Kardelen'i DergiKapinda.com sitesinden satın alabilirsiniz.        Ali Erdal'ın yeni kitabı TÜRK KİMLİĞİ çıktı        Kardelen Twitter'da...        Kardelen 32 Yaşında!..       
    Yorum Ekle     3738 kez okundu.     1 yorum bırakıldı.     Yazara Mesaj

Ystanbul da Ystanbul
Mücahit Koca

  Sayı: 52 - Nisan / Haziran 2006

Aziz Dost Merhum Ömer Kaya’nın Aziz Hatırasına..

İnsan, yaratılış gayesine hizmet ettiği ölçüde bir anlam taşır. Müslüman da bu anlama uygun olarak kuracağı düzende huzur bulacağını çok iyi bilirdi. O, savaşı da bunun için yapar, barışı da. Kur’an ve Sünnet, onun için bu bakımdan çok önemlidir. Çünkü bütün geleceğimizin plânı ve programı burada saklıydı.


Sevgili Peygamberimiz ile başlamış olan açıklama ve örnek, varisleriyle bugün de sürüyor.


Lâyık olmak istiyorsak, sapmadan ve saptırmadan sahih bir yorumla biz de ecdadın yaptığı gibi yapalım. Öncelikle çalışmaya ruhsat olandan başlayalım, giderek her türlü çile ve gözyaşını göze alarak örnek olan azimet yoluna girelim.
İslâm’da azimet, diyoruz; bunu; “Aydın Müslüman,” hayatının bütününe mutlaka yaymamız gerekir. Yayınca da; oruçta ve susmadaki azimetten, iş başarmadaki azimete kadar her çileyi göze alarak zirveye tırmanmamız ve önümüzde de bunun bizde en kâmil örneği olarak İstanbul Fethi’ni görmemiz gerekir.


Bunca konuşan ve yazanlarımıza bakıyorum da malûmatfuruşluktan öte dişe dokunur bir şey bulamıyorum. Nedeni, bildiklerini ve yaptıklarını içselleştirememeleri... Amaç, büyük bir sorumlulukla iyiliklerde yarışmak olmalı... Eğer iyiliklerde yarışma olmasaydı, bu çetin yolda ölüm bu kadar sıcak karşılanabilir miydi?


Ne zaman büyük işler başarmış birisini görsem ve duysam aklıma ilk gelen hep onun millet, devlet ve medeniyet ülküsü olmuştur. Bu ülkü kimi İstanbul’un Fethi kadar İslâm’ın geleceği ile ilişkili ve kutlu; kimi de Haçlı Seferleri ve sömürgecilik gibi Hıritiyanlığın kalleş yüzü ile ilişkili.
Artık bakmasını ve görmesini bilenlerce gün ışımıştır.


İslâm, ne kadar dünyayı imara adaysa; Batı ve ait olduğu medeniyet o kadar yıkmaya aday!.. En son Irak’ta ve Afganistan’da demokrasi gibi gösterilenler, aslında en büyük yıkım değil miydi?


Benim gibi yaşı altmışa merdiven dayamış birisi, olanlar hakkındaki sayısız sorulara verilen cevabı duydukça çıldırmasın da ne etsin? Kendim adına hayatımın bir döneminde azimet yerine, genelin yaptığı gibi ruhsatla iktifa edip; tembellikle kaybettiğim şeyleri şimdi hatırlamam çok acı oldu.


Bir dönem İslâmî önceliklere göre birlikte kavga verdiğim nice arkadaşım artık benimle değil... Bir kısmı ebedî âleme gönüldaşlarının alkışlanacak şehadetiyle göçerken, bir bölümü de hiçbir iyiliğe imza atmadan sessizce dünya defterini kapadı, gitti.
Herkesin nasibine Osman Gazi’ye Osmanlı gibi devlet, Fatih Sultan Mehmet Han’a İstanbul gibi şehir, Mevlâna’ya Mesnevi gibi kitap, Sinan’a Süleymaniye ve Selimiye gibi cami, Hafız Osman’a hattatlık, Itrî’ye bestekârlık gibi sanat, velhasıl Battal gazi’ye kahramanlık, Koca Yusuf’a pehlivanlık, Rabia Hatun’a kadın velilik gibi büyük bir nasip düşmeyebilir.


Benim gibi bazıları ise nelerle karşılaşacağını bilmeden dünyada hâlâ ya gafil yaşıyor yahut hayatta oluşunu nimet bilip; son günlerini canavarın ağzından çekip almak için savaşıyor.


Ben, bir yazımda; “İki Üstad Bir Usta,” diye andığım, “Üstad,” dediğim Necip Fazıl ile Sezai Karakoç ve “Usta,” dediğim Nuri Pakdil’i çok okudum. O dönem İslâmcılarının yanına İstanbul’un Fethi’nin dün ve bugün için taşıdığı anlamı her vesile ile konu eden Üstad Necip Fazıl’ın; “Büyük Doğu” dergisi, kitapları, Sezai Karakoç’un “Diriliş” dergisi, kitapları ile Nuri Pakdil’in o ünlü “Edebiyat” dergisi ve kitapları mutlaka gelir ve yerini alırdı.


Bizler, “Kardelen”in Üstad Necip Fazıl ile yaptığı gibi kurtuluşumuzun yol haritasını bu üstad ve ustalarla çizer; “Sevgili gençler, bunun dışındaki yollarda oyalanıp, sakın yeteneklerinizi köreltmeyin,” mesajını hem kendimiz alır, hem de çevremize aktarırdık. Almayı bırakın; 553. Fetih Yıldönümü’nü kutladığımız günlerde; “İstanbul’da İstanbul,” der, kimimiz çocuğunun adını; “Fatih,” koyarak, kimi; “Ulubatlı Hasan,” olmaya özenerek çalışırdık.


Şimdilerde İstanbul’un Fethi üzerinde çok düşünülmeli... Büyük bir sorumlulukla çalışmakla ilimde İslâm’ın yüzakı Gazalî, şiirde Büyük Sûfî Mevlâna, Hafız, Fuzulî, musikîde Itrî, Dede Efendi, Hüsn ü hatta Şeyh Hamdullah, Hafız Osman, mimarîde Mimar Sinan, minyatürde Nigâri vb. yetişecek; yeni fetihlere giden yol açılacaktı.


Hep günü kurtaran politikalarla bizi uyutanlar, aslında İstanbul’un Fethi ruhuna ve ülküsüne yabancı olanların tezgâhından geçenler değil miydi? Nerede asıl fethi önce kendinde başaranlar, hattâ azimetin kutlu bayrağını Ulubatlı Hasan gibi burçlara dikenler ve nerde Selâhaddin Eyyûbî gibi Haçlı kalabalığını kutsalımız Kudüs’e sokmayanlar?


Bu yazıya yorum ekleyin

Adınız
E-posta Adresiniz
Yorumunuz
 

CAPTCHA


Resimdeki rakamları bu alana yazınız


Eklenen Yorumlar


Ekleyen : Kasym    
Yorum : Bu dergide sürekli yazıyor olmanıza seviniyorum.Allah devamını da nasip etsin





 
Mistik dağcılık hikâyesi... - Sayı 77
Mistik bir dağcılık hikây... - Sayı 76
Mistik bir dağcılık hikây... - Sayı 75
Mistik bir dağcılık hikây... - Sayı 74
Tüm Yazıları

ASKIDA ABONELİK: Siz de "askıda abonelik kampanyası"na destek olmak ister misiniz?

Gelecek sayının konusu (123):
"Mülteci" meselesine bakış...

Son Eklenen Yorumlardan
 Çok teşekkür ederim Amin hepimize🤲🤲... Ayşenur

 Çok beğendim.Buna benzer yazılar çokça işlenmeli.... mahir

 mükemmel anlatım; af etmiş olsan da gönül kırıklığı çok acı veriyor. buna öneriniz , makaleniz olur ... dr. Elvira

 Ne mutlu takva üzere yaşayabilene...Tebrik ederim, sade, anlaşılır ve sıkılmadan okunacak şekilde ka... Ömer Faruk Erkoyun

 Ne mutlu takva üzere yaşayabilene...Tebrik ederim, sade, anlaşılır ve sıkılmadan okunacak şekilde ka... Ömer Faruk Erkoyun


Devekuşunun kafasını kuma gömmesi misali kafasını toprağa gömen Avrupa bilmez mi ki, nefesi kesilince kafasını (soktuğu yerden) çıkarmak zorunda kalacak ve pişman olacaktır(pişmanlık duyacaktır).
Kardelen: Sayı 1, Temmuz 1992
Yalnız ve başıboş değiliz
İranın neye ihtiyacı var?
Tevhid yoksa huzur da yok
Kaleme yemin
Kardelenden Haberler


Ali Erdal - İranın neye ihtiyacı...
Kadir Bayrak - Fars irfanı var mıdı...
Necip Fazıl Kısakürek - Devletleşen şiilik
Ekrem Yılmaz - Bizden gibi görünen
Ekrem Yılmaz - Al beni
Dergi Editörü - Kaleme yemin
Site Editörü - Tevhid yoksa huzur d...
Necdet Uçak - Ömür
Kardelen Dergisi - Kardelenden Haberler
M. Nihat Malkoç - Öz musikimizin piri:...
M. Nihat Malkoç - Filistin için ne yap...
Hızır İrfan Önder - Dermansız dertlere s...
Nihat Kaçoğlu - Serçelerin sesi
Mehmet Balcı - Almanya
Ahmet Çelebi - Bilemem
İktibas - İşte Budur Humeynî D...
Muhsin Hamdi Alkış - Fars palavrası
Kubilay Ertekin - Eşek ve deve
Halis Arlıoğlu - Gülerek günah işleye...
Erdem Özçelik - Geçmişten Geleceğe
Remzi Kokargül - Çoban çeşmesi
Murat Yaramaz - Çapraz sorgu
Gözlemci - Olayların düşündürdü...
Mahmut Topbaşlı - Sırt döndüğüm şiirle...
Mevlüt Yavuz - Umutsuz
Cemal Karsavan - Aşk uyanır sabaha
Bekir Oğuzbaşaran - Âhir zaman ümmetiyiz
Yaşar Akyay - Yalnız ve başıboş de...
Yaşar Akyay - Hayatın Kaynağından ...
Yaşar Erim - Camiler boşaldı
Cahit Can - Türk farkı
İbrahim Durmaz - Yunusca
 
 
23 Mart 2005 tarihinden beri
 Ziyaretçi Sayısı Toplam : 14593244
 Bugün : 3785
 Tekil Ziyaretçi Sayısı Toplam : 631097
 Bugün : 743
 Tekil Ziyaretçi Sayısı (dün) Toplam : 88
 122. Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 0
 Önceki Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 5
Son Güncelleme: 13 Eylül 2024
Künye | Abonelik | İletişim