan bir çözüm bile ümit edilebilir… Ama yıllarca İslâm Âlemi’ne “hizmet etmiş” (!) hattâ “madalya almış” (ama yaptıkları bir ilâca yaramamış) birinin, ellerini ovuşturarak “İsrail kahrolsun demek çözüm değil” mazeretine ve “yurtta sulh, cihanda sulh” polemiğine sığınması hem de bir fikir söyle(ye)memesi kabul edilemez. Partililerini hiçe sayarak aday yaparken ileri sürdükleri gerekçeye bakarak sormak hakkımızdır:
Bu mu olgun, ciddî ve birleştirici devlet adamlığı? Bu mu, “devletin sigortası olacak” devlet adamı?..
|