Kardelen'i DergiKapinda.com sitesinden satın alabilirsiniz.        Ali Erdal'ın yeni kitabı TÜRK KİMLİĞİ çıktı        Kardelen Twitter'da...        Kardelen 35 Yaşında!..       
    Yorum Ekle     1961 kez okundu.     Henüz yorum bırakılmadı.     Yazara Mesaj

Çölde bir vaha
Murat Yorulmaz

  Sayı: 82 - Ekim / Aralık 2014

Bu sene 733.sü düzenlenen Ertuğrulgazi’yi Anma ve Söğüt Şenlikleri, pek çok tartışmanın, çekişmenin ve yaklaşık iki bin yıllık bir devlet geleneğine sahip Türk Milletinin uhreviyatına yakışmayan siyasi kavgaların arasında bitti.

Gerek yerel medyada gerekse ülke düzeyinde şenliklerden geriye kalan kavga ve tartışmaları okuyup, izlediniz… Bu şenliklerin sembolik anlamı ve manevî iklimini gençlik yıllarımdan itibaren anlamaya çalışan bu milletin bir ferdi olarak tartışmalar ve kavgalar hakkında bir şeyler yazmaya gönlüm elvermedi.

Bu kadar çirkinliğin, kavganın ve gürültünün arasında bana geleceğe dair ümit veren tek şey başbakan Davutoğlu’nun kürsüde yaptığı konuşmaydı. Ülkemizin geleceğe dair işaret fişeklerini ve ayak seslerini de içinde barındırdığına inandığım bu konuşmanın bu kavga ve tartışmalar arasında kaybolmasına gönlüm razı olmadı. Bu sebeple Davutoğlu’nun konuşmasında verdiği mesajlara biraz yakından bakmanın faydalı olacağını düşünüyorum.

 

Konuşmasının başında Davutoğlu, şenliklerden bahsederken “Devletimizin tohumunun atıldığı bu mekânda…” diye başlayarak düşünce dünyasında Söğüt’ü ve müşahhas mânâda “Devlet”i nereye koyduğunu da göstermiş oldu… Bütün mütefekkir ve tarihçilerin üzerinde ittifak ettikleri bir husus olan pek çok devlet tecrübesine sahip Türk Milleti’nin gerçek manada cihanşümul kurduğu ilk devletin Osmanlı İmparatorluğu olduğu fikrini Davutoğlu da taşıyor olmalı… Gerek Ahmed-i Sani, gerekse Ahmed-i Evvel diyerek devletin temel mayasının hangi iklimden yayıldığını da açık bir dille ifade eden Davutoğlu, konuşmasının tamamında gösterdiği referanslar ve açıkça “destur almak” şeklinde ifade ettiği Eyüp Sultan, Ertuğrulgazi, Mevlâna gibi manevî iklim önderlerinden bahsederken bir “Devletlü” olarak Türkiye Cumhuriyeti’nin yönünü de tayin etmiş oluyor…

Türk Milleti’nin karakterinden bahsederken “Ertuğrul Gazi’nin attığı tohum herkese göstermiştir ki bizim milletimiz ancak özne olarak var olabilir nesne olamaz köle olamaz hiçbir lider karşısında baş eğemez” diyen Davutoğlu, aslında üstad Necip Fazıl’ın deyişiyle Türk Milletinin “Ya ol, ya öl!..” mertebesinde bulunduğunu ve olamayacaksa ölmeye mahkum olduğunu ama olursa da tam olacağını ifade etmiş oluyor. Konuşmasının büyük bir bölümünde Üstadın özellikle İdeolocya Örgüsü isimli kitabından süzülen bir fikir atmosferine sahip olduğu anlaşılan Davutoğlu’nun konuşmasındaki şenliklerin başladığı 1281 yılından itibaren 100 yıllık devrelerle Osmanlının gelişimini kaydettiği bölüm bu anlamda Üstad’ın “Fasledici Tarih Çizgisi” ile birebir örtüşüyor… Anlaşılan o ki Davutoğlu tarafından bu tarih çizgisi 21. yüzyıl içerisinde olduğumuz ve Cumhuriyetin 100. Yılını kutlayacağımız şu günlerde üzerinde tefekkür edilen ve çilesi çekilen bir mesele olmuş…

 

Konuşmasında Söğüt’te toplanmanın basit bir hasat şenliği olmadığını ve bunun Oğuz Boyları arasında bir ahitleşme olduğunu söyleyen Davutoğlu’nun kısa başbakanlık döneminde bu ahitleşmeye özellikle önem atfettiğini söylemeliyiz. Akparti genel başkanı ve dolaylı olarak da Başbakan seçildiği Akpartinin Olağanüstü Kongresinde de bu kongrenin bir veda kongresi olmadığını ve bir ahitleşme kongresi olduğunu söyleyen Davutoğlu, kongrede müstakbel Cumhurbaşkanı Erdoğan’a Üstad Necip Fazıl’ın “Utansın” isimli şiirinin hat sanatıyla yazılı olduğu bir levhayı hediye etmişti. “Tohum saç, bitmezse toprak utansın…” diye başlayan bu şiir, Üstad’ın ömrü boyunca mücadelesini verdiği tüm değerleri ve kavgasını gelecek kuşaklara emanet ettiği büyük bir mesaja sahiptir. İşte Davutoğlu’nun düşünce dünyasındaki ahitleşme bizce budur…

 

Davutoğlu konuşmasında “Ertuğrul Gazi, Orta Asya’dan yola çıktığında kendisine rahmanî bir ufuk çizilmişti o ufku çizen Hoca Ahmet Yesevî’nin getirdiği kültürdü. Sadece Ertuğrul Gazi, Dursun Fakih, Şeyh Edebali değil pek çok âlim bu çizgide yürüdüler ve onların çocukları da halen yürümeye devam ediyorlar. Ertuğrul Gazi’nin huzurunda söz veriyoruz onun başlattığı yürüyüş ebediyete kadar devam edecek…” derken aslında ülkemize de bir rota çizmiş oluyor… Bu rotanın ışığı da yine Davutoğlu’nun konuşmasında ortaya çıkıyor: “Ahmed-i Sani ismi Hoca Ahmet Yesevîden geliyor, bütün Türkmen boyları bu gaye ile çocuklarına bu ismi verdi. Ahmed-i Evvel Allahın Resûlü’dür… Bizler hem Ahmed-i evvelin hem Ahmed-i Saninin takipçileriyiz….”

 

Davutoğlu’nun konuşmasındaki “Türkiye Cumhuriyeti Devleti 20. Yüzyılın konjonktürel şartlarında çıkmış olan nevzuhur bir devlet değildir. Burada, 733 yıl sonra, bir devletin tohumunun atılmasını kutlamışsak ve o devletin tohumunu atan Ertuğrul Gazi’ye bu emanet Selçuklu Sultanı Alaattin Keykubat tarafından verilmişse, biz biliriz ki, 1071 den bu yana Anadolu Toprakları Selçuklu, Osmanlı ve Türkiye cumhuriyeti çizgisinde hür ve bağımsız bir milletin aziz yurdu olmuştur.” tespitleri esasında iç politikadan çok dış politikaya verilen birer mesaj içeriyor… IŞİD gibi bir terör yapılanması ile Orta Doğu’ya yeniden şekil vermeye çalışanlar, bu gayretlerinde Türkiye’ye de bir rol verme çabasındalar… Bu tür taktiklerin ancak konjonktürel şartlar altında ortaya çıkmış kukla devletlerde işe yarayacağını ve sağlam bir devlet kültürüne ve hatta imparatorluk bilincine sahip bir milletin ise bu oyunlara gelmeyeceği bu kadar kibar başka nasıl anlatılabilir…

Davutoğlu’nun yine Konya (Mevlâna), İstanbul (Eyüp Sultan) ve Söğüt’ün (Ertuğrul Gazi’nin) Ankara ile kardeş olduğunu ilan etmesi Türkiye’nin nihayet geçmişine yaslandığını ve büyük devlet geleneğini ve bu geleneğin ortaya çıkmasında rol oynayan manevi iklimi sahiplendiği anlamına geliyor. Nitekim bütün katılanlar tarafından hararetle alkışlanan “Şimdi de Söğüt’teyiz Ahmed-i Sani’nin manevi huzurunda ve Ertuğrul Gazi’nin mübarek huzurunda ondan destur almaya geldim…” sözü de bunun en büyük delilidir…

 

Davutoğlu; konuşmasının sonundaki “2023 yılında, cumhuriyetimizin 100’üncü yaşında, aynen bu şenliklerin 100’üncü yılında bir oba devlete dönüştüğü gibi, cumhuriyetin 100’ncü yılında yine burada Söğüt’te toplanacağız ve bir cihan devletinin kuruluşuna şahitlik edeceğiz.” sözleri ile Söğütlülerle ve Söğüt’ün temsil ettiği mânâ ile ahitleşmiş oldu…

Konuşmasının tamamı şenliklere katılanlar tarafından alkışlarla ve büyük bir dikkatle dinlendi. Konuşmasından sonra bulunduğum pek çok farklı kesimdeki insanlarda bu konuşmanın tesirini görme imkânına kavuştum…

Bu bakımdan siyasî kavgaların, çekişmelerin ve tartışmaların arasında adeta çölde bir vaha gibi kalan bu konuşmanın kaybolup gitmesine gönlüm razı olmadı…

 


Bu yazıya yorum ekleyin

Adınız
E-posta Adresiniz
Yorumunuz
 

CAPTCHA


Resimdeki rakamları bu alana yazınız


Eklenen Yorumlar


Henız yorum bırakılmadı...
 
Çölde bir vaha... - Sayı 82
Kardelen Yazarlarının Söy... - Sayı 66
Tüm Yazıları

ASKIDA ABONELİK: Siz de "askıda abonelik kampanyası"na destek olmak ister misiniz?

Gelecek sayının konusu (127):
Sünnete uygun beslenme...

Son Eklenen Yorumlardan
 Bugün 18.11.2025Konu nedir? ...

 Deprem kuşağında yer alan ülkemizde: çok katlı yapılar yerine, tek katlı bahçeli evlerde yaşamak asl... yusuf

 Muazzam bir çalışma olmuş,tebrik ediyorum.... Ahmet Durmuş

 yukarıdaki hikayeyi ve eklemeleri yazan kişi biraz zorlamayla günün modasına uymuş işi dış güçlere a... HALİL KÖSE

 test"... test


Nüfuz plânlaması diye bir şey tutturmuş gidiyorlar.
Ülkedeki kazalar, ihmaller ve terör sebebiyle ölenler hiç hesaba katılmıyor.
İnsanımızda bu ibret almamak, hükümetlerimizde bu beceriksizlik olduğu sürece bırakın planlamayı, nüfusu teşvik etmeleri gerekmez mi?
Yoksa bunca ölüme karşı bu tedbirsizlik, nüfuz planlamacılarının işi mi?
Kardelen: Sayı 3, Aralık 1993
Büyük camgözlerle yüzen karahindiba
Hakkın hâdimleri ve bâtılın vekâlet sava
Ehl-i gönül
Nesl-i muazzez
Nereye kadar?
Gelecek sayı (127) konusu


Ali Erdal - Nereye kadar?
Kadir Bayrak - Mukaddes beldelere-2
Ekrem Yılmaz - Korkaklar
Ekrem Yılmaz - Nerdeyiz
Fatma Pekşen - Dağlara çen düşende
Dergi Editörü - Ben kazandım, biz ka...
Site Editörü - Vekâlet savaşları
Necip Fazıl - Yahudi (Terkip ve Te...
Necdet Uçak - Annem var güzel anne...
Necdet Uçak - Bu vatan bizim
Kardelen Dergisi - Gelecek sayı (127) k...
Kardelen Dergisi - Kardelenden haberler
Kardelen Dergisi - Gazze ateşkes görüşm...
M. Nihat Malkoç - Gördüm seni, gördüm ...
M. Nihat Malkoç - Gazze, ümmetin imtih...
Zaimoğlu - Gündüz, geceye muhta...
Zaimoğlu - Sağlam kulp
Halis Arlıoğlu - Hâramiler
Halis Arlıoğlu - Meçhule hitap
Ahmet Değirmenci - Geri verin
Ahmet Değirmenci - Kurban
Ahmet Değirmenci - İki ara bir dere
Büşra Duru - İslâmın meşalesi ile...
Remzi Kokargül - Malatya suskun, durg...
Murat Yaramaz - Şüphe
Murat Yaramaz - Amnezi
Gözlemci - Hadiselere bakış
Mahmut Topbaşlı - Duruldum
Mahmut Topbaşlı - Cemre sancıları
Cahit Ay - Kimdendir
Cahit Ay - Ondördünde
Cahit Ay - Sana geliyor
Rıdvan Yıldız - Kaş ve bulut
Vahid Aslan - Adam olmaq derdi
Vahid Aslan - Günəbaxanlar
Emine Öztürk - Yolun sonu
Osman Akçay - Büyük camgözlerle yü...
Mustafa Makas - Vesâyet savaşları
Yaşar Akyay - Hakkın hâdimleri ve ...
İbrahim Durmaz - Kızılelma
Mehmet Emin Armağan - Nesl-i muazzez
Mehmet Emin Armağan - Ehl-i gönül
Mustafa Kozlu - Mutluluk
Uğur Utkan - Hz. Ebubekir Sıddık
Kemal Çerçibaşı - Bir yıldırım çarptı ...
 
 
23 Mart 2005 tarihinden beri
 Ziyaretçi Sayısı Toplam : 16389765
 Bugün : 2285
 Tekil Ziyaretçi Sayısı Toplam : 704323
 Bugün : 161
 Tekil Ziyaretçi Sayısı (dün) Toplam : 316
 126. Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 1
 Önceki Sayıya Bırakılan Yorum Sayısı Toplam : 6
Son Güncelleme: 9 Mart 2025
Künye | Abonelik | İletişim